Milliyet; Belli bir toprak parçasında yaşayan dil birliği, manevi birlik, ortak kültürel özellikler ve ortak yaşam tarzıyla birbirlerine bağlı insan topluluğudur.

Milliyetçilik ise; Milletini sevmek, onun ilerlemesi için çalışmak, milli değer ve kurumları, gelenekleri korumak, milletini yükseltmek arzusudur.

İslamiyet; Soyunu, milletini, ırkını ret ve inkâr etmeyi kabul etmez. İnsanın mensubu olduğu milletini diğer milletlerden farklı bir şekilde sevmesini, başarılarıyla öğünmesini ister.

Peygamberimiz; “Kişi kavmini sevmekle suçlanamaz” buyurmuştur.

“Vatan sevgisi imandandır” sözü yine Peygamberimize aittir.

Şu Hadis-i Şerif de peygamberimizindir: “Kavminin efendisi kavmine hizmet edendir.”

İnsanlar kendisine yakın olan kimseleri kendisine uzak olan kimselerden daha çok sever. Bu duygu insanlarda doğuştan vardır.

Bir anne-baba çocuğunu diğer çocuklardan daha çok sever…

Bir çocuk da anne babasını ve her gün yanında olan kimseleri diğerlerinden daha çok sever.

İnsanlar mensubu bulunduğu milletini diğer milletlerden daha farklı bir biçimde sever, milletinin başarılarıyla gururlanır, başarısızlıklarından da üzüntü duyar.

Bu anlamda İslam’a göre milliyetçilik meşrudur ve milliyetçi olmanın da hiçbir sakıncası yoktur.

Ancak milliyetçilik duygusu insanları mensup olduğu millet dışındaki toplumları aşağılamaya, onları hor görmeye, onlara zulüm ve işkence etmeye, onlara haksızlık yapmaya sevk eden bir boyuta ulaşırsa buna ırkçılık ve kavmiyetçilik denir.

Irkçılık ve kavmiyetçilik ise İslam’a göre yasaklanmıştır.

Irkçılıkla milliyetçilik ayrı-ayrı kavramlardır.

Burada kavram kargaşasına düşülmemelidir.

Milletini sevmek hiçbir zaman insanların dinini sevmesini engellemez…

Dinini sevmek de insanın milletini sevmesini engellemez…

Yüce İslam dini Türklerin millet olma süreçlerini tamamlamış, milli varlıklarını garanti altına almalarını sağlamıştır.

İslam’ın getirdiği prensipler Türklerin özünde var olan prensiplerdir.

Türk milletinin kahramanlığı İslam’ın aktif emirleriyle birleşmiş ve tarihte görülen zaferler ortaya çıkmıştır.

Türk insanını savaşta ve barışta birleştiren yüce fikir İslamiyet ve Milliyetçilik olmuştur.

İslamiyet Türk milletini oluşturan bir güçtür. Bizi biz yapan, bizi diri ve ayakta tutan en önemli kaynaktır.

Konuşurken, alışveriş yaparken, çalışırken, savaşırken; Askerin, işçinin,

Patronun, esnafın, tüccarın, amir ve memurun ruh enginliğinde duyduğu prensiplerdir.

İslamiyet; Gerici, tutucu bir güç değil, itici bir güçtür.

“İki günü birbirine eşit olan aldanmıştır.” Diyen, çalışmayı ibadet sayan,

Hizmetçiyle efendiyi aynı sofraya oturtan, işçinin ücretinin teri kurumadan verilmesini emreden, topluma yön veren İslamiyet’tir.

Tarih boyunca devletin himaye edici elini her zaman yanında göremeyen insanımız Türklüğünü, Milliyetçiliğini İslam’ın getirdiği prensipler sayesinde korumuştur.

Tarihte görüldüğü şekliyle; İslamiyet’i kabul eden Türk boyları serpilip gelişmiş devletler kurmuş, İslamiyet’i kabul etmeyen daha güçlü Türk boyları ise yok olup gitmiş ve tarihten silinmiştir.

Tarihimizde ölüyü soyan, güçsüze saldıran, devlet malını yağmalayan örnekler yoksa bunu İslamiyet’e borçluyuz.

Türk milletinin kahramanlığı ve İslamiyet’in aktif emirleri birleşmeseydi tarihteki zaferlerimiz olamazdı.

İslam’ın aktif emirleri ve milletimizin kahramanlıkları, milliyetçilik duyguları sayesinde Malazgirt’ten Büyük taarruza kadar yaptığımız savaşların birincisi bize Anadolu’nun kapılarını açmış sonuncusu ise Anadolu’yu toplu işgallerden kurtarmıştır.

Batıdan, kuzeyden, güneyden saldıran işgalciler Milliyetçilik ruhunun şahlanmasıyla temizlenmeseydi Anadolu medeniyeti son bulacak 2024'lü yıllara ulaşılamayacaktı.

Tuna boylarına, Viyana önlerine, Hicaz çöllerine sefere çıkan Mehmetçiğin elbisesi “Bismillah’larla…” Anadolu’da dokunmuş, atının özengisi Anadolu’da döğülmüş, Mehter’inin kös’ü-davulu Anadolu’da örülmüş, inanç ve kültürü Anadolu’da işlenmiş, savaş taktikleri Anadolu’da hazırlanmıştır.

