Son dönemin en izlenen, en çok konuşulan dizilerinden biri olan “Ömer” de seni izliyoruz. Aslında Ömer dizisinden önce seni birçok projede izleme fırsatım oldu, ama kendi adıma diyebilirim ki hem insanların kalbinde hem de kariyerinde büyük bir çığır açtın. Vicdan karakteri bizi çok etkiledi, peki seni nasıl etkiliyor?

Vicdan zor bir hayatın içinden gelmiş. Çok küçük yaşta yalnız kalmış, sevdiği adam terk etmiş, karnında bebekle bir şekilde tek başına yapayalnız mücadele etmek zorunda kalmış… Vicdan’ın içinde bir aile açığı var. Türkiye’de bu tarz hikayelere çok şahit oluyoruz. Ülkemizde o kadar çok Vicdan var ki, beni en çok etkileyen kısım onların varlığını bilmek. O yazık olan hayatlara çok üzülüyorum. Ben Vicdan gibi imkansızlıklar içinde yaşanmış bir hayatın içinden gelen kadınlara karşı önyargılı olamıyorum. Vicdan beni bu anlamda etkiliyor.

Nasıl bir farkındalık kazandın?

Kadınlara karşı yapılan haksızlıklar hep konuştuğumuz bir şey aslında ama Vicdan’la birlikte bir daha fark ediyorum ki; gerçekten kadınlar daha çok yargılanıyor maalesef. Erkeğin yaptığı yanlışlardan, hatalardan bahsederken çok çabuk üstünü örtebiliyoruz, ama mesele kadın olunca her şeyini yargılıyoruz.

Diziye ikinci sezonda dahil oldun. İlk sezonunda takip ediyor muydun?

Baştan sonra takip edemedim, ama konunun ne olduğunu biliyordum. Başlayan bütün dizilerin ilk bölümlerine mutlaka bakmaya çalışırım. İyi olduğunu düşünürsem de denk geldikçe izlerim. Ömer de bu dizilerden biriydi.

Diziye ikinci sezonda girdiğin için adaptasyon sürecinde zorlandın mı?

Oturmuş bir hikayenin içine girdim, setten çok konuya entegre olup olamayacağım beni biraz tedirgin etmişti. Bu anlamda zorlandığım anlar da oldu, avantaja çevirdiğim zamanlar da oldu.

Diziye girmeden önce televizyonu açtığında Ömer’e denk geldiğinde, en çok hangi karakter ilgini çekerdi?

Bütün karakterler gayet gerçek, kendi coğrafyamızın içinden, hakiki ve toplumsal birçok şeye hizmet eden karakterler aslında. Ama tamamen kişisel sempati üzerinden değerlendirirsem Tahir karakteri; dünyası, Şükran ile olan ilişkisi, yaşam biçimi, ailesiyle ilgili eksik hissettiği yerler ve bunların dışavurumu vs. sebebiyle biraz daha ilgimi çekiyordu açıkçası. Benim de sonradan o aksa dahil olmam da kaderin cilvesi mi bilemem tabii. (gülerek)

Vicdan; hayatın sillesini yemiş ama ayakları üzerinde dik durmayı başaran, anne olmayı başaran bir kadının hikayesi. İlk başlarda kötü bir karakter gibi izledik, ama son zamanlarda herkesin sevdiği, güldüğü, hak verdiği bir karaktere dönüştü. Sence Vicdan kim?

Vicdan yalnız bir kadın. Sadece sevilmek istemiş, kendi halinde, idealleri, hayalleri çok erken ölmüş bir kadın. Hayat boyu aile, yuva hasreti çekmiş şimdilerde biraz daha öfkesini kenara koymasındaki hatta Şükran’la bile bir arada kalmasındaki neden de biraz bu, görülmeye başladı, kabul edilmeye başladı aslında.

Bir kadın olarak Vicdan’ı oynamak, hemcinslerine karşı seni nasıl dönüştürdü?

İnsan bazen karşısındakini eleştirdiğini anlamıyor. Biz sadece yorum yaptığımızı zannediyoruz, ama o yorumun içinde ister istemez büyük yargılar var. Ben bu yargılar olmadan, o perdeyi indirerek insanlara yaklaşmayı öğrenmeye çalışıyorum. Biraz yaralarını görmeye çalışmak yani aslında.

Burcu olarak Vicdan’a bir şey söyleyecek olsan ne söylerdin?

“Yürü be kızım” derdim. Şaka bir yana hataları yok diyemeyiz ama herkes hata yapar. Ben sadece Burcu olarak yaralı, eksik, yalnız insanları daha bir kabul edebiliyorum. Vicdan da öyle…

Burada seninle saatlerce Vicdan’ı konuşabilirim, ama ben Burcu’nun hayatını da çok merak ediyorum. Aklında hiç oyunculuk yokken, işletme okurken bir anda tiyatro kulübüne girmek senin hayatını değiştirmiş. Sadri Alışık Kültür Merkezi, sonra da Haliç Üniversitesi konservatuar… Büyük bir emek, büyük bir çaba var. Şimdi gönül rahatlığıyla “Olmak istediğim yerdeyim” diyebilir misin?

Kesinlikle. Yol tabii ki uzun bir yol ama doğru yolda olduğumu hissediyorum. İniş çıkışlarım tabii ki oldu ama öğrenmem gerekenlere odaklandım o süreçlerde, keşke demedim.

