Seni “Duy Beni” dizisinde Elvan Hoca karakteriyle izledik. Şuan Fedakar dizisinde izliyoruz. Bana biraz bu yolculuktan bahseder misin? 

Oyunculuk, benim en geç fark ettiğim yeteneklerimden biri oldu. Konservatuarı kazandığım yıl, yeteneğimi fark ettim. İlk kez sahneye çıkıp, başka bir karakter olduğumda, gerçekten bu işin keyfini hiçbir zaman unutamayacağımı fark ettim. Benim için oyunculuk ilk görüşte aşk gibi bir şey. Hocam, ilk kez sahneye çıktığımda benden mimik yapmamı istedi. O an bir anahtarı tutarken, Beste değil de Beren oldum. Bu duyguyu fark edince, hayatım boyunca oyunculuk yapmak istediğime karar verdim.  

Konservatuar mezunu olmanın avantajlarını yaşıyor musun? 

Kesinlikle. Herkes konservatuar bitirmeli gibi düşünmüyorum, ama oranın ekolü bambaşka. Şuan bunu daha iyi fark ediyorum. Nerede, ne yapman gerektiğini bilmek, benim konservatuarda deneyimlediğim bir şey.  

Okul yılları nasıl geçti?  

Çok zordu. O yıllarla başa çıkmak çok zordu. Birçok kez öğrenci evinde “Sanırım ben başaramayacağım. Acaba bırakmalı mıyım?” dediğim çok zor oldu. Opera bölümündeydim ve bölümüm bana bunu hep hatırlatıyordu. Operanın içinde hem oyunculuk hem dans hem de müzik vardı. Bizden hepsini, en iyi şekilde istiyorlardı. Sınıfta kalmak, bütün öğrenciler için çok büyük bir korkuydu.  

Okul yılları mı daha zor yoksa profesyonel anlamda oyunculuk yapmak mı? İçinde hala o “Yapamazsam” korkusu var mı? 

Benim yolum hala çok uzun. Öğrenmenin ucu çok açık, daha çok şey öğreneceğim. Hayat mücadelesi, var olmaya çalışmak okul yıllarından daha zor. okul yıllarının bu kadar zor olmasına rağmen o heyecanı çok özlüyorum.  

Şuan sektörde celebirity olarak anılan, birçok tecrübeli oyuncular Hacettepe Konservatuarından mezun oldu. Onlarla aynı okulu paylaşmış olmak sana nasıl hissettiriyor? 

Bu muhteşem bir şey. Fazıl Say’ın geçtiği koridorlardan geçmek anlatılmaz bir duygu. Tarih kokan sınıflarda okumak çok büyük ayrıcalık. Sektörde bu kadar iyi oyuncunun benim mezun olduğum okuldan mezun olmuş olması inanılmaz keyif veriyor.  

Konservatuar mezunu olduğun için hep sahnelerdeydin, ama kamera önüne geçtiğin zaman bir farklılık hissettin mi? 

Bir farklılık oldu. Opera sahnesinde olmak çok ayrı bir duygu. Localara kadar mikrofonsuz bir şekilde sesini duyurman gerekiyor. Sahnede olmak her zaman bir tık daha rolünü büyütmek demektir. Hizmetçiler oyununda “Clear” oynamıştım. Eğer “Clear” kamera önünde olsa daha minimalist hareketler yapması gerekirdi. Bunu nasıl yapabilir? Bunu çok düşündüm. Kamera önünde daha gözlerinle oynaman gerekiyor. Bunun bocalamasını yaşadım. Hala büyük oynadığım oluyor. 

Tersten başlasan ne olurdu, hiç düşündün mü? 

Belki o daha iyi olabilirdi. Aslında ikisi de aynı kapıya çıkıyor. Önünde sonunda o farklılığı yaşıyorsun.  

Oyuncu olmak istediğinde ailen nasıl tepki gösterdi? 

