YAĞMUR TANYILDIZ'ın röportajı için tıklayınız...
“Mutlak Seveceksin” albümünde yer alan Dilaver Cebeci’nin “Güven” şiirine yaptıkları beste bugün herkes tarafından bilinen “Şahlanış Marşı” oldu. Şahlanış Marşı’nı neredeyse herkes dinlemiş ya da bir yerde mutlaka duymuştur. Belki de tüm Türkiye bu beste ile onları tanımıştır. Hatta öyle sevildi, öyle beğenildi ki şarkı birçok insanın diline pelesenk oldu dersek yalan olmaz. Buram buram vatan sevgisi kokan besteleriyle gönüllerde taht kuran Grup Volkan’dan bahsediyorum… Grup Volkan’ın solisti MUSTAFA ALTUNKAYNAK ile tanıştım ve sizleri de tanıştırmak istedim. Mustafa Altunkaynak; milliyetçiliği sevgi ve birlik üzerine olan bir insan, Hüseyin Nihal Atsız, Dilaver Cebeci gibi Türk Edebiyatı’na yön veren yazarların şiirlerini besteleyip dinleyiciyle buluşturan bir sanatçı ve vatanına bayrağına âşık bir eğitimci… Fazla söze gerek yok... Keyifli okumalar...
Hoş geldiniz Mustafa Bey. Sesinizi, söylediğiniz şarkıları biliyorum fakat ben de sizi tanımak ve okurlarımıza da tanıtmak istedim. Siz de beni kırmadınız. Tekrar teşekkür ederim. Grup Volkan’ın solisti ve ayrıca müzik öğretmenisiniz. Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Kimdir Mustafa Altunkaynak?
Hoş bulduk Yağmur Hanım. Grup Volkan’ın solistiyim, aynı zamanda bir müzik öğretmeniyim. Küçük yaşlarda bağlama çalarak başladığım bu yolculuk, zamanla hem sahne performansları hem de gençlere müziği sevdirmeye çalıştığım öğretmenlik kariyerimle şekillendi. Şarkı söylemek benim için sadece sahnede performans göstermek değil; insanlara ulaşmanın, duyguları paylaşmanın, 5 bin yıllık şanlı Türk kültürünün gelecek kuşaklara aktarımının en samimi yolu. Anadolu’nun ezgilerini modern dokunuşlarla dinleyiciyle buluşturmayı seviyorum; Türk Edebiyatı’na yazdıkları şiirlerle yön veren Hüseyin Nihal Atsız, Dilaver Cebeci gibi yazarlarımızın şiirlerini besteleyip dinleyiciyle buluşturmayı seviyorum, hem köklerimize bağlı kalıyor hem de yeni nesillere bu değerleri taşımaya çalışıyorum. Aynı zamanda sözleri ve müziği şahsıma ait olan eserlerle de üretmeye kültürümüze katkı sunmaya çalışıyorum. Bunların yanında öğretmenlik ise bambaşka bir sevda... Genç yeteneklere ışık tutmak, onların kendi melodilerini bulmasına rehberlik etmek beni her zaman daha mutlu hissettiriyor. Hem sahnede hem de sınıfta müzikle nefes alıyorum diyebilirim.
Müziğe ilk nasıl adım attınız? Sizi teşvik eden biri olmuş muydu? Müzik öğretmenliği yolculuğunuzu da dinlemek isterim.