Darbe günlerini yaşadığımız şu günlerde artık zafer için sefere çıkma imkânı kalmamıştır.

DARBE’nin yaralarının sarılmaya başlandığı bu günlerde topraklarımızı yeşertmek, Seyhan ve Ceyhan’ları, Murat ve Fırat’ları, Kızılırmak ve Yeşilırmak’ları zapt etmek, toprağın derinliklerindeki kara altın rezervlerini ak altına dönüştürmek, darbe sonrasını ekonomik, iktisadi ve kültürel zaferle tamamlamak İslami ve milli bir borcumuzdur.

İslamiyet de Milliyetçilik de bunu emreder.

2024'lü günleri yaşamakta olduğunuz şu günlerde tatlı göller ve akarsularımızla, Avrupa birliğine aday ülke olarak kabul edilişimizle, sınır komşularımızla olan iyi ilişkilerimizle, DARBE planlarını ortaya çıkarıp darbecilerin ülkeyi 10’larca yıl geriye götürecek olan darbenin engellenmesiyle, PKK terör örgütünü etkisiz hale getirebilmek için yapılan planlarla, deniz ve adalarımızla dünyada gıpta edilecek bir ülke konumundayız.

Topraklarımız içinde uzanan 11 bin kilometrekarelik nehir ve ırmaklarımızla, Karadeniz ve Akdeniz yamaçlarında yüzlerce çay ve derelerimizle, besin, dokuma, maden, selüloz, plastik ve kauçuk sanayinde, petrol arama konusunda atılım yapacak imkânlarımız vardır.

2024'lü yılları yaşarken iktisadi, ekonomik, kültürel, İslami ve milliyetçilik alanlarında bir yerlere gelindiği doğrudur.

Artık Türkiye’miz her alanda dünyaya kendisini kabul ettirmiştir.

Uluslararası ekonomik, iktisadi, kültürel ve sportif alanlarda Avrupa’ya fark atmakla kalmıyor, dünyanın pek çok başarı ödüllerini Türkiye’ye taşıyoruz.

Geçmiş yılları şöyle bir hatırlayınız:

Geçtiğimiz 2000’li yıllarda gelişmekte olan ülkeler teşkilatı (OECD ) içinde yer alan 24 ülke arasında % 7.5 büyüme hızı ve % 8.5 yatırım malları artışıyla Türkiye birinci olmuştu.

Yine aynı yıllarda merkezi İspanya’da bulunan Avrupa Ticari Liderler Kulübü tarafından “Kalite ve verimlilikte yaptığı çalışmalardan” dolayı Sesil Tekstil Firması “Dünya Kalite Ödülü” ne layık görülmüş, Avrupa’da önde gelen 13 bin firmanın önüne geçmişti.

Dünyanın önde gelen turizm şirketi “Conde Nast Traveler Magazine” dergisinin yaptığı değerlendirmede “Çırağan Place Hotel Kempinski” dünyanın en iyi oteli seçilmişti. Avrupa’dan sadece iki otelin dereceye girdiği ve ilk 10’da yer alabildiği yarışmada Çırağan otelinin 3’üncü gelmesi turizm açısından gurur kaynağı olmuştu.

İMKB, Avrasya Menkul Kıymetler Borsalar Birliği’nin lideri olmuştu.

Bunlar 10’ larca yıl öncesinin örnekleridir.

2000 yılından buyana atılan dev adımlar ise küçümsenemeyecek boyutlara ulaşmıştır.

Özellikle son yıllarda Savunma sanayimizde yapılan dev projeler Türkiye’mize çağ atlatmıştır.

Darbe girişimi ve PKK Terör saldırılarına karşı tamamen milli imkanlarla üretilen entegre silah sistemleri, radarlar, zırhlı araçların yanı sıra Kasırga çok namlulu roketatar sistemleri, Yıldırım Füze Sistemi, Fırtına obüsleri, Atılgan ve Zıpkın hava savunma sistemi eğitim uçağı Hürkuş, Altay tankı, ATAK helikopteri ve diğer bilinen hava savunmamızla ilgili projeler iç ve dış düşmanlarımızın uykularını kaçırıyor.

Kanal İstanbul, Marmaray, Ankara-İstanbul YHT, İstanbul 3. Havalimanı, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, üç katlı büyük İstanbul Tüneli Projesi’nin de aralarında bulunduğu İstanbul’un mega projeleri, Türkiye’nin çehresini değiştiriyor.

Bu atılımlar herkesin zihninde tazeliğini koruyor.

Son yıllara damgasını vuran Ekonomik, iktisadi, kültürel ve sportif başarılarımız Milliyetçilik ruhunun tezahürleridir.

İslamiyet’in verdiği aktif ruh ve Milliyetçiliğimizin ortaya koyduğu dinamizmimizle gelinen son nokta ise gelmek zorunda olduğumuz noktanın çok gerilerindedir.

2024'lü yıllarda ve Türkiye yüzyılında haçlı zihniyetinin maşaları FETÖ, DEAŞ, PKK terör örgütleri ortadan kaldırılacak, yeni-yeni atılımlar yapılacak ve bu yıllar İslam’a inanan yüce Türk Milliyetçilerinin yılı olacaktır.

Hoşça kalınız.