Başbakan Davutoğlu, "Başkanlık sistemine geçilmesi doğrudur. Seçim beyannamesinde olacak, bizzat ben yazdım" dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Bütün şehirlerimizin tek tek nabzını tutarak, tek tek brifingler alarak, seçimler öncesinde neler yapılması gerektiğini de gördüm. Gittiğim her yerde sadece kongre yapıp dönmedim. Kongre yaptım, valilikte, belediyede brifing aldım, akşam STK'larla toplandım. Şu anda zihnimde Türkiye'nin haritası, neredeyse ilçe bazına kadar var. Nerede ne yapılacağı konusunda zihnimde bir resim ortaya çıktı" dedi.

Başbakan Davutoğlu, Habertürk televizyonunun canlı yayınında soruları yanıtladı, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Başbakan seçilmesinden bu yana yaptığı çalışmalara ait görüntülerin izletilmesinin ardından, "Bu enerjiyi nereden buluyorsunuz, motive olduğunuz şey nedir?" diye sorulması üzerine Davutoğlu, bu soruyla birçok kez, Dışişleri Bakanıyken de akademik hayattayken de karşılaştığını, bir kitap çalışması esnasında da üç gün hiç uyumadığını söyledi.

Burada enerjinin, insanın içinden gelmesiyle ilgili bir durum olduğunu ifade eden Davutoğlu, "Bir başka gazeteci arkadaşımız bunu sorduğunda şunu söylemiştim, bir insana hiçbir kudret, kendisinin içinden gelen güçten daha önemli değildir. O da bir insanın kendisiyle barışık olması. Kendisiyle barışık olmayanın, tabiatla, başka insanlarla ve etrafındaki dünyayla barışık olması çok zor. Onun için hep kendimi ölçerek, biçerek ve iç dünyama döndüğümde yaptığım işe anlam katarak o enerjiyi bulmaya çalıştım" diye konuştu.

"Hepimiz her an öğrenciyiz"

Davutoğlu, "Sizin liderliğinizde AK Parti'de nasıl bir seçim kampanyası göreceğiz" sorusunu yanıtlarken, Başbakanlık ve Genel Başkanlık görevini aldıktan sonra, önlerindeki dönemle ilgili birkaç hedef belirlediğini söyledi.

Bunlardan birisinin, hükümet çalışmalarının aksamadan yürümesi olduğunu dile getiren Davutoğlu, "Hamd olsun, birçok zorlu şartlara ki rehinelerimizin kurtarılmasından, Şah Fırat Operasyonu'na, ekonomik paketlere kadar üzerimizdeki ağır sorumluluğun gereğini yapmaya çalıştık" diye konuştu.

"Çok köklü bir dostluğumuz var"

Davutoğlu, ''Sayın Cumhurbaşkanımız ve benim aramda herhangi bir çatışma, herhangi bir sorun olmaz. Recep Tayyip Erdoğan ile Ahmet Davutoğlu, Başbakan ve Cumhurbaşkanı olduktan sonra tanışmadılar. Bakan ve Başbakan olduktan sonra da tanışmadılar. Başdanışman ve Başbakan olduktan sonra da tanışmadılar. Çok köklü bir dostluğumuz var'' dedi.

''Hedefimiz Türkiye'nin bütün rengini siyasete taşımak''

''AK Parti adayının profilinin nasıl olacağının'' sorulması üzerine Davutoğlu, hayatın çok renkli olduğunu, bir partinin o renklerin tümünü yaşatması gerektiğini söyledi.

Davutoğlu, ''Kadın, genç olduğu gibi, meslek grupları itibariyle de, bölge itibariyle de. Şu anki grubumuza gitseniz, TBMM Genel Kurul salonuna girin, şöyle bir bakın, bizim grupta Türkiye'nin her yerinin rengini göreceksiniz. Kulise girin hafif Karadeniz lehçesiyle konuşan, hafif Güneydoğu lehçesiyle konuşan, İç Anadolu, Ege lehçesiyle konuşan bir rengarenk Türkiye topluluğu bir AK Parti Grubu'nda. Birbirleriyle şakalaşırken, o lehçeleri yansıtan bir topluluk. Ama başka partilerin kulislerine gidin, tek renklidir. Baktığınızda, şimdi zikrederek üzmek istemem kimseyi ama bir kesim bakarsınız aynı, benzer, birbirine benzer argümanlar, benzer sözler, neredeyse ezberletilmiş gibi aynı yaklaşımlar. O diğer üç grupta da.'' ifadelerini kullandı.