Müziğe adım atmam çocukluk yıllarımda oldu. Müzik yeteneği birçok kişide olduğu gibi genetik aktarım yoluyla geçmiş bana da. Annemin sesi çok güzeldir, küçükken evde hep türküler söylerdi. Babam radyodan, televizyondan türküler açardı, evimizde hep bir ezgi duyulurdu. Kimi zaman radyodan gelen eski türküler, kimi zaman annemin sesinden duyulan o içten nağmeler... 6. sınıfta ilk kez bağlamayı elime aldığımda, doğru sesleri basamasam, güzel sesler çıkaramasam da bir şeyler içimde filizlenmişti. Beni asıl teşvik eden kişi ise ortaokulda müzik öğretmenim Aysel Telci hocamdır. O, müziğin sadece çalmak ya da söylemekten ibaret olmadığını; bir hikâye anlatma, bir duygu paylaşma yolu olduğunu öğretti. Kendisi bize sınıfta enstrüman çalar türküler söylerdi, onu izlerken “Bir gün ben de enstrümana bu hissi verebilir miyim?” diye düşündüğümü hatırlıyorum. Müzik öğretmenliği yolculuğum da bu ilhamla başladı. Ortaokuldan sonra Mersin Nevid Kodallı Anadolu Güzel Sanatlar Lisesini kazandım ve lise eğitimimi burada tamamladım. Benim profesyonelliğe ilk adımı atmam burada aldığım eğitim ve hocalarım sayesindedir. Buradan mezun olduktan sonra 2006 yılında Cumhuriyet Üniversitesi Müzik Öğretmenliği bölümünü kazandım. Hem sahne deneyimlerim hem de eğitim aşkım birbirini bu yıllarda besledi. Grup Volkan’ı kurmamız da yine bu yıllardadır. 2012 yılından bu yana da MEB bünyesinde Müzik öğretmeni olarak görev yapıyorum ve Erciyes Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Anasanat bölümünde Yüksek Lisans yapıyorum. Bugün derslerimde sadece teknik bir şeyler öğretmiyorum, öğrencilerime müziğin bir özgürlük ve ifade alanı olduğunu göstermeye çalışıyorum. Bir yandan sahnede Grup Volkan’la duygularımı paylaşıyor, bir yandan da sınıfta gençlere bu eşsiz yolculuğa adım atmanın heyecanını aşılıyorum.
Şahlanış Marşı’nı dinlemeyen duymayan yoktur diye düşünüyorum. Ülkü Ocakları Genel Merkez sanatçıları arasına girebilmeyi başaran müzik grubu Grup Volkan ile yolculuğunuz nasıl başladı ve ilerledi? Sizin aracılığınız ile grubun diğer üyelerine de buradan selam olsun…
Grup Volkan ile yolculuğum tam anlamıyla bir idealin peşinden gitmekle başladı diyebilirim. Üniversite yıllarında hem Anadolu ezgilerini hem de milli duyguları bir arada taşıyan eserler üretme arzusu içerisindeydim. Bu anlamda da ilk olarak fikirlerimin ve düşünce yapımın oluşmasında en çok etkisi olan isim olan Hüseyin Nihal Atsız şiirlerini bestelemeyi denedim. Mutlak Seveceksin şiiri Atsız Ata’nın bestelediğim ilk şiiridir. Yine bu minvalde Dilaver Cebeci’nin Güven şiirine beste yaptık. Bugün dinleyenlerimizin Şahlanış Marşı olarak bildiği bu bestenin ilk kıvılcımını oluşturan melodiyi çaldığımda, etrafımdaki arkadaşlarımın yüzündeki ifadeyi unutamam. O an bu müziğin insan ruhunda oluşturduğu coşkulu gücünü derinden hissettim. “Şahlanış Marşı” bizim için bir eser olmanın ötesinde, bir davanın sesi oldu. Sahnede marşı her söylediğimizde, insanların gözlerindeki ışıltıyı görmek bize doğru yolda olduğumuzu gösteriyor. Bu yolculuk, sadece sahnede alkış almak değil; gençlere, Türk milletinin şanlı tarihine ve milli değerlere bir selam durmaktır. Grup Volkan’la bu ruhu yaşatmaya devam ediyoruz ve her notada, yaptığımız her bestede o duyguyu yeniden hissediyoruz. Özellikle Ülkü Ocakları Genel Merkezi bünyesinde sahne almaya başlamamız, sorumluluğumuzu daha da artırdı. Çünkü artık sadece müzik yapmıyor, milyonlara hitap eden, milli duyguları harekete geçiren bir mesaj taşıyoruz.
Grubun kurulmasına öncülük eden ve 2009'da hayatını kaybeden Volkan Yalçın isimli bateristinizin adını taşıyor grup, değil mi? Onun adını mı yaşatıyorsunuz? Grubun hikâyesini sizden dinlemek isterim merak edenler için. Grup Volkan nasıl kuruldu?
