"Hüzünlü olmak dediğim, sadece onlar kadar gürültücü olmamaktan ibaret." der André Gide, Dar Kapı adlı eserinde. Telaşlı bir zamanımda, operatör

"Hüzünlü olmak dediğim, sadece onlar kadar gürültücü olmamaktan ibaret." der André Gide, Dar Kapı adlı eserinde.

Telaşlı bir zamanımda, operatör servislerinden birini arıyorum.

Oraya programlanıp kondurulmuş ses, daha çağrı düşer düşmez, reklâmlarını saymaya başlıyor.

Sanki benim bunları dinleyecek vaktim varmış gibi de uzattıkça uzatıyor.

“Türkiye’nin en büyük, en gelişmiş ağına sahip, ucuza en çok konuşturan, en çok abonesi olan ve daha bir sürü bilmem neleri mevcut, operatör servisine hoş geldiniz.”

“Abonelik işlemleri için 1’i, fatura işlemleri için 2’yi, tarife işlemleri için 3’ü, pin ve puk işlemleri için 4’ü, kontör işlemleri için 5’i, kampanyalar için 6’yı tuşlayınız…” diyerek, zincirleme bir şekilde devam ediyor.

Kadının söylediklerini anlayacağım veya devamına tam manasıyla kulak kesileceğim diye yoğun bir çaba gösterirken, pahal gibi, öncekileri unutuyorum.

Olay, onların dediklerini yapmakla bitmiyor çünkü.

Zaten tuşlayın dediği numaraların da sonu gelmiyor - kapıyı açtıkça insanın karşısına kapı çıkması gibi - devam ettikçe seçenekler ve tuşlanacak numaralar bir meçhule doğru çoğalıp gidiyor.

El yordamıyla bir yere gelip dayandığınızda, “Sayın müşterimiz, sizi müşteri temsilcisine bağlıyoruz,” diyorlar.

“Tamam da bunu baştan neden yapmıyorsunuz, niye boşuna zaman ve enerji harcatıyorsunuz?” diye soracaksınız ama sizi kim dikkate alacak. Karanlık bir boşluğa avazınızın çıktığı kadar bağırmakla eşdeğer bu…

Gene de derin bir oh çekiyor, “Oh çok şükür sona geldik, bitti galiba!” diyorsunuz.

İlk duyduğunuz da güzel sayılabilecek ama tekrar ettikçe sinirlerinizi bozan bir enstrümantal çalmaya başlıyor.

Bekliyor, kibar bir hanım (bey) efendi ile konuşacağım diye boğazınızı temizliyorsunuz.

Arada, müzik bitiminde “Tüm müşteri temsilcilerimiz diğer müşterilerle ilgilendiği için sizi bekletiyoruz,” deme lütfu gösteriyorlar.

Vakit geçiyor… Bekle Allah bekle… Yine aynı cümle...

“Tüm müşteri temsilcilerimiz diğer müşterilerle ilgilendiği için sizi bekletiyoruz, beklediğiniz için teşekkür ederiz.”

Sonunda geriliyor, giderek sinir küpüne dönüyorsunuz, “Allah hepinizin müstehakını versin!” deyip kapatıyorsunuz telefonu.

Bankalar arandığında da benzer şeyler yaşanıyor.

Kartın üzerindeki kaç haneli numarayı girmekle uğraşırken, annenizin kızlık soyadının bilmem kaçıncı harfini hatırlamaya çalışırken deliriyor, gene aynı işlemi yapıyorsunuz.

Öğrenmek istediğiniz, büyük vaatlere, uçuk duyurulara ve olmazsa olmaz kredi özendirmelerine karışıp gidiyor her zamanki gibi...

Müşteri Hizmetleri dediğin, gayet açık, sade, pratik ve anlaşılır olmalı...

Kültür, eğitim ve gelir seviyesi ne olursa olsun, insan, istediği hizmetten yaralanırken, hiç zorlanmamalı…

Her şeyden önce yorulmamalı…

Çünkü bu devrin insanı zaten çok yıpranıyor…

İnsana eziyet haram…

"Hüzünlü olmak dediğim, sadece onlar kadar gürültücü olmamaktan ibaret." demiş 1947 yılı Nobel Edebiyat Ödülü sahibi yazar.

Çok fazla gürültü var.

Biraz hüzün lâzım bize…!