''Milletin hocası olunmaz''

''Aday olacaklar arasında kamuoyunun yakından tanıdığı, 'A' dedirtecek, süpriz isimler var mı?'' sorusu üzerine Davutoğlu, bazı üzerinde çalıştıkları isimlerin olabileceğini ama bunları burada zikretmenin doğru olmadığını söyledi.

''Sayın Cumhurbaşkanı ile Sayın Başbakan'ın arasında bir çatışma veya bir kriz, veya bir sorun mu var ?'' sorusuna karşılık Davutoğlu, şu yanıtı verdi:

''Sayın Cumhurbaşkanımız ve benim aramda herhangi bir çatışma, herhangi bir sorun olmaz. Recep Tayyip Erdoğan ile Ahmet Davutoğlu, Başbakan ve Cumhurbaşkanı olduktan sonra tanışmadılar. Bakan ve Başbakan olduktan sonra da tanışmadılar. Başdanışman ve Başbakan olduktan sonra da tanışmadılar. Çok köklü bir dostluğumuz var. Birbirimizden emniyet içinde olduğumuz, hiç bu vasıflar olmadan da birbirimizle muhabbetle yaklaştığımız, o Sayın Abdullah Gül için de geçerlidir, diğer kadrolarımız için de, böyle bir geçmişimiz var.''

''Tek bir hesap yoktu zihnimde''

Birbirinin unvanı olmadan dost olanların dostluklarının kolay yıkılmayacağına dikkat çeken Davutoğlu, ''Unvan sahibi olduktan sonra birine dost olunmuşsa, onlara bir şans, bir dönem tanımak lazım. Ben Sayın Cumhurbaşkanımız 2002'de Başdanışmanlık için davet ettiğinde, bir gece istişare yaptım. Kendime göre bir tefekkür ettim ve madem ki böyle bir çağrı samimiyetle ve büyük bir güvenle çağrılmıştır, 'Gitmek şart' dedim. Tek bir hesap yoktu zihnimde'' diye konuştu.

''Güvendiğim kişiyle ilgili de herhangi bir hesap yapmam''

''Görev tevdi edildiğinde ne dediniz? Düşündünüz mü, eşinizle, ailenizle?'' sorusu üzerine Davutoğlu, şunları kaydetti:

''Hayır düşünmedim. Çünkü görev tevdi edilmedi bana orada ilan edildi. Birtakım gidişatı hissediyorsunuz ama Sayın Cumhurbaşkanımız beni çağırıp da 'Seni düşünüyorum' diyip de, 'Ben de düşünebilir miyim' diye düşünmedim. İlginçtir Dışişleri Bakanı olduğumda da öyle. Bu, Cumhurbaşkanımızın bana duyduğu güveni gösterir. Bu da benim Cumhurbaşkanımız beni bir şeye çağırdığında iki kere dahi düşünmediğimi gösterir. Güvenirim, güvendiğim kişiyle ilgili de herhangi bir hesap yapmam. Başkalarının hesap yapmasına da izin vermem. Cumhurbaşkanımız için de bu geçerlidir. Şimdi bazılarına şaşırtıcı gelebilir aslında bu bizim siyasi ahlakımızı göstermesi bakımından, hani şimdi 'Acaba aralarında çatışma mı var' falan gibi düşünenleri sükutu hayale uğratmak adına söylüyorum, başka bir partide olsa muhtemelen Başbakanlık sürecine giderken, böyle bir değişim, böylesine hırslı insanlar olurdu ki, bir sürü kulisler olurdu vesaire ve o kulisi en fazla yapan o Başbakan olurdu. Bizde böyle olmadı. Bakın söylüyorum, çok ilginç bir şeydir, tecrübedir.''

"Bu sistem mutlaka değişmeli"

Davutoğlu, "Madem başkanlığa doğru bir evrilme gereklidir, bizim seçim beyannamesinde de bu husus olacak. Şu anda seçim beyannamesinde başkanlık sisteminin nasıl yer alacağını bizzat ben, bizzat kendim kalemimle yazdım" dedi.