Evet, doğru. Grup Volkan adı, 2009 yılında kaybettiğimiz sevgili dostumuz ve ağabeyimiz, bateristimiz Volkan Yalçın’dan geliyor. Volkan abi, sadece müzikal yeteneğiyle değil, enerjisi ve insanları bir araya getiren sıcaklığıyla da grubumuzun kalbiydi. Bize, birlikte ekip olma, sahneye çıkma inancı aşılayan Volkan abiydi. Volkan Yalçın vefat etmeden öne grubumuzun adı Grup Kervan’dı. Onunla çaldığımız her parçada, çıktığımız her sahnede müzik bir tutkudan öte bir bağa dönüşüyordu. Maalesef erken bir kayıp yaşadık, ancak onun adını ve ruhunu yaşatmaya kararlıydık. Bu yüzden “Kervan” olan grubumuzun adını değiştirip onun adını verdik. Her sahneye çıkışımızda, her ezgimizde Volkan’ı da yanımızda hissediyoruz. Bizim hikâyemiz bir hayalden, ortak bir amaçtan doğdu. Hepimiz farklı şehirlerde okuyorduk, buna rağmen her tatilde bir araya geldiğimizde ortak noktamız müzikle bir mesaj vermek ve bir şeyleri değiştirme isteğiydi. Anadolu’nun zengin müzikal mirasını modern bir anlayışla birleştirip, milli ve manevi duyguları ön planda tutan bir tarz yaratmaya çalıştık. İlk başlarda küçük bir çevreye hitap ediyorduk, ama kısa sürede eserlerimiz daha geniş kitlelere ulaştı. Volkan’ın aramızdan ayrılması hepimizi derinden sarsmıştı, ama aynı zamanda bize büyük bir sorumluluk yükledi. Onun adına, onun hayalini yaşatmak istedik. Grup Volkan’ın adı sadece bir kişi ya da bir grup değil, bir ideali temsil ediyor. Bugün hâlâ sahneye çıktığımızda onun çaldığı ilk ritimleri, hissettirdiği duyguları anıyoruz ve o ruhla müzik yapmaya devam ediyoruz.
Oldukça yoğun bir konser programınız var. Türkiye’nin birçok yerinde konser veriyorsunuz. Nelerle karşılaşıyorsunuz? Neler hissediyorsunuz?
Yoğun bir konser programımız var evet ama bu yoğunluk bizi yormaktan ziyade daha da motive ediyor. Türkiye’nin ve Avrupa’nın birçok şehrini dolaşırken gördüğümüz coğrafi çeşitlilik ve kültürel zenginlik, müziğimize de ilham oluyor. Her şehir, her sahne bambaşka bir hikâye, bambaşka bir enerji taşıyor. Konserlerde karşılaştığımız en güzel şeylerden biri, insanların gözlerindeki o coşku. Şahlanış Marşı, Türkistan Gözlüm, Gül İnadına, Bir Nefeslik Ömür, Mutlak Seveceksin ya da diğer eserlerimizi söylerken, binlerce kişinin bizimle aynı anda eşlik ettiğini görmek tarifi zor bir duygu. O anlarda müzik, sadece bir melodi değil, ortak bir duygu ve bağlılık haline dönüşüyor. Her konser hem bir toy hem de bir sorumluluk gibi geliyor. İnsanların kalbine dokunduğumuzu, bir yerlerde bir şeyleri harekete geçirdiğimizi hissediyoruz. Tabii ki konserlerde unutulmaz anılar da birikiyor. Örneğin, kimi zaman sahneye çıkmadan önce çocukların gelip şarkılarımızı ezbere söylemesi ya da uzak bir şehirden, sırf bizi dinlemek için kilometrelerce yol gelen bir ailenin hikâyesini dinlemek bizi derinden etkiliyor. Bu yolculukta zorluklar da olmuyor değil. Yorucu yolculuklar, aralıksız provalar ve bazen teknik aksaklıklarla uğraşmak zorunda kalıyoruz. Ama sahneye çıkıp dinleyenlerimizin coşkusunu gördüğümüzde tüm o yorgunluk kayboluyor. Çünkü o anda yalnız olmadığımızı, müziğimizin bir köprü olduğunu hissediyoruz. İşte bu, her şeye değiyor.
Hüseyin Nihal Atsız şiirlerini, Dilaver Cebeci şiirlerini ve kendi eserlerinizi seslendiriyorsunuz. Mesela benim favorilerimdendir Bir Nefeslik Ömür… Peki; eğer Mustafa Altunkaynak olmasaydınız, bir dinleyici olarak sizin favoriniz hangi şarkı olurdu?
