Davranışsal Finans, özellikle son 20 yıldır iktisat ve finans literatüründe sıkça yer bulmaya başladı. Nobel ekonomi ödülleri içinde de 2002 ve 20

Davranışsal Finans, özellikle son 20 yıldır iktisat ve finans literatüründe sıkça yer bulmaya başladı. Nobel ekonomi ödülleri içinde de 2002 ve 2017 yıllarında bu disipline paye verildi. 2002 yılında Daniel Kahneman, Nobel ekonomi ödülünü alan bir psikolog olarak karşımıza çıktı. Bir psikoloğun en prestijli ekonomi ödülüne layık görülmesi, ekonominin sadece ekonomiden ibaret olmadığını ispatlar niteliktedir. Kahneman’ın davranışsal finansın temelini oluşturan ‘Beklenti Teorisi’ klasik iktisat görüşlerinden farklı bir pencere açtı. Klasik iktisatta yatırımcıların rasyonel hareket ederek karar verdikleri ön kabul olarak algılanırken, bu yeni disiplin tam tersini vurguladı. İnsanlar yatırım, tasarruf, hatta tüketim davranışlarında her zaman rasyonel karar vermezler. Hatta birçok davranışın temelinde irrasyonel davranışlar yer tutar. Piyasa ile ilgili tüm bilgilere sahip değillerdir. Sahip oldukları bilgileri de psikolojik form içinde süzüp bu şekilde hareket ederler.
Riskin algılama derecesi cinsiyet, yaş, kültür, sosyal hayat, geçmiş tecrübeler; hatta havanın durumuna göre bile değişebilir. ABD’de yıllar itibari ile borsada işlem yapılan günlerin meteorolojik göstergelerle karşılaştırılması yapıldığında, güneşli günlerde insanların daha çok risk almayı tercih ettikleri ortaya çıkıyor. İyi havaların daha iyi hissettirdiği yatırımcılar, kaybetme korkusunu biraz daha öteliyorlar, daha cesur, daha riskli hamleler yapıyorlar. Tabi ki bu çok uç bir örnek. Hatta davranışsal finansın sembol örneklerinden biri diyebiliriz. Bunun testini kendi hayatınızdan yapabilirsiniz. Daha iyi hissettiğinizde daha çok alışveriş yapıyor olabilirsiniz. Hatta yeni bir ev, yeni bir araba ya da kredi işlemlerinizin zaruri durumlar dışında ‘iyi günler’de alındığını göreceksiniz.
Örneğin yaş ilerledikçe risk alma dürtüsünün azaldığını görüyoruz. O ‘deli kan’ın gençlikte ekonomik aktivitelere, tercihlere etkisi yadırganamaz. Bu tür araştırmalarda erkeklerin risk almaya daha yatkın oldukları da ortaya çıkıyor. Kadınlar ekonomik tercihlerinde daha tedbirli ve güvenli liman arayışındalar.
Karar alma, özellikle de belirsizlik ortamında karar alma geleneksel finans literatüründe beklenen fayda ve rasyonel tercih unsurları ile birlikte oluşuyor. Davranışsal finansta ise beklenti teorisi ön plana çıkıyor. Kayıplar, kazançlardan daha fazla etki bırakıyor mantığı, psikolojinin ekonomiye entegre olmasında belirleyici oluyor. %50 ihtimalle kazanacağınız 1000 TL mi, %35 ihtimalle kazanacağınız 2000 TL mi sorusuna çoğunluk ikinci seçenekle cevap veriyor. Ama %100 ihtimalle 1000 TL mi, %80 ihtimalle 2000 TL mi diye sorulduğunda bu defa çoğunluk birinci seçeneği tercih ediyor. Bir bakıma eldeki bir kuş, daldaki iki kuştan daha değerli hale geliyor.
Aslında davranışsal finansın, genel kabul görmüş birçok kuralı temelinden sarstığını da dile getirmekte yarar var. Örneğin, diğer değişkenler sabitken manasındaki ‘ceteris paribus’ kuralını yıkıyor. İktisatın temelinde var olan bu kural, bu böyleyken bu böyle olur mantığını oturtarak iktisatın bir bilim olma özelliğini bünyesinde barındırıyor. Davranışsal finans ise bu böyleyken bu böyle olmadığında, konunun sebeplerini açıklıyor. Davranışsal finans bir nevi iktisadın jokeri oluyor. Açıklanamayan sonuçların başka bir dünyadan etkilenebileceğini söylüyor. Böylelikle ekonomi daha dinamik hatta daha karmaşık bir hal alıyor.
Sonuç olarak; ekonomik tercihlerin sebepleri günümüzde daha entegre, disiplinler arası etkileşimle açıklanabilecek bir tablo ortaya çıkarttı. Günlük hayatınızda yukarıda anlatmaya çalıştığım etkileri test edebilirsiniz. Ekonomik tercihlerinizin altında yatan risk algısının sadece akılcı kararlarla şekillenmediğini göreceksiniz. Güneşli günlerde her zaman borsa artar mı? Bu her zaman tutmaz… Artmıyorsa iktisadın genel kuralları işlemiştir. Artıyorsa kartlardan biri jokerdir. Havanız nasıl olursa olsun, tercihleriniz ‘mümkün olduğunca’ akılcı olsun!