Türkiye 1980' li yıllarda eli kanlı terör örgütlerinin cirit attığı dönemlerde sağ ve

Türkiye 1980' li yıllarda eli kanlı terör örgütlerinin cirit attığı dönemlerde sağ ve sol kavramlı örgütlerin  karmaşası ile uğraşırken ve bunlardan kurtulma arefesini yaşarken . Derneklerin, partilerin kapatıldığı bu dönemin şaşkınlığını atan ve genellikle Milli Türk Talebe Birliği (M.T.T.B) ve Ülkücülere karşı İslami hareketin aktraksiyon temsilcisi “Akıncılar” içinde faaliyet gösteren kimi kökten-dinci gruplar ile uğraşmaya başlamıştı. 1980 yılı ortalarında Diyarbakır 'da Vahdet Kitabevi'nde bir araya gelen bu atraksiyoncular ''Fikri toplantılar''ın yapıldığı bu kitabevindeki tartışmalar, 12 Eylül askeri müdahalesi ile önemli sarsıntılar geçiren sağcı-dinci grupların yeniden toparlanması için bir başlangıç olmuştu .Bu örgüt kurulumcuları Güneydoğunun aşırı muhafazakar kesimini hedef alıp kendisini bu yönde tanıtma planını uygularken bu bölgede yaptıkları tanıtım faaliyetleri ile kendilerini hissettirmişlerdi. Abdulvahap Ekinci, Ahmet Tufan, Fidan Güngör, Hüseyin Velioğlu ve Veysi Kaykaç gibi şahıslardan oluşan grup 1980 yılı başlarında "Vahdet Hareketi" adı altında bir birlik oluşturarak tebliğ faaliyetlerine başlamışlardı.

Özellikle İran'da ve Mısır'da yetişen Alim ve Müslüman filozof anlayışı ve bu filozofların radikal tutumları 1980 sonrası İran İslam devrimi ile birlikte bu atraksiyon grubu ve örgüt, buralardan feyz alarak
etkilenmişlerdi, etkilendikleri gibi teşkilatlanarak, Türkiye'nin ilerideki 20 yılına damgayı vuracak planlarını yaptılar
. Fidan Güngör, Hüseyin Velioğlu, Mansur Güzelsoy, Abdullah Yiğit (Mehmet Ali Bilici), Ubeydullah Dalar’dan müteşekkil bu örgüt ilk toplantılarını işte böyle bir atmosferde yaptı ve örgütün temellerini attı.Bu örgüt vahdet hareketi ile başlayan sonra Hizbullah Hareketi örgütünün devamını getiren bir kurulum olmuştu.

Ve Hizbullah Terör örgütü, eylemini ilk olarak 1984'de kuyumcu soygunu ile başladı.

"1 Aralık 1984" tarihinde İstanbul’da bir kuyumcu soygununa müdahale eden güvenlik güçlerinin, kendileriyle çatışmaya giren örgüt mensuplarından birini yakalamaları ile ortaya çıktı. 

Genişletilen operasyonlarda İrfan Çağırıcı kaçtı, kardeşi Rıdvan Çağırıcı'nın da aralarında bulunduğu örgüt üyesi 13 kişi yakalandı. Militanlarla birlikte Sten marka makineli tabanca, dört adet çeşitli çapta tabanca, bine yakın mermi de ele geçirildi
."  Sanıklar verdikleri ifadelerde 19 eylem gerçekleştirdiklerini ve Türkiye'de Darü-l Harp (harp kapısı) oluştuğunu söylemişlerdi. Örgütün Teşkilat Genel Emiri'nin irfan Çağırıcı, Askeri Kol Başkanı'nın Selim Gülcan, İçtimai Kol Başkanı’nın Nejat Atiker, İstihbarat Kol Başkanı'nın Mehmet Balmaz, Tebliğ Kol Başkanı’nın da Metin Torun olduğu belirlenmişti.

