Ayna; doğramacılık ve yapıcılıkta çerçeve içine geçirilen tahta veya taş levha anlamına gelir. Ayna insanların vazgeçilmezidir. Kız ya da erkeğe

Ayna; doğramacılık ve yapıcılıkta çerçeve içine geçirilen tahta veya taş levha anlamına gelir. Ayna insanların vazgeçilmezidir. Kız ya da erkeğe özgü bir araç olmaksızın herkes tarafından sürekli ihtiyaç duyularak kullanılır.
Her sabah aynanın karşısına geçip te saatlerce saçlarımızı tarar ya da makyajımızı yaparız. En mükemmel şekilde görünmeye gayret ederiz.
Aynalar iki kısımdan oluşur. Birinci kısım aynalar; insanların dış görünüşünü yansıtan, insanların başında saatlerce vakit öldürdüğü dünyevi bir araçtır. İkici kısım ise; insanın manevi görünüşünü yansıtan bir aynadır. Bir erkek ya da bir bayan fark etmez her sabah uyandıktan sonra aynanın karşısına geçip te özene bözene süsleniyor. Olabildiğinin en iyisi, en mükemmeli olmak adına saatlerce dışsal bakımını yapabiliyor ama hiçbir zaman ikinci aynanın farkına varmaz.
Peki, hiç manevi aynamızın yani ikinci aynamızın karşısına geçmeyi düşündük mü? Ya da buna cesaret ettik mi? Günün ya da gecenin en güzeli, en yakışıklısı ben olmalıyım deyip te manevi aynamızın karşısına geçmeyi denedik mi? Elbette ki hayır. Çünkü kendimizle yüzleşmekten hep korktuk, kaçtık. Kendimizle yüzleşmekten kaçtığımız için de artılarımızı eksilerimizi toplayıp çıkaramadık. Bunu yapamadığımız için de kişiliğimizden daima uzaklaştık. Kişiliğimiz kaybedip rollere büründük. Zaten bütün roller bundan doğmadı m? Biz kendimizden kaçtığımız için farklı kişilikler yaşamıyor muyuz? Evet, insanlar kendileri olmaktan kaçındığı için türlü türlü rollere bürünür.
Oysa ki cesaret gösterip, kendimizle yüzleşmek için aynanın karşısına geçmeyi başarsak, artılarımızı, eksilerimizi toplayıp, çıkarsak günlerin, gecelerin muhasebatını yapsak en mükemmeli ya da en güzelini ortaya çıkartmak hiç de zor değil.
Bizler farkında olmadan farkındalıklarımızı ellerimizin tersi ile çeviriyoruz. Bunu bilmeye bilmeye yapmanın hazin sonunu ömrümüzün son deminde farkında olmamız ne acı dimi. Bir ömür boyu kendimizden kaçıyor, kendimizin kaçağı şeklinde yaşıyoruz. Asıl kişiliğimizin muhakematını yapmadığımız sürece gerçek yargıcın, savcının karşısına çıkmış sayılmayız…