Ailem konusunda çok şanslıyım. Ailem bana hep destek çıktı. Hiçbir zaman önümde durmadılar, fikirlerime saygı duydular. Benim Güzel Sanatlar Fakültesi’ni kazanmamla başlayan bir serüven. Kendimden çok onlarla gurur duyuyorum. Sırf aile faktörü yüzünden istediği mesleği yapamayan birçok kız çocuğu var. Ben bu konuda şanslıydım. 

Sen kendi seçiminden memnun musun? 

Memnunum. Evet, zor bir işim var, ama hangi meslek kolay ki… Bir tık daha mücadele etmem gereken bir mesleği seçtim, ama ben o mücadeleyi hayatım boyunca verdim, yine verebilirim. 

Duy Beni ilk projendi. Kendi döneminin en popüler dizilerinden biriydi. Bu dizinin sende nasıl bir yeri var? 

Duy Beni dizisinde yerim çok küçük olsa da bendeki yeri çok büyük. İlk deneyim olarak benim için çok önemli bir diziydi. Elvan Hoca’yı oynamak çok keyifliydi. Duy Beni ile sektöre girdiğim için çok şanslı olduğumu düşünüyorum. 

Şuan Fedakar dizisi nasıl ilerliyor? 

Benim için çok yeni bir dizi. İki aydır çekimlerimiz devam ediyor. Bir intikamın peşinden giden bir hikayesi var. Elif karakterinin fedakarlıklarını izleyeceğiz. Bir konak hikayesi anlatıyoruz. O konağın içinde Ebru karakteri de yaşıyor. Yani, benim karakterim. 

Biraz Ebru’yu dinleyelim o zaman? 

Ebru, konakta hizmetli, Nuriye Kalfa’nın da yeğeni. Ebru için yetim diyebiliriz. Kendi halinde bir kız, ama çok saf ve sakar. Bence dizideki en komik karakterlerden biri. Duy Beni dizisinden sonra Ebru’yu oynamak çok keyifli oldu. 

Ebru’yla kendinde ortak bulduğun özellikler var mı? 

Aslında ortak bir özelliğimiz yok. Ebru çok saf, ben hiçbir zaman saf olmadım. Zeki tarafım hep ağır basmıştır. Ebru’nun çok ağlayan, dramatik bir tarafı var. Ebru, şöyle bir karakterdir diyemem. Bir sürü duyguyu taşıyor. Ebru da en çok bu ilgimi çekti. 

Günlük dizi temposunda çalışmak seni yoruyor mu? 

Fedakar şuan haftasonları yayınlanıyor, ama günlük dizi formatında çekiyoruz. Çok yorucu, ama keyifli… 

Şarkı söylemeyi çok seviyorsun, müziğin içinde büyüdün. Bununla ilgili bir kariyer hedefin var mı? 

Aslında çok önceden yapmak istediğim bir hedefim vardı, ama oyunculuk ağır basınca oradan devam ettim. Şimdi Sevgili Aranjörüm Mustafa Arapoğlu’nun da ısrarcı olmasıyla yeni bir single hazırlığım var. Şarkının adı “Kader”. Şarkı bana sonbaharı anımsatıyor o nedenle bu yazı geride bıraktıktan sonra çıkışını planlıyorum , klip çekimi için Yönetmen Erdem Eryılmaz ile güzel planlarımız var , çok heyecanlıyım. Bu konuda çok heyecanlıyım. En yakın zamanda klip çekimlerine başlayacağız.  

Hayat hepimiz için bir sahne, bir oyun yeri. Senin bu sahnede oyuncu olma şansın olsa, bu sefer kimi canlandırmak isterdin? 

Yeniden doğsam Brodway’de bir müzikal oyuncusu olmak isterdim. Şuan Türkiye şartlarında müzikal oyuncusu olmak çok zor. Türkiye’deki müzikallere o açıdan bakamıyorum. Biz müzikal kültürü olan bir ülke değiliz.