Türkiye seçmeni içinde bulunduğu etnik köken ve kültürü itibariyle çok göreceli ve değişik farklılıklara mahzar olmuş bir seçmen yapıs

Türkiye seçmeni içinde bulunduğu etnik köken ve kültürü itibariyle çok göreceli ve değişik farklılıklara mahzar olmuş bir seçmen yapısına sahip. Bir çok kültür ve medeniyetin tabiri caiz ise 72 milletten oluşan bir yapı sandığa gitti oyunu verdi.
Ve görüldü ki çok ayrışım var. Çok seslilik var. Millet iradesi de bu ayrışımı sandıkta da ayırmış oldu. 13 yıldır tek başına gemiyi yürüten Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) geminin dümenini artık tek başına süremeyecek. Millet iradesi Mecliste çok sesliliğin olmasını ve vatandaş hakkında yapılacak olan her şeyin çok sesli olarak karar verilmesini istedi. Peki ne oldu da böyle oldu? 13 Yıldır İktidar olan bir parti nasıl oluyor da bu tek başına iktidar olmanın başarısını birden bire kaybeder gibi düşüşe geçiriyordu?.
Bakınız değerli okurlarım Adalet ve Kalkınma Partisi 2002 yılında "Sandıktan Öfke Çıktı" gazete başlıkları ile seçmenin krizler ve hortumculara tepkisi ile yani vatandaşın bir bunalımı ile sandıkta kurtuluş yolu aradığı bir parti olarak iktidara gelmişti. Kucaklayan, birleştiren, yoksulluğu bitirecek olan, yolsuzluğa, hortumculuğa son verecek olan bir yapı ve misyon ile iktidara gelmişti. Gerçi Kurucuların bir çok siyasi partiye mensup olduğu yani kurulurken siyasi kimlik olarak değişik ve karışık bir yapıda olanların da siyaseten bir araya geldiği karma bir parti yapısında idi. Ve sloganlar hep aynı idi. Biz her kesimin partisiyiz. Her kesime hitap edeceğiz. 
Ne varki 2005-2006 yıllarına kadar bu misyonda gelen Adalet ve Kalkınma Partisi 2005-2006 yıllarından sonra siyasi yapısında bir takım değişiklikleri de beraberinde aşılamaya başladı. Bilhassa iyileştirici kanunlara imza atarken bir yandan da toplumu bölen ve ayrıştıran yapılanmalara da gidildi. En hassas konu Çözüm süreci idi. Çünkü dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan meydanlarda "bu ülkede kürt sorunu vardır" dedi. Ve Türkiye içinde hem eski hemde tekrar yeni bir sorunun içine girilmiş oldu. sonraları adına çözüm süreci denilse de çözülemeyen ve beraberinde bir çok sorunları getiren bir sürecin içine girildi.
Bunlar yetmediği gibi toplum mühendisliğine soyunuldu. Bir ülkede bir iktidar insanların sosyal yaşam alanlarına müdahale ediyor, yemesine içmesine karışıyor, hatta ve hatta çocuk yapmasına dahi yön veriyordu
Türkiye buna alışılmadık şekilde hayretle bakıyordu. Kimisi doğru olduğunu düşünüyor kimisi yanlış olduğunu ifade ediyordu. Nitekim olacak olan hadiseler gezi parkı eylemleri ile patlak vermiş, millet bir kaç gencin 4-5 tane ağaç koparılması tepkisine içindeki zerdeniş ve isyan ile taksim de ki eylemler ve direniş ile Hükümete tepkisini göstermişti. Ardından paralel yapılanma denilen ama neyin paralel neyin düz olduğu asla çözülemeyen bir ortamda 17-25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet operasyonları Türkiye için yeniden karanlık vede hengameli bir sürece girişin başlangıcı idi. Şimdi tüm bu olanlar karşısında bir iktidar düşünün ki bir yandan üstünde sorumluluğu bir yandan, ise bulaşmış olduğu bir operasyon davaları ve tapeler dönemi. İşte tüm bunları kendisine bir şekilde aklama adına milleti istiklal mücadelesine çağıran iktidar yerel seçimlerde AKP Belediyelerinin hizmetleri açısından milletin verdiği oylar ile % 49'luk bir kesimde kendini millete karşı bakın ben hala güçlüyüm imajını verdi. Ve Cumhurbaşkanlığı seçimi ile Recep Tayyip Erdoğan'ın kurucusu partisini bırakması istifa etmesi Çok katılımı olmayan bir seçim ile AKP seçmeninin onu cumhurbaşkanlığına taşıması AKP içinde bir yeni dönemin başlangıcı oldu. Davutoğlu'nun Başbakanlığa seçilmesi ile de AKP için çıtanın düşmesi anlamı netlik kazandı. 
Ve 2015 Genel seçimlerine proje üretmiyorlar diye eleştirilen muhalefet projeleri ile seçime vaad ile hızlı başlangıcını yaptı. AKP ise proje yerine toplumu germe politikasına devam etti. Yetmedi Cumhurbaşkanı Sn.Recep Tayyip Erdoğan Anayasa kurallarını ve tarafsızlık ilkesini bozarak kurucusu olduğu partiye desteğe çıktı. Seçim meydanlarına indi. Halkın yabancı olduğu alışık olmadığı bir sistemi Başkanlık sistemini aşılamaya çalıştı. Fakat ortaya hiç de adil olmayan görüntüler çıktı. Diğer muhalefet partileri seçim meydanlarında kısıtlı şekilde propaganda yaparken AKP arkasında Cumhurbaşkanı ile seçi meydanlarında kendini halka ifade etti. Ama dediğim gibi proje yerine toplumu gerdiler, ayrıştırdılar, kutuplaştırdılar.
Sonuç olarak Adalet ve Kalkınma Partisi seçimden geçmiş seçimlerde aldığı oy oranına % 10'luk bir eksi ile çıktı. Aldığı oy oranına göre birinci parti olmasına rağmen, %60'lık bir muhalefet ile karşı karşıya kaldı.Tek başına iktidar olamadı. Çöküş sinyallerini Bu seçimde vermiş oldu. Ne diyelim Demek ki bir şeyler yolunda gitmiyor.