Lise yıllarında yolculuklarının çoğunu trenlerle yapan birisi için aradan geçen onca yılın ardından uzun sayılabilecek tren yolculuğuna çıkmanın anlamı bir başka oluyor.
Çocuk belleğimde derin izler bırakan kara trenlerin sesi, titreşimleri, kömür kokuları ve dumanlar arasında geçen yolculuklar… Sanki bir asırmış gibi gelen yıllar uzun geçti üzerinden.

İzmir-Bandırma arası yaklaşık dört saat sürüyor. Bindiğim 6 Eylül Ekspresi gayet konforlu. Bandırma-İzmir arasında ise 17 Eylül Treni sefer yapıyor. Tek ve çift kişilik koltuklarda yolculuk yapmak büyük keyif… Bir de yol arkadaşınız, kumanyanız varsa hem tadına doyulmaz bir haz almanız, hem de yapılan sohbetlerin demlenmesi bakımından gayet önemli.
Eğer trenle bir kültür gezisi yapmayı düşünüyorsanız geçtiğiniz tren garlarında birkaç dakika da olsa oyalanmak ve eski tren istasyonlarının fotoğraflarını çekmeniz, mimarisi ve kültürü hakkında bilgilenmeniz çok önemli olacaktır.
Batı Anadolu’dan Marmara’ya uzanan güzergâh bir yandan tarihi ve kültürel, öte yandan da tarım, ziraat ve sanayisiyle ekonomiye yaptığı katkılarla ülkenin lokomotifi olmaya devam ediyor.
Batı Anadolu’da ilk tren yolu İzmir-Manisa-Turgutlu (Kasaba) demiryolu  23 Ocak 1866 tarihinde açıldı. Mart 1875’te Turgutlu- Salihli-Alaşehir tren yolu hizmete girdi. Manisa- Saruhanlı-Akhisar-Kırkağaç-Soma tren yolu ise 1 Mayıs 1890 tarihinden itibaren faaliyete geçti.  Tren yolu 1893’te Bandırma’ya kadar uzandı. Eski gar binalarının mimarisinden tren yolunun tarihini çıkarmak mümkün.
Batı Anadolu’daki tren yollarının çoğunluğu Osmanlı-İngiliz ortak yapımıdır. 1893 sonrası ise İngiliz şirket tren yolu yapımını Belçikalı firmaya devretmiştir.
Eski tren garlarının binaları adeta birer sanat eseri gibi… Çoğunluğu günümüze kadar gelmiş. Bazı küçük istasyonlar (Karaağaçlı) ilgiye acil ihtiyacı olan birkaç istasyon olduğu gözlerden kaçmıyor. 18 Mayıs 2024 tarihinde Karaağaçlıdan geçerken “Durumu işler acısı halde. Gün geçirmeden eski güzel günlerine geri getirilmesi mümkün. Biraz ilgiyi ve şefkate ihtiyacı var. Karaağaçlı Tren İstasyonunun lojmanı tren istasyonunun mekânı ve diğer müştemilatı bugüne kadar her türlü sıkıntılara dayanmış ancak bir an önce onarımdan geçirilmesi elzem görünüyor.”
“Gediz Ovası bırakın Ege Bölgesini tüm Türkiye'yi beslemeye yeter. Bir yandan asma bahçeleri, öte yandan nar ağaçları, buğday, pamuk tarlaları, kayısı, şeftali ağaçları diğer taraftan zeytin tarlaları… Sanayi tesisleri… Bir yandan da Ege’nin o muhteşem yeşil denizini andıran haşmetli güzelliğinin seyrine dalarak rayların üzerinde yol almak kadar keyifli başka ne olabilir.” notunu almışım.
1860 sonrası yapılan ilk güzergâh üzerinde kalan tren istasyonlarının binalarında istasyon isimleri Osmanlı Türkçesi Alfabe ile Fransızca yan yana yazılmış.  Daha sonra da Günümüz Latin alfabesi Türkçesi tabelalar asılmış. Bu durum garip bir tezatlık oluştursa da garların tarihini o günlerden bu günlere gelen seyrini aynı anda görmek mümkün.
Devlet Demir Yollarının eski tren istasyonlarını hızla onarmaya başladığını ve birçok istasyon binasını onardığına şahit olmak mutluluk verici. Manzarasıyla insanı üzen Karaağaçlı gibi birkaç istasyon binasının da kısa zamanda ciddi bir onarımdan geçirileceğinden eminim.