Oyunculuk mu seni seçti yoksa sen mi oyunculuğu seçtin?

Bence biz birbirimizi seçtik. (gülerek) Oyunculuk da beni çok çağırdı. Ulvi anlamlar yüklemek istemiyorum ama bir şeyin içine doğru sürüklenirsin ya, öyle bir şeydi. Bu belki yetenek, belki ihtiyaç.

Tiyatro kulübüne hiç yazılmasaydın, hayatın nasıl değiştirdi. Hayatının bir yerinde oyunculukla karşılaşacağını düşünür müydün yoksa bambaşka bir hayatın mı olurdu?

İşletme mezunu olurdum belki ya da bilemiyorum belki başka bir şey çıkardı ve yine olamazdım. Çünkü yolun neresinde olursam olayım hiç içime sinmiyorsa, orada hiç mutlu değilsem ben kaçarım direkt. Oyunculuk olmasaydı da ya müzikle uğraşırdım ya da psikolog olurdum herhalde.

Sesin çok güzel, profesyonel anlamda bir şeyler yapmayı düşünüyor musun?

Müzikle uğraşmayı seviyorum. Bazen arkadaşlarla bir araya geldiğimizde saatlerce şarkı söylediğim oluyor. Bazen müziği ihmal mi ediyorum diye aklıma gelmiyor değil. İleride belki profesyonel olarak ilgilenir miyim dersen, bilmem ki ama neden olmasın…

Bir top listen var mı?

Birbirinden o kadar uzak şeyler dinliyorum ki, o liste çok değişiyor. Sabah arabeskle başlayıp, rap ve rock ile devam edebiliyorum. (gülerek)

Hem alaylı hem konservatuarlı hem dizili hem tiyatrolu hem filmli sen baya bu işin iyisini kötüsünü yalayıp yutmuşsun. Arka planda sürekli çalışan Burcu’nun sektörde görünür olmaya başladığı dizi “Siyah Beyaz Aşk” Hiç olmayacak hissine kapıldın mı?

Estağfurullah. Sektör içinde çok başka dinamikler, beklentiler ve popülarite, görünürlük gibi başarı kıstasları olduğundan, bunların hemen olmadığı durumlarda o olumsuzluk duygusu insanı zaman zaman içine alabiliyor. Tabii benim de zorlandığım anlar oldu, belki uzun süre bu fikre kapılsam vazgeçebilirdim de. Ama ben kolay pes eden bir insan değilim zaten o yüzden yola devam ettim.

Karamsarlıkla gözlerini kapattığın gecelerin sabahında tekrardan gülmek ve ayağa kalkmak için nasıl bir formül buldun?

Her yeni gün içinde yeni fırsatlar da barındırır. Bunu aklımdan çıkarmamaya çalışıyorum eskiden beri. Karamsarlık kötü bir enerji ve önündekini görmeyebilirsin o hisle, o enerjiyle. Hayatta çok böyle lükslerimizin olmadığını düşünüyorum. Biraz da yapısal olarak ağlayarak bile yatsam sabaha güle oynaya kalkabiliyorum.

Şu an hayatında eksikliğini hissettiğin bir şey var mı?

Spesifik bir şey var diyemem. Ama insanız, tabii ki yer yer inişler çıkışlar hayatın içinde var, hep aynı hep güzel gidemez zaten… Bazen bir şeylerin eksikliğini de çekersin bazen çok tatmin de hissedersin. Hayatın olağan akışında gayet normal, insani bulduğum duygusal devinimleri ben de yaşıyorum tabii zaman zaman.

Film arşivinde geriye dönüp dönüp izlediğiniz bir film var mı?

Sevdiğim yönetmenlerin, oyuncuların, iyi oyunculukların olduğu birçok filmi dönüp dönüp izleyebiliyorum. “Bir Ayrılık ”, “3-IRON”, “Kadın Kokusu”, “Yağmur Adam”, “Kramer Kramer’e Karşı”, “Şeytanın Avukatı”, “Forest Gump” gibi klasikleşmiş kült olan filmler bunlardan bazıları.

Evdeyken ya da arkadaşlar arasında “Vicdan gibi konuşma şimdi” dediğin anlar oluyor mu? Ya da eve döndüğünde kimlik yorgunluğu oluyor mu?

Kimlik yorgunluğu falan inandığım şeyler değil. Bir karakteri çıkarırken tabii ki senden birçok parça oluyor içinde. Hamur sensin şekil veriyorsun sonuçta. O yüzden elbette yer yer Vicdan’ın bana, benim Vicdan’a benzeyen tavırlar sergilediğimiz oluyordur çok sık olmasa da.

İkinizin en çok uyuştuğu yer neresi?

Sert oluşu belki, sinirlendiğinde ağzından bir anda ilk düşündüğü şey çıkıyor ya, işte o durum bende de olabiliyor. Karadenizliyim, genlerden belki de (gülüyor) o inatlaşma durumu bende de var yani. Yakın çevremin benimle alakalı en çok yakındığı konu olabilir.

Seni özetleyen bir cümle var mı?

Kendimle uzlaşmanın peşindeyim.  (gülerek) Tek bir cümleyle kendimi özetlemek zor geliyor. Kendimle dürüst, doğru ilişki ve iletişim kurma konusunda azmim ve çabam sonucu belki bir gün tek cümleyle de ifade edebilirim… Neden olmasın :)))