Ne güzel bir soru! Eğer bir dinleyici olarak Grup Volkan’ı dinliyor olsaydım, muhtemelen benim de favorim “Bir Nefeslik Ömür” olurdu. Bu eserin sözleri ve müziği grubumuzun bağlamacısı ve solistlerinden Ömer Şener’e aittir. Bu şarkının yaşanmış acı bir öyküsü de vardır ama bunu belki bir gün Ömer Şener anlatmak isterse kendisinden dinleriz. Onun bu sözleri, bu besteyi hangi duygularla yazdığını çok iyi biliyorum ben de seslendirirken aynı duyguları hissederek okuyorum. Belki de bu eser, yaşanmışlığı yüzünden insanı dinlerken derinden etkiliyor; melodisinden sözlerine kadar o kadar gerçek ki, bu şarkının bir ruhu olduğuna inanıyorum… Bir dinleyici olarak Şahlanış Marşı da favorilerimden biri olurdu sanırım. Onun taşıdığı milli coşku ve birlik duygusu sahiden herkesi sarıyor. Ayrıca son albüme ismini verdiğimiz sözleri ve müziği bize ait olan “Gül İnadına” adlı eser de benim dinlemekten keyif alacağım bir parça olurdu. Çünkü derin ve anlam yüklü dizelerin güzel bir müzikle buluştuğunu hissediyorum.
Peki, sizin örnek aldığınız isimler var mıdır? Mustafa Altunkaynak hangi isimleri dinler?
Tabii ki, müzik yolculuğumda ilham aldığım birçok değerli isim var. Her sanatçının kendine özgü bir tarzı ve anlatım gücü vardır, bu yüzden onları dinlemek, sadece müzikle değil, düşüncelerle de büyütüyor. Benim için müzik, sadece bir melodi değil, bir dünya kurma şeklidir. Bu dünyayı inşa ederken ilham aldığım isimlerin başında halk müziğinin ustalarından biri olan Neşet Ertaş vardır. Onun bağlama çalarken, türkü söylerkenki samimiyeti ve müziğine kattığı içtenlik beni her zaman etkilemiştir. Yine bir diğer usta Barış Manço’nun müzikleriyle de büyüdüm diyebilirim. Onun hem şarkı yazarlığı hem de sahne duruşu beni çok etkiledi. Gülpembe, Dönence, Sarı Çizmeli Mehmet Ağa, Ahmet Bey’in Ceketi gibi şarkılar, sadece müzik değil; bir dönemi ve toplumu anlatan şaheserlerdir. Onun gibi çok yönlü olmak, sadece şarkı söylemekle kalmayıp, bir mesaj iletmek de her zaman hayalim olmuştur. Bu ustaların yanı sıra gerek dünya görüşlerimiz aynı olan gerek abi kardeş ilişkimizle her zaman birbirimize destek olduğumuz, yaptığımız işleri takip ettiğimiz fikir alış verişinde bulunduğumuz Ülkü Ocakları Genel Merkez sanatçısı abilerim, kardeşlerim, eserlerini severek dinlediğim sanatçılardır.
Yakın zamanda yeni projeler, konserler var mı? Buradan duyuralım isterim.
Evet, yakın zamanda çok heyecan verici projeler ve konserleri duyurmak için sabırsızlanıyoruz. Şu an stüdyo çalışmalarına devam ettiğimiz iki eserimizin hazırlıkları var. Grup Volkan olarak yıl boyunca birçok şehirde konserlerimiz devam edecek. En yakında Ankara, Kayseri ve İstanbul’da büyük konserlerimiz olacak. Bu konserlerde, sadece Şahlanış Marşı ve Bir Nefeslik Ömür gibi klasiklerimizi değil, aynı zamanda yeni bestelerimizi de dinleyicilerimizle buluşturmayı hedefliyoruz. Yine, Hüseyin Nihal Atsız ve Dilaver Cebeci gibi değerli isimlerin şiirlerine yaptığımız eserlerimizi de sahnede seslendireceğiz.
Milliyetçi olarak tanınan bir sanatçısınız. Mustafa Altunkaynak’ın milliyetçiliğini tarif eder misiniz?
