Sene:1993 Mevsimlerden sonbahar. İstanbul’da hava soğuk, geceler ise zorlu. Osmanlı’ya inat Bizans oyunları mıdır oynanan? Yoksa

Sene:1993
Mevsimlerden sonbahar.
İstanbul’da hava soğuk, geceler ise zorlu.
Osmanlı’ya inat Bizans oyunları mıdır oynanan?
Yoksa parçalanmış sevdaların bedeli mi?
Ekmek, sigara, çay ve rakıdır umutsuzluklarda yaşanan.

Bir akşam…
Bir akşam çıkageldi kaldığımız eve.
O gelmeden önce biliyordum adını.
Pekte hoşuma giden şarkılar değildi söyledikleri…
Ama dinledikçe insanı saran, garip, içten, samimi bir sesi ve duygusu vardı.
- Yeni kasetim çıkacak dedi.
- Hayırlısı olsun dedim. Ben Mustafa…
- Ben Azer dedi.
Gündüzleri öğlene doğru dışarı çıkıyor, akşamları eve eli dolu olarak geliyordu.
Almanya’dan birisi ile sürekli Almanca konuşuyordu.
- Usta istersen bu konuşmaları benim yanımda yapma, ne dediğini anlıyorum dediğimde,
Biraz utandı biraz güldü…

Ben babayım…
- Yeni kasetinin adı ne olacak dedim.
- Ben Babayım dedi.
Azer Bülbül’ü ogüne kadar fanatik derecesinde ama az sayıda insan tanıyordu.
İşte o kasetinden sonra tanıdınız sizler…
Kasetin tanıtım günlerinde B.Çekmece’de bir radyo programına götürdüm onu,
İnanmazsınız ama sadece 1 kişi telefonla aradı.
B.Çekmece bayırından çıkarken;
- Çok moralim bozuldu dedi, kimse aramadı…
- Olsun usta bu bir başlangıç dedim.
Arabayı Beyoğlu’nun alt tarafına doğru sürdük…

Meşhurluk…
Özellikle İbo Show’a çıktıktan sonra hemen her kanalda programlara çıkmaya başladı.
Tırnaklarıyla kazıyarak sonunda başarmıştı…
Ardından gelen 'Zordayım' ve 'İlle de sen' ile deyim yerindeyse patladı.
Bir zaman sonrada;
Sokaktan geçen arabalarda onun şarkıları çalıyordu,
Ama kendisini hiç bozmadı.
Bizimle cafelere gelmeye, sıradan insanlar gibi oturmaya devam etti….

Neden 3. Yıldızlı bir otelde öldü?
Gelen haberler göre Antalya Şarampol semtinde 3. Yıldızlı bir otelde vefat etmiş…
Şarampol semti Antalya’nın girişinde yer alan orta düzeyli bir semttir.
Lüks otel ve zenginler daha aşağılarda sahile yakın yerlerde yer alırlar.
Kendisi o kadar kaset çıkarmış, o kadar tutulmuşken hiç düşündünüz mü neden sıradan bir otelde vefat etti?

Çünkü;
O yardım olsun diye kendi kasetini bile el arabası ile kaset satanlardan para ile alıyor,
İhtiyacı olanları yedirip içiriyordu.
Ekonomik olarak;
Kendisi kazanamadı ama Azer Bülbül’ü  taklit edenler bile çok para kazandılar sırtından.
Hele hele etrafındaki bazı isimler inanılmaz paralar kazandılar…

İnsan olarak…
İnsan olarak, Son derece candan, samimi, insansever, iyiliksever, adam gibi adamdı…
Söylediği hemen her şarkıyı ya yaşayan ya da ta yüreğinde hisseden bir sanatçıydı.
- Kurufasulye’yi, ev yemeklerini çok özledim yenge yapmaz mı demesini,
- Şiirlerini şarkı sözü olarak yaz, çok iyi demesini…
Hele hele;
- Sen bunlardan uzak dur kardeşim demesini hiç unutmayacağım.
Sesi ve derinliği…
Belki şarkılarında çok da siyasi sözler yoktu.
Ama;
Dikkatli dinleyenler; Muharrem Ertaş, Hacı Taşan, Neşet Ertaş, Murat Çobanoğlu’nun izlerini sürdüğünü, Bir anlamda ‘bozlak’ söylediğini, nefesi yettiğince bağırarak adeta sisteme karşı direndiğini biliyorlardı…
Her zaman fakirin, yoksulun, gariplerin şarkılarını söyledi…
Bazı şarkılarında söylediği gibi:
‘Benim hiçbir şeyim yok’, ‘Zordayım’, ‘Ben de bir insanım’ gibi....

Sonuç olarak…
Şu fani dünyada herkes ve hepimiz gelip geçiciyiz.
Allah o yetenekle aramızda yolladı,
Allah o genç yaşta aramızdan ayırdı.
Önemli olan bir iz bırakabilmek ise;
Azer Bülbül:
Kendi tarzını, kendi çizgisini ortaya koymuş, model olmuş bir sanatçı olarak anılacaktır.

 

Kendisinin bizde, bizim onda selamımız vardı.
Hakkımı helal ediyorum,
Hakkını helal etsin.
-Senin kitabını ben yazacağım demiştim.
Olmadı.