‪‪‪29 Mayıs 1453 yılı Doğu Roma yani Bizans Devleti’nin; geniş tanımıyla bir imparatorluğun sona erdirildiği tarihtir. İstanbul’un fethinin sene-i devriyesinden yüzyıllardır, hep Osmanlı Devleti ve Fatih Sultan Mehmet’de bahs ederiz. Ama Sultan Mehmet’in yıktığı binlerce yıldır yıkılmayan-yıkılamayan Bizans İmparatorluğu nasıl bir devletti ve gücü ne durumda idi. Genellikle bu bilgileri birkaç satırla geçiştiriz.

Bakınız; “Bizans İmparatorluğu, Geç Antik Çağ ve Orta Çağlar’da büyük ölçüde Yunanca konuşulan, Roma İmparatorluğu’nun doğudaki yarısı ve geri kalanı’dır.

Bizans(Merkezi olarak İstanbul), MÖ 657 yılında Megara’daki Yunan sömürgecileri tarafından kurulan antik bir Yunan şehridir. Şehir MS 330 yılında İmparator Konstantin tarafından yeniden inşa edilip Bizans İmparatorluğu’nun yeni başkenti olarak ilan edilmiş ve sonrasında onun onuruna Konstantinopolis (Konstantiniye) ismini almıştır. MS 476 yılında Batı Roma İmparatorluğu düşerken Doğu Roma yani Bizans İmparatorluğu dediğimiz ismiyle devam etmiştir.

”Bizans’ın” ismini Megaralı sömürgecilerin lideri ve şehrin kurucusu Byzas’tan aldığı söylemdir. Bizans(Byzantium) ise Yunanca Byzantion kelimesinin Latinceleşmiş halidir. Bununla birlikte, “Bizanslı” terimi, modern tarihçilerin kullandığı 19. yüzyıl terimidir. Bizanslılar ise, MS 330 yılındaki Bizans İmparatorluğu’nun başlangıcından 1453’te Osmanlılara yenilmelerine kadar geçen zamanda kendilerine” Romalı” demişlerdi.

Bizans İmparatorluğu’nu büyük bir güce kavuşturan imparatorun Justinian olduğu düşünülür. Justinian Batı İmparatorluğu’nun Afrika, İtalya ve İspanya’da kaybettiği bölgeleri yeniden fethetmiş ve eski Roma kanunlarını tek bir belgede toplamıştı. Yarım milyondan fazla nüfusuyla Konstantinopolis’i dünyanın en görkemli ve zengin şehri haline getirmişti. Ayrıca Ayasofya’yı inşa ettiren imparator da kendisidir. Justinian ayrıca Sezar (Caesar) unvanını kullanan son imparatordur.

610-641yılları arasındaki Heraklius (Hz. Muhammed’in İslamiyet’e davet ettiği imparator)hükmü altındaki imparatorluğun ordusu ve yönetimi yeniden düzenlenmiş ve İmparator devletin resmi dilini Latince’den Yunanca’ya değiştirmiştir. Heraklius ayrıca Bizans’ın en başarılı imparatorlarından biri olmuş ve imparatorluğun sınırlarını önemli ölçüde geliştirmiştir. Saltanatı en uzun süren Bizans hükümdarı II. Basil Bulgaroktonos’tur. İmparator, hakkındaki en bilinen hikâyede, Bulgarları kesin olarak yenip Yunanistan’ı onlardan geri almış ve yalnızca her yüzüncü erkeğin bir gözünü bağışlayıp diğer bütün esirleri kör etmiştir. Her gruptaki doksan dokuz adam bir araya bağlanmış ve tek gözlü adam da onları evlerine geri götürmüştür.

İmparator Atinalı İrene tüm zamanların en güçlü kadınlarından biriyken annelik sevgisinden nasibini almamıştır. Tahttaki gücünü güvenceye almak için oğlu VI. Konstantin’i kör ettirmiş ve ömrü boyunca doğduğu odaya mahkûm etmiştir. İrene imparatorluğa tek başına hükmeden ilk Yunan kadındı ve özellikle İmparatoriçe değil İmparator unvanını kullanmıştı. Harun Reşit ve Şarlman gibi muhteşem çağdaşlarıyla aynı zamanda hükmünü sürmüş ve Şarlman onla evlenmek istese de kabul etmemiştir.

Tahtını şiddetli bir ihtilal ile kaybeden ilk Bizans İmparatoru Mavrikious Tiberius’tu. Adı en iyi imparatorlarla anılıyordu belki ama çok katı para tasarruflarına girmesi ona tacına ve hayatına mal oldu. Cephede konumlandırılan taburların kış geldiğinde evlerine dönmelerine izin vermemişti. Hatta taburların kış için erzak almalarındansa bulundukları topraktan geçinmelerini söyledi. Phokas’ın liderliğindeki orduysa isyan edip şehrin milis kuvvetleriyle gizlice anlaştı ve şehre girdi.

