Sabah gazetesinin haberine göre üç yıldır yapılan tüm çalışmalara rağmen akıbeti belirlenemeyen cihazlarla, bölgede usulsüz dinlemelerin yapıldı

Sabah gazetesinin haberine göre üç yıldır yapılan tüm çalışmalara rağmen akıbeti belirlenemeyen cihazlarla, bölgede usulsüz dinlemelerin yapıldığı ve bölücü örgüte yönelik operasyon bilgilerinin bu cihazlar üzerinden elde edilip sızdırıldığı kaydedildi. 17-25 Aralık darbe girişiminin ardından emniyet ve yargı içinde yuvalanmış PDY'ye yönelik temizlik çalışması başlatılırken, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığı'na (İDB) getirilen E.D’in envanter çalışması yapmıştı. D'in yürüttüğü kapsamlı incelemede, mobil olarak çalışan 12 dinleme cihazının kayıp olduğu belirlenmişti. İç Güvenlik Yasası ile yapılan temizlik harekâtının ardından ağır darbe alan PDY'nin, 22 Temmuz 2015'de başlatılan bölücü ve aşırı sol terör örgütlerine yönelik operasyonlarla yeniden harekete geçtiği belirlendi. Paralel Yapı'nın, terör örgütü PKK ile işbirliği yaptığı tespit edildi(15 Şubat 2016 Gazeteler-Süper Haber TV).”
Bir zamanlar devlet ve millet adına çalıştıklarını iddia eden PDY’nın yaptığı bu ihaneti korkunçtur! Oysa bu Paralel Devlet Yapılanması’nın devletin ve hükümetin yanında olduğunu söylediği yıllarda; devleti ve hükümeti yönetenlere, yine “devletin üst yönetiminde bulunanlar” tarafından çeşitli defalar PDY’nın ihanet içinde olduğu konusunda bilgilendirilmişti. Galiba o yıllarda hiç kimse bunların bu kadar tehlikeli olacağını tahmin etmemiş veya önemsememiş olsa gerek ki; onlarda bu kadar pervasız ve acımasızca davranmışlar. Hatta o günün yöneticileri belki de PDY’nın iki yüzlü davranarak bu kadar acımasız olacaklarını tahmin bile edememişlerdir. Belki de adam sende; adam doğru ve dost görünüyor, devlet bu “adamdan” neden korksun ki diye düşünülmüş olabilir? Ama gelin görün ki, ne de çok ihanetler yapmışlar! Pes doğrusu!.. Sevindirici olan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, devlet içinde devlet, olma girişimlerini mükemmel bir şekilde engellemiştir. Her ne olursa olsun devlet yönetiminde olanlar, her uyarıya, her eleştiriye ve her öneriye açık olup iyisi ile kötüsü ile millet yararına bütün bu durumları bir değerlendirmeye alması gerekir:
“Eskiler derler ki; “ çoook çok eski zamanlarda bir ülke varmış, bu ülkende hayat süren bütün canlıları rahat içinde yaşarlarmış. Yine bu ülkenin bir köyünde bir kırlangıç varmış. Bu kırlangıç dünyayı geze dolaşa çok şeyler öğrenmiş. Büyük küçük fırtınaları önceden tahmin eder, gemicilere haber verirmiş. Kırlangıç bir gün köyün tarlaları üzerinde uçarken bakmış adamın biri tarlasına – okul açıyor, affedersiniz yanlış söyledim- kenevir tohumu ekiyor. Bunun ne gibi kötü sonuçlar doğuracağını bildiği için, hemen civardaki küçük kuşları yanına çağırmış:
- Bakın demiş, şu adam sizin kuyunuzu kazıyor, tedbir alın. Bana göre hava hoş, buradan çeker giderim, ama korkarım ki, sizin haliniz duman. Şu adamın eliyle tarlaya savurduğu tohumlar var ya, bize örülen birer ayak bağı, kafes veya tuzak olacaktır. Adamın her attığı tohum, bininizin öfkesi gibidir, benden size söylemesi demiş. Günü gelip keneviri ip yaparlar, seyreyleyin o zaman size kurulacak dolapları. Gerisi sizlere; gayrı ya ölüm, ya da zindan; kiminize kafes girersiniz, kiminiz de tencerede pişersiniz. Onun için gelin beni dinleyin, yiyin şu tohumların hepsini. Baharın günü hava güzel kim dinler kırlangıcı, küçük kuşlar diledikleri yemi yemişler, kenevir tohumlarına dokunmamışlar bile. Aylar sonra tarladaki kenevirler büyümeye başlamışlar yeşil yeşil. Kırlangıç, küçük kuşları bir kez daha uyarmaya çalışmış Koparın demiş, bu köklerden çıkan tohumcukları. Onlar büyüdüler mi kendinizi yok bilin! Kuşlar çok kızmışlar bizim kırlangıca; ” amma şom ağızlısın” demişler, yüzüne baka baka. Hem o filizleri yolmak için kaç bin kuş lazım sen bilir misin? Bu arada kenevir büyüdükçe büyümüş, kırlangıç kuşları son bir kez daha uyarmış:
“Bakın demiş, işler kötü, kötü tohumlarda yurdumuzda aldı yürüdü. Bugüne dek bana inanmadınız ama yolun sonuna geldiniz. İnsanoğlu tohumlarını büyük bir gizlilik içerisinde tarlada büyütürken, boş vaktinde kuş avlamaya başlayacak eminim ben. Ya hiç çıkmayın yuvanızdan ya da, göç edin başka bir yerlere. Uzaklara gidemeyiz derseniz, duvar deliklerine saklanıverin. Kuşcağızlar kırlangıcı dinlemekten yorulmuşlar, başlamışlar cıvıl cıvıl ötmeye. Kırlangıcın bu uyarısı umurlarında bile olmamış. Bir yandan da söylenmeye başlamışlar: “biz kim, tohumlarda ne ola ki, bize zarar vereler! Sonra bu adam da kim oluyor ki, her gün tek başına sersefil hayat sürüyor, bu mu bize zarar verecek? Hem çok uzaklarda bize nasıl zarar verir ki demişler!”
Gün gelmiş tehlike çanları çalmaya başlamış. Tarlasına tohum eken adam ve o köydeki adamları tarlanın içinde kuşların yaşadıkları ağacı hedef almışlar. Gece gündüz kuşların ötüşünü ve geliş gidişlerini takip etmişler. Kenevirin iplerini tuzak, çöplerini kafes yapmışlar. Aralık ayında başlamışlar kuşları gizli yuvalarından teker teker -tutuklamaya-yakalamaya hazırlanmışlar. Kırlangıç sade saf ve temiz niyetli bilinen adamın; aslında sinsice çalışma yaptığını haber verirken, onu dinlemeyen kuşlar zindan misali kafeslere girmekten kıl payı kurtulmuşlar! Çok korkmuşlar. Sonra şöyle demişler; “ bu bizim umursamaz ve vurdumduymaz halimiz inşAllah başkalarına ders olur. Onlar da bizim gibi iyi niyetlerinden dolayı dost bildiklerinin ihanetine uğramazlar.” Yani “tarih iyi bir öğretmendir.” Önemli olan bu öğretmenin anlattığında ibretlik dersler çıkarmaktır.
Ne güzel demiş büyüklerimiz: “Düşmanın değil de; dostun ihaneti çok acıdır!”