Gonca Boyacı dünyanın onu tanıdığı isimle Rahibe Teresa, 26 Ağustos 1910 tarihinde Üsküp'te Osmanlı vatandaşı olarak dünyaya geldi. Nereli olduğu sorusuna "kan bağıma göre Arnavut'um, vatandaşlığıma göre bir Hintli, inancıma göre ise Katolik bir rahibeyim. Çağrıma gelince dünyaya aitim, kalbime gelince ise tamamen İsa'nın kalbine aitim." Cevabını verdi. 

Rahibe Teresa, 18 yaşına geldiğinde İrlandalı bir örgüt olan ve Hindistan'daki misyonerlik çalışmalarıyla tanınan Loretto Hemşireleri'ne katıldı. 

24 Mayıs 1031'de ilk yeminini etti ve Teresa adını aldı. St. Mary's lisesinde Hristiyanlık üzerine dersler verdi. Tıbbi eğitim alarak Kalküta'da çocuklara öğretmenlik yapmaya ve hastaları tedavi etmeye başladı. 

1050 yılında kilisenin de desteğiyle Kalküta Hayırsever Misyonerler Cemaati'ni kurdu. Bu süreçte kendisine Hint vatandaşlığı verildi. 

Teresa'nın kurduğu cemaat yıllar içinde, binlerce gönüllüsüyle, dünyanın 450 noktasında misyonerlik çalışmaları yanında yoksullara hizmeti amaçlayan bir topluluk haline geldi. Barış elçisi ilan edilen Teresa'ya katkılarından dolayı, Papa XX!!!, John Barış Ödülü verildi. 

1979 yılında Nobel barış ödülü ve ABD'nin en önemli sivil ödülü olan Özgürlük Madalyası verildi. 1996 yılında onursal ABD vatandaşı olan Terasa 1997 yılında Kalküta'da vefat etti. 

Vefatından sonra ortaya çıkan mektuplarda Rahibe Terasa ateist miydi tartışmalarına yol açmıştı. 

Çektiği acı ve sıkıntılardan bahseden Teresa hayatının son elli yılında yazdığı mektuplarda. "Yanıtlarını bulacağımdan ürktüğüm o denli yanıtlanmamış soru var ki benle yaşayan tüm bunlar nedeniyle eğer tanrı varsa beni affetmesini istiyorum" ifadelerini kullanmıştı. 

Acının tanrının insana hediyesi olduğuna inanan Terasa acı çeken insanlara kayıtsız kalmıştı. Yanında çalışan Mary Johnson Terasa'nın yoksullara yardım etmek gibi bir niyeti olmadığını kendilerine hizmetleri yoksullara değil İsa'ya yaptığını açıkladı. 

İddialara göre Terasa, yardım evlerini dönüşüm evi olarak kullanıyordu. 

Bir diğer çalışanı Susan Shield'in açıklamasına göre ölmek üzere olan hastalar gizlice vaftiz ediliyordu. Gizlilik önemliydi böylece kız kardeşlerin Hinduları ve Müslümanları vaftiz ettiği bilinmeyecekti.

Terasa servetini tıbbi ekipman almak yerine Hristiyanlığa hizmet için manastır inşasında kullanıyordu. 

Gönüllü olarak görev alan insanların anlattıklarına göre çalışanlar iğneleri musluk suyunda yıkıyor, süresi geçmiş tıbbi malzemeleri depoda tutup kullanmaya devam ediyorlardı. Bulaşıcı hastalık taşıyan hastalarla diğer hastalar birlikte tutuluyordu. 

Christopher Hitchens'e göre Terasa fakirlikten besleniyordu. Katolikliği yaymak için dünyanın en fazla sakat nüfuslu ülkesinde kürtaj ve doğum kontrolüne karşı çıktı. Amaç yoksulluğu devam ettirmekti. Fakirliği yüceltiyor ve tanrının hediyesi olarak bahsediyordu. 

Tüm bunlara rağmen iki mucizeyi gerçekleştirdiği gerekçesiyle 4 Eylül 2016 tarihinde, Papa Franciscus tarafından "Azize" unvanın aldı. Çünkü hiçbir kötülük mükafatsız bırakılmazdı.