İSTANBUL - Türkiye’de yaklaşık her 1000 kişiden 3’ünde görülen Parkinson, beynin ‘dopamin’ salgılayan hücrelerinin azalması ve hasarıyla ortaya çıkarak hareket bozukluklarına ve istem dışı hareketlere yol açıyor. Genellikle 50 yaşından sonra, ortalama 60 yaşlarında ilk belirtileri görülmeye başlayan Parkinson el titremesi, kollarını sallayamama, yataktan kalkamama, yürürken ağır ağır ilerleme, hareket zayıflığı, denge bozukluğu, ilerleyen dönemlerde öne doğru eğilme ve yaşlılarda ortaya çıkan düşme şikâyetleriyle kendini gösteriyor.

Hastalıkla ilgili bilgiler aktaran İstinye Üniversite Hastanesi Medical Park Gaziosmanpaşa’dan Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Hakan Kına, “Beyinde yaşanan hücre kaybıyla oluşan pek çok hastalıktan biri olan Parkinson, bunlar arasında tedaviye en iyi yanıt veren türdür. Ancak hastalık yavaş seyrederek ilerlediği için hastanın sürekli olarak doktor takibinde olması gerekir” dedi.

UYKU BOZUKLUĞUNA YOL AÇABİLİR

Parkinson hastalığının beynin belli bir bölgesindeki sinir hücrelerinin giderek artan kaybı sonucunda ortaya çıkan ilerleyici bir nörolojik hastalık olduğunu işaret eden Op. Dr. Hakan Kına, öncelikle hastada daha çok hareketle ilgili aksaklıklar gözlense de, hastalık ilerledikçe, uyku bozuklukları ve bunama gibi başka sorunların da görülebileceğini vurguladı.

İKİ AYRI ŞEKİLDE GÖRÜLÜYOR

Hastalığın belli başlı iki şeklinin görüldüğünü söyleyen Op. Dr. Hakan Kına, bu iki türün arasındaki ayrımı ise şöyle açıkladı: “Parkinson hastalığının iki şeklinden biri ‘hiperkinetik’ denen titremenin ön planda olduğu form, diğeri ise ‘akinetik’ denen hareketlerde yavaşlama ve katılaşmanın görüldüğü formdur. Her koşulda hastalığın başlangıcı oldukça yavaştır ve hastalar yakınmalarının başlangıç tarihini çoğu zaman belirtemezler. Titreme çoğu zaman tek tarafta başlar, ancak aylar, yıllar içerisinde bacağa veya diğer tarafa geçer. Hareketlerde yavaşlama ise yüz ifadesinde değişme, donukluk ve el yazısında küçülme ile başlar ve çoğunlukla yürümede yavaşlama ortaya çıkmadan çok dikkat çekmeyebilir.”

AİLE BİREYLERİ BİLİNÇLİ OLMALI

Parkinson yaşam kalitesini zamanla düşüren bir hastalık olduğu için aile bireylerinin bilinçlenerek hastaya gerekli desteği vererek tedavinin doğru uygulanmasını sağlamalarının çok önemli olduğunu ifade eden Op. Dr. Hakan Kına, “Hastalığın belirtileri ortaya çıkar çıkmaz nöroloji uzmanına başvurmak, tedavi açısından da son derece önemlidir. Erken dönem tedavi, hastalığın ilerleyişini yavaşlatarak hastanın hayat kalitesini artırır” şeklinde konuştu.

PİL NE ZAMAN TAKILABİLİR?

Parkinson hastalığında tedavi öncelikle ilaçlarla yapıldığını belirten Op. Dr. Hakan Kına, cerrahi tedavi konusunda ise şu bilgileri aktardı: “Cerrahi tedavi tüm hastalar için uygun bir yöntem değildir. Tedaviye yeterli yanıt alınamayan bazı belirtiler için veya beyindeki yetersiz  olan dopamin düzeyini artırmak için verilen ilaçların uzun süreli kullanımı nedeniyle ortaya çıkabilen motor dalgalanmalar ve istemsiz hareketler gibi durumlarda cerrahi tedavi düşünülebilmektedir. Hastayı takip eden nöroloji uzmanı gerekli gördüğünde cerrahi tedaviye karar vererek, beyin cerrahisi bölümüyle işbirliği yapar. Parkinson hastalığında dopamin eksikliği nedeniyle beyinde bazı bölgeler fazla çalışmaktadır. Bu cerrahi yöntemlerle de fazla çalışan bölgeler daha az çalışır hale getirilmektedir. Bu amaçla ‘pil takma cerrahisi (Derin beyin stimülasyonu)’ yöntemi kullanılmaktadır.

YÜRÜYÜŞ VE YÜZME TEDAVİDE ETKİLİ

Parkinson tedavisinde egzersizin de önemli bir rolü olduğuna değinen Op. Dr. Hakan Kına, şunları söyledi: “Düzenli fiziksel aktivite ve egzersizin kas sertliği ve hareket yavaşlığı üzerine olumlu etkileri vardır. Kaslar ve eklemlerin işlevlerini daha iyi sürdürebilmelerini sağlarlar. Ancak yapılan egzersizin uzun süreli ve yorucu olmaması gerekmektedir. Yürüyüş, yüzme ya da diğer spor aktiviteleri önerilebilir.”