İklim değişikliğinin turizm üzerindeki etkilerine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Ankara Üniversitesi Beşeri İktisadi Coğrafya Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Somuncu, Türkiye'nin hem doğal hem de kültürel çekicilikler açısından Akdeniz havzasındaki en önemli ülkelerden biri olduğunu, son yüzyıl içinde küresel ortalama sıcaklık 1,2 derece arttığı halde Akdeniz havzasındaki sıcaklık artışının 1,5 derece olarak ölçüldüğünü söyledi.

Somuncu, "Bu tabii yıllık ortalama sıcaklıktaki artış ama turizmde bizim yüksek sezon dediğimiz özellikle temmuz ve ağustos aylarında bu sıcaklıklar daha da artıyor. Özellikle ekstrem sıcaklıkların yaşandığı günlerde 45 dereceye ulaşan bir sıcaklık söz konusu. Bu da turistler açısından termal konfor veya turist konforu dediğimiz konforun düşmesine neden oluyor ve bu, giderek artacak önemli etkilerden birisi." dedi.

Sıcaklık artışı dışında Akdeniz havzasında yakın gelecekte görülebilecek sorunların başında su kıtlığının geldiğini kaydeden Somuncu, turizmi olumsuz etkileyecek diğer riskleri şöyle sıraladı:

"Şu anda denizlerde yabancı türlerin istilası var ve Akdeniz'de bu daha fazla. Son yüzyıl içerisinde bilimsel makalelerde yabancı denizlerden gelen ve Türkiye denizlerine giren türlerin sayısı 450'nin üzerinde. Son dönemlerde balon ve aslan balığı gibi türler İskenderun Körfezi'nde daha yoğun olmak üzere batıya doğru kaymaya başladı. Yani Antalya ve Muğla civarında da yavaş yavaş bu risk ve tehlike gözüküyor. Neye bağlı bu? İklim değişikliğine. Yani artık Kızıldeniz'den giriş yapan yabancı türler Akdeniz'e doğru gelmeye başladı. Seller ve taşkınlar da diğer tehlikeler. Son dönemlerde ortaya çıkan fırtınalar Kumluca'da Finike'de tarım alanlarını perişan ediyor hatta turizm konaklama tesislerini bile etkilemeye başladı. Dolayısıyla böylesi riskler var. Yani bunlar şu anda tek tek veya belli dönemlerde ortaya çıkan şeyler ama bunların süresi, sıklığı ve etkileri gelecekte daha da artacaktır."

Metropollerdeki sorun: Kentsel ısı adaları

Doğu Akdeniz'e doğru gidildikçe yakın gelecekte sıcaklık artışı, yağışlardaki kayma veya sapmalarla birlikte buna eşlik eden diğer iklimsel uç olaylarla bağlantılı olarak turizmin çok ciddi bir şekilde etkileneceğini dile getiren Somuncu, Türkiye gibi ağırlıklı olarak deniz turizminin gerçekleştiği Fransa, İtalya, İspanya, Yunanistan ile Afrika'nın kuzeyindeki Fas, Tunus ve Cezayir gibi Akdeniz ülkelerinde deniz turizmine yönelik talebin giderek azalacağını, bu nedenle başka alanlara yönelinmesi gerekeceğini ifade etti.

Akdeniz kıyılarındaki deniz yükselmesinin son yüzyıl içerisinde yaklaşık 6 santimetreyi bulduğunu ve gelecekte bu yükselmenin daha da artarak yüzyılın sonuna kadar 1 metreye erişebileceğini bildiren Somuncu, Akdeniz'e kıyısı olan ülkelerde yaşayan yaklaşık 550 milyon kişinin yarısının deniz kıyısında yaşadığını ve bu insanların gelecekte su baskınlarıyla karşı karşıya olduğu uyarısında bulundu.

İnsan faaliyetleri nedeniyle çevresindeki kırsal alanlardan önemli ölçüde daha sıcak olan metropol alanlarının kentsel turizmi olumsuz etkilediğini anlatan Somuncu, "Bizim şehir turizmi, kent turizmi veya kültür turizmi dediğimiz turizm çeşidinde bir artış var ama orada da yine problem var. Niye? Bizim sözünü ettiğimiz bu metropol kentleri işte Paris ve Londra, daha iç kesimlere doğru gittiğimizde İtalya ve İspanya'nın başkentleri veya büyük metropollerinde kentsel ısı adaları çok yoğun." diye konuştu.

İklime dirençli turizm için yapılması gerekenler

Somuncu, turizm sektörünün karşılaştığı krizlere karşı mevcut yapısını muhafaza etmek suretiyle cevap verebilme kapasitesi veya krizlere karşı koyabilme yeteneği olarak tanımladığı iklime dirençli turizm için sektör bileşenlerinin bir araya gelerek riskleri saptaması ve uyuma ilişkin yol haritası çıkarması tavsiyesinde bulundu.

Turizmle ilgili yapılacak bütün yatırımların iklim değişikliğinin bugünkü ve gelecekteki etkileri dikkate alınarak planlanması gerektiğini vurgulayan Somuncu, sözlerini şöyle tamamladı:

"Yapmamız gereken turizmi çeşitlendirmek, bütün bölgelere ve 365 güne yaymak. Burada tabii öne çıkan bölgeler nereler? Belki Toroslar'daki dağlık alanlara doğru bir planlama düşünülebilir. Kuzey kesimde özellikle Karadeniz Bölgesi'nde dağlık ve ormanlık alanlar, buradaki kırsal kesim yani köyler ve yaylalar çok cazip. Bugün Doğu Karadeniz'deki illerin her birinde 500 ile 750 arasında yayla var. Yani Alplerde olduğu gibi çok iyi bir planlama ve düzenleme yapılarak turizm oralarda çeşitlendirilebilir ve geliştirilebilir. Bu hem bölgesel kalkınmaya, hem de Türkiye'nin turizmdeki riskini azaltmaya yardımcı olacaktır diye düşünüyorum."

AA