Başbakan Yıldırım, bütün ülkelerin kaderinin birbirine bağlı olduğunu belirterek, "Ön yargılarla bir ülkeyi tasnif dışı yapmak, başka ülkelerle iş tutmak, bölgesel barışa ve küresel kardeşliğe katkı sağlamaz." dedi.

Başbakan Binali Yıldırım, İstanbul'da bir otelde düzenlenen "Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) 10. Avrupa Bölge Toplantısı"nda yaptığı konuşmada, toplantı için İstanbul'un seçilmiş olmasında emeği geçenlere teşekkür etti.

Bölgede yaşanan terör, iç çatışma, demografideki değişim, nüfus hareketleri, siyasi istikrarsızlıkların artarak bugünlere geldiğini dile getiren Yıldırım, Suriye'de yaşanan iç savaş yüzünden milyonlarca Suriyelinin yurtlarını terk etmek zorunda kaldığını hatırlattı.

Yaklaşık 3,5 milyon Suriyeliyi 6 yılı aşkın süredir Türkiye'de misafir ettiklerini kaydeden Yıldırım, şöyle konuştu:

"Biz canını kurtarmak isteyen, bunun için yollara düşen bu insanlara sahip çıktık, ekmeğimizi bölüştük, evimizi açtık, onlara her türlü sıcak ilgi ve alakayı sağladık. Bu, bizim kültürümüzde olan bir şey. Bu, bizim geçmişimizde olan bir şey. Ancak Türkiye, bütün bunları yaparken, dünyadan da sadece 'Türkiye iyi işler yapıyor, mültecilere, zordakilere yardım ediyor.' demekten daha fazlasını beklerdik. Maalesef Avrupa Birliği ülkeleri başta olmak üzere bütün dünya, bu gelişmeleri izlemekle yetindi ve Türkiye'nin sırtını sıvazlamakla yetindi."

"Türkiye büyük bir ülke"

Başbakan Binali Yıldırım, Türkiye'nin büyük bir ülke olduğunu ve imkanlarının da çok geniş olduğunu söyledi. Türkiye'nin insanlık adına yapılan bu işlerden hiçbir pişmanlık duymadığını ve yapmaya da devam edeceğini vurgulayan Yıldırım, son açıklanan uluslararası raporlara göre, dünya genelinde insani yardım açısından gayrisafi milli hasıladan ayırdığı pay bakımından Türkiye'nin, dünyada ABD'den sonra ikinci sırada geldiğini bildirdi.

2008'de başlayan küresel ekonomik krizin etkilerinin de henüz tam anlamıyla geçmediğinin altını çizen Yıldırım, şöyle devam etti:

"Küresel büyüme son bir, iki yıl içinde az da olsa artış eğilimine girmiş olmakla beraber, yeni yeni küresel sorunlar kapımızı çalıyor. Öylesine derin bir kriz yaşadı ki dünya, maalesef birçok ülke iflasın eşiğine geldi. Türkiye, etrafında var olan iç savaş, kaos, kargaşaya rağmen ve üstüne üstlük bir darbe olayıyla karşı karşıya kalmış olmasına rağmen, bütün bu güçlüklerin üstesinden gelmeyi başarmış ve krizden itibaren büyümesinde hiçbir gerileme olmadan sürdürülebilir büyümeyi yakalamıştır. 2017'nin ilk yarısında yüzde 5 üzerinde büyüme sağladık. Bu, Çin ve Hindistan'dan sonra en büyük büyümedir. OECD içerinde de yine en büyük ikinci büyümedir. 28 Avrupa Birliği ülkesinin toplam ortalama büyümesinin iki katından fazladır. Bunu nasıl sağladık? Bunu, kararlı bir şekilde, mali disiplinden taviz vermeden, hayata geçirdiğimiz ekonomi ve sosyal politikalarla bu krizin etkilerini en az şekilde hissederek bugünlere geldik. Bir anlamda Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi, küresel kriz, Türkiye'yi teğet geçti."

"Zenginlik noktaları artık batıdan doğuya göçüyor"

40 yıl öncesinde zenginliğin doğudan batıya doğru göç ettiğini de belirten Yıldırım, o yıllarda Anadolu topraklarının bu göçte köprü görevi gördüğünü dile getirdi.