Phokas, Bizans İmparatorları’nın en zalim ve çirkiniydi. Fakat onun başlattığı moda, ardından gelen neredeyse bütün yetişkin imparatorlar tarafından takip edildi: sakal bırakmak. O zamana kadar, Julian gibi Yunan ”filozof sakalı” tarzına bürünenler haricinde imparatorlar klasik Roma tarzına göre tıraşlı gezerdi. Phokas’ın sakalını yüzündeki bir yaranın üstünü kapatmak için uzattığına inanılır. Neredeyse iki yüz yıl süren en uzun Bizans hanedanı da bir şekilde sona erdi. Palaiologos hanedanı on yaşındaki oğlu ve varisi John IV. Laskaris’i kör ve mahkum ettiren VIII. Michael ile başlayıp Osmanlılar Konstantinopolis’i ele geçirdiğinde savaşta cesurca ölen XI. Konstantin ile bitmiştir.

VIII. ve erken IX. yüzyıllarda, Bizans İmparatorları 730 yılında III. Leo ile başlayarak, ikonların ve dini resimlerin kutsallığını reddeden bir harekete öncülük ettiler ve tapınılmasını yasakladılar. İkonoklazm (ikon düşmanlığı) olarak bilinen bu hareket çeşitli hükümdarlar altında güçlenip zayıfladı ama 843 yılında, İmparator III. Michael’ın emrindeki bir Kilise konseyinin dini resimleri sergileme lehinde aldığı karara kadar tam olarak sona ermedi.

Birçok insanın farkında olmadığı ya da göz ardı ettiği şey günümüze kadar kalmayı başarmış klasik edebiyatın çoğunluğunun Bizans İmparatorluğu tarafından korunmuş olmasıdır. Aristo ve Platon gibi filozofların çalışmaların büyük bir kısmı, Yunanistan ve Roma’nın tarihi metinleri eski edebiyat ve öğrenim geleneklerini sürdüren Bizanslı alimler tarafından korunmuştur. Batı’da yüzyıllardır kayıp olan çalışmalar Bizanslılar tarafından tekrar gün yüzüne çıkarılmıştır. Birçok modern tarihçiye göre Bizans medeniyeti olmasaydı modern Batı dünyası da olmazdı. Bizans Batı medeniyetinin temellerini birçok durumda İslam karşı korumuştur. Bu yüzden birçok alim Bizans’a hala Batı’nın Kalkanı demektedir.

Neoplatonist (Yeni Platonculuk-Platonik felsefe sürecinin modern söylemi) Yunan alim Georgius Gemistus imparatorluğun nezdinden çıkan en önemli düşünürlerden biridir ve Batı Avrupası’ndaki Rönesans’ın erken öncülerinden biri olmuştur.

Bizans İmparatorluğu’nun son yıllarında Hıristiyanlığın Antik Yunan ruhuna zarar verdiğini açık açık söylemiş ve Olimpos tanrılarına dönüşü desteklemiştir. 1438-39 Floransa Konseyi sırasında Batı Avrupa’ya Platon’la yeniden tanıştırmıştır. Bizans medeniyeti kimi zamanlar klasik Yunanistan ve Roma’nın kötü bir taklidi olarak yanlış anlaşılır. Ortaçağ Batı Avrupa bakış açısından ise Bizans/İstanbul sihir ve gizem şehridir.

Erken Fransız destan ve romanları Bizans/İstanbul’un saraylarında bulunan harikulade yemekler, baharatlar, uyuşturucular ve kıymetli taşlardan bahseder. Bizans donanması, deniz savaşlarında ”Grejuva/Yunan Ateşi” dedikleri korkutucu bir sıvı kullanan ilk donanmaydı. Sıvı, Bizans gemilerinin burunlarına yerleştirilen büyük sifon borularıyla düşman gemilere ve taburlara gönderilirdi. Sıvı deniz suyuna değdiği gibi tutuşur ve çok büyük zorluklarla söndürülebilirdi.

1054 yılında, imparatorluk tarihindeki en büyük dönüm noktalarından biri yaşandı: Büyük Bölünme (the Great Schism). Latin Roma Kilisesi ve Yunan Ortodoks Kilisesi birbirlerinden ayrıldı. Latinler Bizanslılar’a ”Yunan” demeye başladı ve bu terimi imparatorluğun 1453’de yıkılmasına kadar kullanmaya devam ettiler.” (B.Balcan-Arkeofili Dergisi 19 Haziran 2017)

Boğazlarda kurulan devleti; Bizans İmparatorluğu veya Doğu Roma İmparatorluğu diye tanıtsak da; aslında bu devletin en güzel yeri binlerce yıl dünyanın birçok toplumu ve devleti tarafında özlenen şehri İstanbul olmuştur.

Tüm dünyanın özlediği şehir olan İstanbul’un fetihinin 569. yılı kutlu olsun. İstanbul’u alarak Türk Milleti’ne hediye eden, Sultan Mehmet (Fatih Sultan Mehmet) ve şehit askerlerine rahmetler olsun.