"Başkanlık sistemini, Cumhurbaşkanının istemesine rağmen, Başbakanın istemediği yönündeki açıklamaların" sorulması üzerine Davutoğlu, savunduğu her şeyin zeminin sağlam olmasının kendisi için önem taşıdığını söyledi.

"Türkiye'deki sistem, ne parlamenterdir, ne başkanlıktır, ne de yarı başkanlıktır" diyen Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Sorumsuz, yani Evren gibi olacağı düşünüldüğü için hiç kimseye hesap vermeyen ama yetki sahibi bir cumhurbaşkanlığı hep veren bir şey, öbür tarafta sorumluluk bütünüyle üstünde olan ama yetkisi kısıtlanmış, rektörlük seçiminden birçok üyeler seçimine kadar. Şimdi Sayın Cumhurbaşkanımızın halktan meşruiyetini alan bir seçimle, cumhurbaşkanı olduktan sonra bu iki otoritede bu iki otoritede milli iradenin meşruiyetine dayandı. Aslında bu yolla bir meşruiyet yani milli iradeden tam meşruiyetini almadığı halde ve sorumsuz bir şekilde güç kullandığı halde cumhurbaşkanlığı makamı, doğrudan milletten şey almış oldu. Bundan önceki Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül döneminde de Meclis, millet iradesini temsilen Meclis'ten aldı. Ama Özal'la birlikte değişti. Ama dikkat ederseniz orada yaşanan çatışmalar bizde minimize oldu, çünkü aynı hedefe odaklanmıştık."

Bu sistemin mutlaka değişmesi gerektiğinin altını çizen Başbakan Davutoğlu, "Ya pür parlamenter sistem olması lazım, ya pür başkanlık sistemi ki hesap veren ile yetki sahibi olanın aynı kişi olması lazım" dedi.

"Kendim yazdım"

Davutoğlu, "Madem başkanlığa doğru bir evrilme gereklidir, bizim seçim beyannamesinde de bu husus olacak. Şu anda seçim beyannamesinde başkanlık sisteminin nasıl yer alacağını bizzat ben, bizzat kendim kalemimle yazdım" dedi.

"Muhalefet meseleyi kişiselleştirdi"

Muhalefetin meseleyi kişiselleştirdiğini ifade eden Davutoğlu, öğrencilik yıllarında Türk siyaseti üzerine çalışma yaparken merhum Alparslan Türkeş'in bütün eserlerini okuduğunu aktardı.

Türkeş'in açık bir şekilde başkanlığı savunduğunu bildiren Davutoğlu, "Ama bugün Bahçeli karşı. Sayın Demirel'in yaşadığı şeyler dolayısıyla bu yönde düşünceleri olmuştur, Özal'ın olmuştur. Bunların hepsine baktığımızda başkanlık yönünde bu siyasi gelenekler içinde görüşler olmasına rağmen, şimdi karşı çıkışları sistemi bildiklerinden değil" diye konuştu.

"Hiçbir şekilde vesayete izin vermeyeceğiz"

Bunu tartışmaya daha önce anayasa reformunda açtıkları gibi tartışmaya açabileceklerini belirten Davutoğlu, “Seçim beyannamesinde yer alacak. Seçim meydanlarında çıkacağız ve yeni anayasa diyeceğiz, insan hakları ve özgürlükleri diyeceğiz, insan onuru diyeceğiz. Hiçbir şekilde vesayete izin vermeyeceğiz diyeceğiz. Öyle bir yeni düzen olacak ki bu yeni düzende halk adına halktan yetki almamış kimse otorite kullanamayacak diyeceğiz. Halktan yetki alan herkes de hesabı verecek, sorumsuz bir makam olmayacak diyeceğiz. Bunları diyeceğiz. Bu çerçevede de doğru olanın bu aşamadan sonra artık başkanlık sistemi olduğunu ve Türkiye’nin en kısa zamanda bu çarpık yapıdan çıkması gerektiğini anlatacağız" diye konuştu.

