Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Göç konusu sadece bizim gibi geçiş güzergahındaki ülkeler için değil, gelişmiş-gelişmekte olan fark etmeksizin tüm dünya için günümüzün en hassas meselelerinden biridir. Türkiye açısından göç, dünyanın birçok ülkesine kıyasla çok daha eski bir kavramdır. Biz gerek coğrafi konumumuz, gerekse beşeri ve kültürel bağlarımız sebebiyle tarih boyunca göç hareketlerine muhatap olmuş bir ülkeyiz " dedi.
"Musevi ve Hristiyanlara da kapımızı açtık"
Son iki asırda başı dara düşen, sürgüne uğrayan soydaşları muhabbetle bağırlarına bastıklarını söyleyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Müslümanlarla birlikte gün oldu, Musevi ve Hristiyanlara da kapımızı açtık. 1. Körfez Savaşı'nda, Kuzey Irak'ta zulüm gören Kürt kardeşlerimiz gibi 2011 yılından itibaren Suriye'deki iç savaştan kaçan komşularımıza da sahip çıkan biz olduk. Meselenin bir diğer boyutu ise şudur; 1960'lardan başlayarak yüz binlerce insanımız İstanbul'un Sirkeci tren istasyonundan davul-zurnayla uğurlanarak gurbet trenlerine bindi, 'acı vatan' dedikleri Almanya'ya daha sonra da Belçika, İsviçre ve diğer Avrupa ülkelerine iş için, ekmek için, rızıklarını kazanmak için gitti. Bugün çoğu Suriye'den 3,5 milyon civarında yerlerinden edilmiş insana ev sahipliği yapıyoruz. Yine bugün kahir ekseriyeti Almanya'da olmak üzere Avrupa'nın farklı ülkelerinde 6 milyonu aşkın kardeşimiz hayatlarına devam ediyor, yaşadıkları ülkelerin ekonomisine önemli katkılar sunuyor."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Düzensiz göç baskısıyla yüzleşen her devlet gibi elbette Türkiye de illegal göç akınlarıyla mücadelesini tavizsiz sürdürecektir. Hudutlarımızın güvenliğini namusumuz bilip koruyacağız. İlave tedbirlerle daha da tahkim edeceğiz." dedi.
Erdoğan, göç ve göçmenlik olgusuna aşina bir millet olunduğunu, hem uzun yıllar farklı kaynaklardan göç alındığını hem de vatandaşları göçmen olarak farklı ülkelere gönderdiklerini anımsattı.
Bu tecrübenin, son yıllarda iş çevreleri dahil milletin farklı kesimlerini meşgul eden göç meselesini daha sağlıklı bir zeminde değerlendirmelerine imkan sağladığını belirten Erdoğan, "Bakınız kimi ülkeler göçmen konusuna sadece menfaat penceresinden yaklaşabilir. Kimi ülkeler bunu etnik ve kültürel bir tehdit olarak ele alabilir. Kimileri ise bu meseleyi sadece güvenlik ekseninden okuyabilir. Ama biz Türkiye olarak göç olgusuna çok boyutlu bir şekilde, özellikle insani değerleri merkeze alan bir yaklaşımla bakmak zorundayız. Şimdiye kadar sayısız toplantıya, araştırmaya, sempozyuma konu olan bu meseleyi bütünlüklü bir anlayışla okumak, buna göre doğru, kalıcı ve uzun vadeli politikalar geliştirmek mecburiyetindeyiz." ifadelerini kullandı.
Göç başlığı her açıldığında konuyu hemen düzensiz göçle mücadele parantezine alıp güvenlikleştirmenin doğru bir tavır olmadığını anlatan Erdoğan, "Düzensiz göç baskısıyla yüzleşen her devlet gibi elbette Türkiye de illegal göç akınlarıyla mücadelesini tavizsiz sürdürecektir. Hudutlarımızın güvenliğini namusumuz bilip koruyacağız. İlave tedbirlerle daha da tahkim edeceğiz. Aynı şekilde kayıt dışılığın sıfırlanmasına yönelik kararlı politikalarımızdan geri adım atmayacağız." diye konuştu.
"Sığınmacılar ve göçmenlerle ilgili nefret söylemleri ve provokasyonlara 'eyvallah' diyemeyiz"
Geçici koruma altındaki kardeşlerinin doğdukları topraklara gönüllü, güvenli, onurlu geri dönüşlerini teşvik ettiklerini vurgulayan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Suriye'de huzur ve güven ortamı güçlendikçe inanıyoruz ki hem gönüllü geri dönüşler hızlanacak hem de gönüllü dönenlerin sayısı artacaktır. Fakat tüm bunları yaparken kör bir husumetin tuzağına da düşmeyeceğiz. Avrupa'sından Amerika'sına herkesin ciddi katma değer sağladığı göç, göçmen konusuna kategorik olarak karşı çıkamayız. Özellikle de sığınmacılar ve göçmenlerle ilgili nefret söylemlerine, faşizme, ırkçı vandallığa ve provokasyonlara 'eyvallah' diyemeyiz. Hiç kimse kendi sığ sularına ülkemizi hapsedemez. Türkiye, bu hususta doğru olanı, insani olanı, üretimi, sanayisi, ticareti, turizmi için en isabetli olanı yapmak durumundadır."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, MÜSİAD'ın göç-göçmen konusuna bu geniş perspektiften bakmasını çok değerli bulduğunu dile getirerek, MÜSİAD dışındaki diğer kuruluşların da göç olgusunu ırkçı, lümpen söylemlere mahkum etmek yerine ön yargılardan uzak, fırsatları da ihtiva eden bütüncül bir yaklaşımla ele almasını temenni etti.