Hizbullahi görüşleri
Hüseyin Velioğlu ile beraber Güneydoğuda Batman bölgesi civarlarında 1987 yıllarında dahada yaygınlaşıyor. Hüseyin Velioğlu, Batman'da İlim Kitabevi'ni kurdu. İlimciler olarak adlandırılan Hizbullah'ın tehlikeli kanadının yapılanması burada sürdürülüyordu. Hizbullah’ın ilk tohumlarını atan Fidan Güngör ve Mansur Güzelsoy ise Silahlı mücadeleye karşı çıktıkları gerekçesiyle Velioğlu’ndan ayrılarak Menzil Kitabevi çevresinde örgütlenmeye başlarlar Akrabalık ve aşiret bağları örgütlenmeyi güçlendirme yoluna giderler. Bu doğrultuda, Hizbullahın Kanlı eylemleri başlarken, Pkk terör örgütü ile sürtüşmeyede başlarlar. PKK terörü tırmanırken Hizbullah yapılanması önce Batman, ardından da Diyarbakır ve ilçelerinde hızlanır. Hizbullahçılar, PKK sempatizanlarıyla  çatışmalardan geri kalmadılar.

Dönemin en etkili ismi olan JİTEM’in kurucularından
Şehit Binbaşı Cem Ersever bir söyleşisinde şunları söylüyordu;

"Hizbullah'ın tetikçileri itirafçılar; Hizbullah ile bağlantıda olan iki kişi Alaattin Kanat ile Adem Yakın'dı. Bunların bize hep söylediği şu olmuştur; 'Hizbullah PKK'nın düşmanıdır. Düşmanımın düşmanı benim dostumdur. Güvenlik güçleri kesinlikle Hizbullah ile uğraşmasın, onun yolunu açsın'. Adamların dediği de oldu. Güvenlik kuvvetleri Hizbullah'ı koruyup güçlendirmişlerdi. Hizbullah'ın tetikçilerinin çoğu itirafçıdır."

Devletin örgütü muhafaza edişinin resmi ağızlara yansıması da Hizbullah’ın misyonunu belirtiyor gibi. Dönemin Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarı
Tümgeneral Teoman Koman kendisine Hizbullah’ı soran gazetecilere şu cevabı vermişti: "Hangi Hizbullah? Bir İran’daki Hizbullah vardır bir de PKK’nın baskılarına karşı kendini koruyan, dini inançları kuvvetli vatandaşlar."

90'lı yıllarda PKK-Hizbullah çatışmasının yoğun yaşandığı bir dönemdi.
Neden bu açıklama ve hatırlatmaları yaptım,sevgili okuyucular Çünkü Ayn El-Arab eylemleri ile Türkiye'de PKK  Terör örgütü yandaşları çeşitli il ve İlçelerde isyanlı,vurdulu,kırdılı,yangınlı eylemler yaptılar
Devlet Mallarına zarar verdiler. Ve 30’ dan f azla vatandaşımız can verdi.

Ayn El-Arab eylemleri sürecindede
Hüda Par ve HDP yanlıları arasındaki ölümlere neden olan çatışmanın ardından Hizbullah örgütü, yeniden silahlı eylemlere geçebileceğinin sinyalini verdi. PKK’nın kendilerine savaş ilan ettiğini öne süren örgüt, bundan sonra ‘misliyle karşılık vereceğini’ duyurdu.

Ve Cizre’de yaşananlar ortada, Pkk yanlıları,gençlik yapılanması YDGH alfabade harf bırakmayan, hergün başka harfler ile örgüt kuran, yapılanma kuran bu terör örgütü sempatizanları, Hizbullah ile kanlı çatışmalara girdi. Ve insan kayıpları oldu. Şimdi tek tek evleri çarpı işareti ile işaretleyen Pkk yanlı örgütler, yeni bir kargaşanın ve çatışmanın sinyalini veriyor. Hükümetin olaylara tepkisiz kalması, pek dikkate almaması tartışılır. Çünkü Devlet orada yok izlenimi doğdu. Bu tutum doğru değil. Hükümet bu konuda ağırlığını koymalı bölgeye gerekli takviyeleri yapmalı. 2015 yılı Güneydoğu için pekde çözülür bir yıl olacağa benzemiyor. Bana göre daha çok karmaşık ve çapraşık olayların olacağı bir dönem bizleri bekliyor.

Bu da Önümüzdeki süreç içersinde bazı içte kalan bastırılmış duygular ve uyuyan canavarın uyandırılma olayını gündeme getiriyor. 1990’ lı yıllar aslında karmaşık yapıda olan ve de hoşnut olmadığımız durumlarıda olan yıllardı. Türkiye'nin kabuk değiştirme ve kendini yeniden yapılandırmaya gittiği bir süreçti. Derinlerin bol olduğu, derinlere inildikçe olayların karmaşık olduğu yıllardı. Ne dersiniz , 1990 dejavusu olabilirmi?

Ve son söz ; Düşmanımın düşmanı benim dostumdur.