Benim milliyetçilik anlayışım, köklerimize sıkı sıkıya bağlı olmakla birlikte ufkumuzu geleceğe doğru açık tutmak üzerine kurulu. Milliyetçilik, benim için yalnızca bir fikir ya da slogan değil; özümüzü koruyarak, değerlerimizi yaşatarak bu topraklara layık bir birey olma çabasıdır. Kültürümüzü, dilimizi ve tarihimizin derinliklerindeki zenginliği anlamak, bunları gelecek nesillere doğru şekilde aktarmak en büyük sorumluluklarımızdan biri. Sanatçı olarak bu anlayış, eserlerime de yansıyor. Müziğimde Anadolu’nun özünü modern bir dille harmanlamaya çalışıyorum. Çünkü bizim tarihimizde ve kültürümüzde öyle güçlü bir damar var ki, bu damarı unutturmak ya da ihmal etmek mümkün değil. Şarkılarımda bazen bir şehidimizin hikâyesini, bazen bir yiğidin destanını, bazen bir annenin yüreğini, bazen de sevdayı anlatıyorum. Benim milliyetçiliğim kimseyi ötekileştiren ya da ayrıştıran bir anlayışa dayanmıyor. Fatih Sultan Mehmed de bizim, Mustafa Kemal Atatürk de bizim, Enver Paşa da bizim, Hüseyin Nihal Atsız da bizim, Alparslan Türkeş de bizim. Benim milliyetçilik anlayışım birleştirici, kucaklayıcı bir ruh taşır. Bu vatana hizmet etmiş, Türk kültürüne emek vermiş her insanı bir kardeş, bir parçamız olarak görürüm. Milliyetçilik, birlikte büyümek ve Türk Milletinin değerlerine sahip çıkmaktır. Sanat, duyguları ve fikirleri en güçlü şekilde ifade etmenin yollarından biri. Ben de bu yolda müziği bir araç olarak kullanarak milliyetçi düşüncemi anlatmaya ve hissettirmeye çalışıyorum. Çünkü inanıyorum ki, doğru anlatıldığında bu değerler sadece bir kesimin değil, bütün Türk milletin ortak ruhu haline gelebilir.
Türk gençliğini nasıl buluyorsunuz? Onlara tavsiyeleriniz var mı?
Türk gençliğini gerçekten umut verici ve dinamik bir kitle olarak görüyorum. Özellikle son yıllarda gençlerimizin çok daha fazla sesini duyurduğunu ve kendilerini ifade etmek için farklı alanlarda cesurca adımlar attığını düşünüyorum. Müzik, edebiyat, sanat, teknoloji gibi birçok alanda çok başarılı ve yaratıcı işler çıkarıyorlar. Dijital dünyanın etkisiyle global bir vizyona sahipler ve bu da onları daha özgür, daha açık fikirli yapıyor. Ancak bir yandan da bu hızla değişen dünyada, bazı gençlerimizin de kimlik arayışı, yalnızlık veya stres gibi zorluklarla karşılaştıklarını gözlemliyorum. Bu noktada gençlerin, geçmişin değerlerini, kültürel mirasını sahiplenerek geleceğe güvenle adım atmaları gerektiğini düşünüyorum. Özellikle müzik gibi sanat dallarında; bir ruhu, bir kimliği ifade etmek çok önemlidir. Kendini ifade edebilmenin, duygularını doğru bir şekilde aktarabilmenin bir yolu olarak sanatla iç içe olmak, gençlere kendi kimliklerini bulmaları için bir araç olacaktır.
Bu keyifli sohbet için çok teşekkür ediyorum. Sizi tanıdığıma çok memnun oldum. Son olarak neler söylemek istersiniz?
Ben de sizi tanımaktan büyük bir mutluluk duydum. Son olarak; toplum olarak birbirimizi anlamak ve değerlerimizi paylaşmak çok kıymetli. Müzik; kelimelerle ifade edilemeyen duyguları anlatmanın bir yoludur ve ben; bu yolda ilerlerken her zaman kalbimi, ruhumu, geçmişi ve geleceği birleştirerek sahneye çıkmaya devam edeceğim. Her birimiz bir parçamızı bu dünyada iz olarak bırakıyoruz. Benim bıraktığım iz de şarkılarım olsun istiyorum. Bu değerli sohbet için size ve Önce Vatan gazetesi ailesine çok teşekkür ederim. Yayın hayatınızda başarılar diliyorum.