"Çözçüm süreci Türkiye'nin en önemli projesidir"

Davutoğlu, "Ne MHP çözüm süreci üzerinden Türkiye bölünecek diye bir kara propaganda yönetsin ne de HDP çözüm sürecini kendi lehine çevirmeye çalışsın. Çözüm süreci Türkiye'nin en önemli projesidir ve ne surette olursa olsun nihayette başarıya ulaşacaktır" dedi.

İzleme heyeti tartışmalarının o zamanlarda olduğunu, yeni şeyler olmadığını vurgulayan Davutoğlu, öncelikle silahsızlanma iradesini görmek istediklerini belirterek, "Silahsızlanmanın olmadığı yerde, herhangi bir şey tartışmak mümkün değil" dedi.

6-7 Ekim olaylarından sonra Özgürlüklerin Korunması ve İç Güvenlik Reform Paketini hazırlamak zorunda kaldıklarına dikkati çeken Davutoğlu, kamu düzeninin sağlamanın bu olaylarla geciktiğini ifade etti.

"Şimdi de bir Demirtaş projesi var ve HDP projesi var"

Meselenin AK Parti'nin önünü kesmek olduğunu ifade eden Davutoğlu, şunları kaydetti:

"2011'e giderken, bir başka proje ortaya atıldı, Kılıçdaroğlu projesi. Kasetlerle vesaireyle Kılıçdaroğlu getirildi. Gandi. Gandi’nin hayat hikayesini bilir mi? Bilmem. Nerede yaşadı, bilir mi? Bilmiyorum ama bir PR ile alternatif çıkarılmaya çalışıldı. Kaset senaryoları arkasından Kılıçdaroğlu'nun gelişiyle. Şimdi de bir Demirtaş projesi var ve HDP projesi var, AK Parti'nin önünde. CHP'den ümidi kestiler. MHP'nin zaten sadece engelleyici bir rolü var. Çözüm Süreci işte engelle. Bir kendisinin iktidara gelme değil de bir şeyleri engellemeye odaklı bir yaklaşımı var. Geriye bir ümit olarak ne kaldı? HDP diye bir proje geliştirmek bunu da Demirtaş’ın dillendirmesi. Şimdi bütün ümitler, içeride ve dışarıdaki çevrelerin ümidi buraya. Aynen Genç Parti’nin engellemeye çalışması daha sonra 2007 öncesindeki bir takım gizli pazarlıklarla yeni partilerin çıkması gibi, şimdi de Kılıçdaroğlu, şimdi de HDP üzerinden. Düşünülüyor ki 'HDP barajı aşarsa, AK Parti 300 civarına inecek ve aşağı', söz konusu değil ama matematik o kadar hassas olacak ki AK Parti kendini güvende hissedemeyecek ve yeni senaryo oynayabiliriz. Senaryoyu onlar oynamaya çalışıyor da senaryoyu millet yazıyor bunu bilmiyorlar."

"Demirtaş süreci sabote etmiştir"

"Olursa diye bir 'b' planınız, 'c' planınız var mı? HDP barajı aşarsa" şeklindeki soruya karşılık Davutoğlu, "Kimin başkan olacağına, ne olacağına Demirtaş karar verecek değil. Demirtaş şu anda statükocuların yeni projesidir. Çok net söylüyorum ve iki hamlesiyle de çözüm sürecini sabote etmiştir. 6-7 Ekim olaylarını kışkırtan tweeti ile sonra da tam nevruzdan 3 gün önce güzel bir açıklamayla silahsızlanma yönünde adım atılacakken doğrudan cumhurbaşkanımızı hedef alan yaklaşımıyla iki kere sabote etmiştir. Kim adına sabote etmiştir? Onu Dimirtaş'ın son dönemde görüştüğü kişiler veya yaptığı çalışmalarla ilişkilendirebilirsiniz" dedi.

