Yunan  lafı gelince güvene dayalı ilişkiden bahseder, diğer yandan adalarımıza, denizlerimize çökmeye, uydurma haritalar yaymaya devam eder. Yüzde elliye yakın Yunanlının Türkiye topraklarından gitmesine rağmen akıl almaz bir durum olsa gerek. Yok, öyle bir güven! Türkler sırtını hiçbir zaman düşmana dönmemiştir. 

1. Dünya Savaşının kaybeden devletlerinin yanında yer aldığı için toprakları savaşın kazanan devletleri arasında paylaşılıyordu. Ülkesini korumaya çalışan Türkiye’yi işgal kendi başına bir suçtu, beraberinde uyguladığı vahşet iğrenç ve ahlaksız bir hareketti. Bir tehdit olmaksızın komşu bir ülkeyi vahşice işgale kalkması, Kıbrıs’ta yaptıkları vahşeti, teröristlere desteği ile bu gün bile verdiğimiz şehitleri unutmaz!

Tarihi çarpıtan, neden-niçini kesip zamanın vatan hainleri tarafından yazılan belgeler, yanlış beyanlara rağmen neyse ki 3.taraf belgeleri mevcut! Yunan nefretinin Türkiye aynasından yansıması doğrudur. Bu aynaya bağımsız, üçüncü tarafların kaynak raporlarıyla bakalım: 

İstanbul Konsolos Yardımcısı James Loder Park: “Ziyaret ettiğimiz iç şehirlerdeki yıkımlar Yunanlar tarafından gerçekleştirilmiştir. Belirtilen son dört şehrin her birinde yıkılan bina yüzdeleri şöyle: Manisa yüzde 90, Turgutlu yüzde 90, Alaşehir yüzde 70, Salihli yüzde 65. Şehirlerin yakılması sistemsiz, aralıklı veya rastgele gerçekleştirilmiş bir eylem değildir, iyi planlanmış ve ayrıntılı olarak organize edilmiş bir eylemdir.

Çoğu kasıtlı ve sebepsiz olan çok sayıda fiziksel şiddet örneği mevcuttur. Tam rakamlar olmamakla birlikte –ki bunları elde etmek mümkün olmamıştır- geri çekilen Yunanlar tarafından söz konusu dört şehirde gerçekleştirilen vahşetleri binlerle ifade etmek rahatlıkla mümkündür. Bu vahşet olayları üç yaygın vahşet türünün hepsinden oluşuyordu: öldürme, işkence ve tecavüz.

Manisa neredeyse tamamen ataşe verilmiş 10.300 ev, 15 cami, 2 hamam, 2.278 dükkân, 19 otel, 26 köşk yıkılmış. Turgutlu, 3.000’i gayrimüslim olmak üzere 40.000 kişinin yaşadığı bir şehirdi. 37.000 Türk’ten sadece 6.000’inin hayatta olduğu tespit edilebilmiştir; 1.000 Türkün vurularak veya yakılarak öldürüldüğü biliniyor. 

Şehri oluşturan 2.000 binadan sadece 200’ü ayakta kalmış. Bazı Rum ve Ermeni sivillerin yardımı ile Yunan askerlerinin sistemtik olarak harap edildi. Alaşehir, binaların duvarlarının gazyağı ile ıslatılması için tulumbalar kullanılmış. 

Şehrin yıkıntılarını incelediğimizde, yanık ve siyah renkte kafatasları ve kemikler ile karşılaştık, üzerlerinde saç ve et kalıntıları görünüyordu. Israrımız üzerine, görünüşlerinden yeni yapıldıkları anlaşılan bazı mezarları bizim için açtılar: bu cesetlerin en fazla dört hafta öncesine ait olduğu kanıtlandı.”