Bugün bu durumun tersine döndüğünün altını çizen Yıldırım, gelişmiş batı ülkelerinin doygunluk seviyesine geldiğini, Uzak Doğu ülkelerinin dinamik bir şekilde büyümeye ve kalkınma hızını artırmaya başladığını bildirdi.

Bu sefer de zenginlik noktalarının batıdan doğuya doğru hareket ettiğini dile getiren Yıldırım, şöyle konuştu:

"Bunu nereden anlıyoruz? Havacılık bunun en güzel örneği. 70'li yılların başında havacılık merkezi Amerika kıtasıydı, 80'li yıllarda Avrupa'nın batısı oldu, 90'lı yıllarda Avrupa'nın merkezi oldu ve içinde bulunduğumuz yıllarda da havacılığın merkezi bizim coğrafyamız oldu. Bu nedenledir ki Türkiye bugün, dünyanın en büyük havalimanını yapıyor, kapasite olarak. 200 milyon yolcu kapasiteli bir havaalanı inşa ediyoruz. Öyle bir ülkedesiniz ki 3 saat uçuşla 56 ülkeye ulaşabiliyorsunuz, 1,5 milyar insana ulaşabiliyorsunuz, 30 trilyon dolarlık bir ekonomik yıllık varlığın döndüğü bir ülkede bu toplantıyı gerçekleştiriyorsunuz. Küreselleşen dünyada artık hiçbir ülke, 'Sorunlarımızı biz kendimiz çözeriz, başkalarına ihtiyacımız yok.' deme şansına sahip değil. Bütün ülkelerin kaderi, şöyle böyle birbirine bağlı. Dolayısıyla sorunların çözümüne birlikte kafa yormak lazım, birlikte çare üretmek lazım. Belirli ön yargılarla kapıları kapatmak, bir ülkeyi tasnif dışı yapmak, başka ülkelerle iş tutmak, bölgesel barışa da küresel kardeşliğe de hiçbir katkı sağlamaz."

"İnsanlarımıza iyi bir iş imkanı oluşturmak her hükümetin görevi"

Yıldırım, "Bölgemiz ve ülkelerimizin huzuru için, istikrarı için, toplumsal barışı için yapmamız gereken şey; vatandaşımızın sesine kulak vermek, birlikte çalışmak. Tüm değişim unsurlarını dikkate alarak insanlarımıza çalışacakları iyi bir iş imkanı oluşturmak her hükümetin görevi olmalı." dedi.

Darbe ile ilişkili unsurlar devletten temizlenecek"

Başbakan Yıldırım, "Devlet içinde, yargıda, orduda, poliste, bürokraside yuvalanan ve bu darbe girişimi içinde olanlarla öyle veya böyle ilişkide olan bu unsurların da temizlenmesi bir ülkenin en doğal hakkıdır." diye konuştu.

"Türkiye'nin karanlığa gömülmesinin önüne geçildi"
Başbakan Yıldırım, şunları kaydetti:

"15 Temmuz, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde demokrasiye, özgürlüklere ve insan haklarına yapılmış en alçak, en ağır saldırıdır. FETÖ terör örgütünün ülkemizde asker içinde, bürokraside, yargıda, poliste, ticaret hayatında yıllardan beri yetiştirdiği, geliştirdiği sakat ruhlar, sakat kafalarla, aklını kiraya vermiş insanlarla, devletin tankını, uçağını, topunu, tüfeğini çalarak milletin üzerine doğrultması suretiyle, seçilmiş Hükümeti, seçilmiş Cumhurbaşkanını ortadan kaldırmak, ülkede bir darbe rejimi getirmek için başlattığı kalkışma, başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere, Türk milletinin asil duruşu, silahlara karşı hayatını ortaya koymasıyla birlikte başarısız hale gelmiştir. Demokrasimiz kurtulmuştur, Türkiye'nin karanlığa gömülmesinin önüne geçilmiştir."