"Meclise giremezse şikayet etmeyecekler"

"Bu tutumuyla 7 Haziran'dan sonra eğer HDP, Demirtaş, Meclise giremezlerse şikayet etmeyecekler" diyen Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Aynen Genç Parti'nin, o zamanki Doğru Yol Partisinin şikayet etmeyip köşesine çekildiği gibi köşelerine çekilecekler. Ancak şuysa oyun, 'biz ne yaparsak yapalım Meclise gireriz. Girmezsek Meclise bu Meclisi illegal ilan edip şiddete yöneliriz. Onun için de şimdiden çözüm sürecini baltalayalım ki o zaman şiddete yönelmemizin bir gerekçesi olsun' diye bugün çözüm sürecini baltalamışsa Demirtaş, bu ateşle oynamaktır. 8 Haziran günü, şu anda öyle HDP'yi biraz da abartarak yukarı çekme çabası var, kamuoyunda böyle bir beklenti oluşturup. 'Az kaldı. Hadi çıkıyor' deyip daha çok kitleyi HDP lehine oy vermeye teşvik etme çabası var. AK Parti düşmanlığı üzerinden, Cumhurbaşkanımıza dönük tavır sebebiyle. Milletin verdiği iradeye razı olacaklar. Buna hazırlarsa hodri meydan. Seçime gidiyoruz, hakaret etmeden, tartışmadan, herkes kendi projesini ortaya koyar, Türkiye ile ilgili düşündüklerini, sonunda bir neticeye varırız."

"Çözüm süreci, silahsızlanma, bütün bunlar seçim sonrasına mı kaldı?" şeklindeki soruya karşılık Davutoğlu, "Hayır" yanıtını verdi.

"Millet çözüm sürecine sahip çıktı"

Davutoğlu, nevruzdan iki gün sonra çözüm süreci kurulunu toplayıp görevlendirmeler yapıldığını belirterek, herkesin çalışmasını sürdüreceğini söyledi.

Davutoğlu, çözüm sürecinin kimsenin malı olmadığını kaydederek, şöyle konuştu:

"HDP veya Demirtaş açıklama yaptı diye duracak değil. HDP dediğiniz yapı da tek parçalı bir yapı değil. Bizim tarafımızda irade güçlüdür. Bu konuda Cumhurbaşkanımızla aramızda bir görüş farkı olduğu kanaati üzerine yatırım yapmasın kimse. Cumhurbaşkanımız bugün de tekrar vurguladı, çözüm sürecine olan hem bağlılığını hem de bu işi tekrar başlatan bir konumunu. Bu millet çözüm sürecine sahip çıktı. Bize gelen kamuoyu anketleri çözüm sürecine desteğin yüzde 70'lerde olduğunu gösteriyor. Ne MHP çözüm süreci üzerinden Türkiye bölünecek diye bir kara propaganda yönetsin ne de HDP çözüm sürecini lehine çevirmeye çalışsın. Çözüm süreci Türkiye'nin en önemli projesidir ve ne surette olursa olsun niyayette başarıya ulaşacaktır. Bu konuda çabalarımız sürecek" diye konuştu.

Davutoğlu, bunun sonrasında bir izleme heyeti kurulup kurulmayacağı sorusuna karşılık, "İzleme heyeti tabiri dahi bizim çok şey kullandığımız bir tabir olmadı. Dikkat ederseniz Yalçın Bey de... Daha netleşmiş ve nihayete ermiş, noktası konmuş bir husus değildi. Gelen düşünceler, Çözüm Süreci Kurulu'na gelip karar verecektik. O aşamada zaten Demirtaş'ın açıklaması, arkasından Cumhurbaşkanımızın açıklaması geldi" dedi.

"İnsanların geleceğini çalıyorsunuz"

"Paralel yapı" ile mücadele ve Fethullah Gülen'in iadesi konusunun gündemden düşüp düşmediğine ilişkin soru üzerine Başbakan Davutoğlu şöyle konuştu:

"Şu anda paralel yapıyla mücadele konusundaki en önemli gündem maddesi, KPSS ile yapılan şey. Bu da gösteriyor ki, paralel yapı Ankara'da birilerinin bir takım siyasi gerekçelerle ortaya attığı bir tez değil. O gencecik insanların geleceklerini karartan ve adaleti yok ederek, hani şimdi bu çevreler adalet, demokrasi diye çağrı yapan bu çevreler açısından söylüyorum; en büyük ahlaksızlık insanın geleceğini çalmaktır."

Davutoğlu, "Öyle bir şey ki; bir grup oturuyor, örgütleniyor, soruları çalıyor, dışarı aktarıyor ve kendi taraftarlarına bunları veriyor. İşte aynı anda birbirleriyle akraba ya da aynı çevreden 20 kişi yüzde yüz yapıyor. Bu bir bardak çalmak değil, onlar da suçtur. İnsanların geleceğini çalıyorsunuz. Bu başlı başına aslında böylesi yapılarla, bugün paralel yapıdır, yarın başkası çıkabilir. Teknoloji geliştikçe bu imkanlar da arttığı için, bu imkanları kötüye kullanan kim olursa olsun, ona karşı mücadele etmek zaruridir. Bütün bu hukuk süreci devam ediyor. Bu çetenin dışarıdaki unsurları kim olursa olsun, ister başındaki, ister diğerleri, bir şekilde bir gün bunun hesabını verecek" diye konuştu.

"Hukuk ne gerektiriyorsa o yapılacak"

Başbakan Ahmet Davutoğlu, 2010'da KPSS'ye giren yakın akrabaların memuriyetten el çektirilip çektirilmeyeceğine ilişkin soruya da, "Tabii hukuk ne gerektiriyorsa o yapılacak. Aksi taktirde nasıl çalışırlar, aynı yerde. Eğer bu ispat edilirse mahkeme karar verecek tabii buna biz karar veremeyiz." diye konuştu.

KPSS sorularının bir çok kişinin hakkını gasp ettiği için bir zulüm olduğunu belirten Başbakan Davutoğlu, "Buna sessiz kalınırsa, adaletsizliğe tahammül edilirse, ondan sonra o ülkenin geleceğinden emin olamayız. Onun için, gereken neyse yapılacak. Ne ceza gerektiriyorsa da tereddütsüz bir şekilde verilecektir" şeklinde konuştu.

Emeklilere ikramiye konusu

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun emeklilere vaat ettiği ikramiyeye ilişkin soru üzerine ise Davutoğlu, ekonomik paketlerle ilgili yapısal ve noktasal bir çok çalışma yaptıklarını belirterek, şöyle devam etti:

"Bu çerçevede Bakanlar Kurulu'nda ele aldığımız, üzerinde çalışmakta olduğumuz üretim ve istihdam paketi var çok önemli unsurlar ihtiva eden önümüzdeki günlerde açıklarız. Ayrıca emeklilerimiz de dahil olmak üzere çalışan kesimlerimize neler yapabileceğimiz hep gündemimizde. Fakat Kılıçdaroğlu'nun sorumsuzluğu, 'bekara hanım boşamak kolaydır' diye bir söz vardır. Tabii hiç bir zaman iktidar olamayacak birisi için şimdiden böyle taahhütlerde bulunmak kolay. Biz ama taahhütte bulunduğumuz şeyi 8 Haziran sabahı yapmamız gerektiğini biliyoruz."

Kılıçdaroğlu'nun emeklilerin bu şekilde kandırılacağını zannettiğini ifade eden Davutoğlu, "Bakın biz iktidara geldiğimizde SSK işçisinin maaşı 257 liraydı, şimdi 1071 lira. Yüzde 40 ila yüzde 150'ler arasında reel olarak artışlar sağlandı" dedi.

"Çankaya Köşkü'nde görev ifa etmek onur verecek"

Davutoğlu, Çankaya Köşkü'nün Başbakanlığa tahsis edilmesine ilişkin de, "Bir kere büyük bir onur, güzel işlerin bu tarihi mekanlarda olması beni cezbediyor. Bazı basın toplantılarının Ankara Palas'ta olması gibi bir yaşayan tarihin içerisinde olduğunuzu hissediyorsunuz. O bakımdan, Çankaya Köşkü'nde görev ifa etmek büyük onur verecek. Tabii o anlamda Beştepe'de yeni ve kendi mimarisiyle Türk siyasi tarihinin merkezlerinden birisi olacak, o konuda hiç şüphemiz yok. Çankaya'nın da hakkını vermeye çalışacağız, Cumhuriyetimizin burada yeşerdiği o özgürlük idealini yüceltmek ve Türkiye'yi bu anlamda çağdaş uygarlıklar seviyesine getirmek konusunda elimizden gelen çabayı göstereceğiz" diye konuştu.
Editör: TE Bilisim