"Hedefimiz ulusal genç istihdam stratejisi"
Yıldırım, "Eğitimi ekonominin ihtiyacı, toplumun talepleri doğrultusunda sürekli yeniliyoruz. Bu dönemde büyük önem verdiğimiz genç işsizliğin önüne geçmek için yeni hedefimiz ulusal genç istihdam stratejisi. Bu belge tamamlanmak üzere. Hükümet olarak istihdam alanındaki temel yaklaşımımız daha fazla, daha nitelikli iş imkanı oluşturmaktır. Burada çalışma barışı ve çalışanlarımızın huzuru bizim önceliğimizdir." dedi.

"Çalışma barışı ve çalışanlarımızın huzuru, bizim önceliğimizdir"

Başbakan Yıldırım, "Hükümet olarak istihdam alanındaki temel yaklaşımımız; daha fazla, daha nitelikli iş imkanı oluşturmaktır. Burada çalışma barışı ve çalışanlarımızın huzuru, bizim önceliğimizdir. Bu amaca yönelik olarak bir yandan ekonomi büyürken, diğer yandan mevcut iş gücü potansiyelimizin niteliklerine uygun emek, alın teri ve istihdam dostu bir büyümeyi hedefliyoruz. İş gücü piyasasının daha etkin işlediği bir ortamda işsizliği kalıcı şekilde makul oranlara indirmeyi amaçlıyoruz." ifadelerini kullandı.

"Avrupa'ya mülteci geçişlerini günlük 3 bin 500'lerden sıfıra indirdik"

"Faturayı biz ödüyoruz"Diğer partner ülkelerle, İran'la, Rusya'yla, Avrupa koalisyon ülkeleriyle yoğun çalışma içinde olduklarını dile getiren Başbakan Yıldırım, gerek Irak'ta, Suriye'de gerekse Kudüs'te, Filistin'de her türlü istikrarsızlığın birinci derecedeki faturasını, Türkiye'nin ödediğini vurgulayarak, "Bu faturayı ödüyoruz ama bunu Avrupalı dostlarımıza ödetmemek için büyük bir fedakarlık gösteriyoruz. Ege Denizi'nden, kara yolundan Avrupa'ya mülteci geçişlerini günlük 3 bin, 3 bin 500'lerden sıfıra indirdik. Bütün bu fedakarlıkların görülmesini beklerken hala sitem dolu sözler yapılması, hala darbenin arkasındaki FETÖ unsurlarına, ülkemizi bölmeye çalışan PKK sempatizanlarına kucak açılması, onlara alan açılması doğrusu bizi üzüyor. Bunu dostlarımıza hep söylüyoruz. Bir kez de buradan ifade etmek istedim." diye konuştu.

"Sendikacılık ideolojik ayrışma anlamına gelmemeli"

Kalkınmanın en önemli unsurunun elde edilen istatistikler, grafikler değil, vatandaşların mutluluğu, huzuru ve refahı olduğunu anlatan Yıldırım, "Bizim politikalarımızın esası insanlarımızı mutlu etmek, hayatını kolaylaş ırmak, yaşam kalitesini arttırmak ve kendilerini ülkelerinin mutlu, gurur duyduğu bir vatandaş haline gelmesini hissettirmek. Bu yüzden de sosyal adaleti, gelir dağılımındaki birbirine yakınlığı, çalışma hakkını, iş güvenliğini,iş güvencesini ve örgütlenmeyi son derece önemsiyoruz. Sendikalılaşmaktan, örgütlü olmaktan korkmayalım. Hiç bir zararı yok. Yeter ki olaylara bakış ortak olsun. Zıtlaşmakla, inatlaşmakla değil. Sendikacılık ideolojik ayrışma anlamına gelmemeli. Sendikacılık temsil ettiğiniz işçilerin hakkını, hukukunu her ortamda, her şart altında savunmak, ülkenin gerçeklerini göz ardı etmemek ve iş veren, işçi, iş yeri gerçeğini, o altın üçgeni asla bir yerinden koparmamak. Bunu başardığımızda her sorunun üstesinden geliriz." dedi.

Başbakan Yıldırım, Türkiye'nin uzun yıllar sonra istikrar yanında ekonomik büyümenin nimetlerini, adil paylaşımı önemseyerek başardığını anlattı.
Editör: TE Bilisim