“Bir ben vardır bende benden içeri”  Yunus Emre Bizler bilmeliyiz ki gerçek özgürlüğümüze "başkaları ne diyor" demekten vazgeçe

“Bir ben vardır bende benden içeri” 

Yunus Emre

Bizler bilmeliyiz ki gerçek özgürlüğümüze "başkaları ne diyor" demekten vazgeçerek kendimizi hesaba katmamız ile elde edebileceğiz.

Öncelikle duygusal kalıplarımızın farkına varmayı öğrenmeliyiz. Bunun için ise mümkünse her günün sonunda 15 dakikanızı ayırarak hissettiğiniz duygularınızı not ediniz bunu alışkanlık edebildiğimiz ölçüde göreceğiz ki her gecen zaman ruhsal sosyal duygusal yönden daha yetkin sağlıklı olacağız, yüklerimizden arınırken kendimizi yönetmeye başlayacağız ve duygusal zekamız artacaktır.

Geçen günde nelere öfkelendiniz, korktunuz, üzüldünüz, alındınız sevindiniz endişelendiniz; bunları not edin ve geçmişinizde de en çok hangi olaylar karşısında aynı hislere kapılmıştınız?

Bu duyguların atında sence hangi yaşanmışlıkların vardı? Birilerinin hiç öfkelenmediği sakin kalabildiği ya da alınmadığı üzülmediği yerlerde neden farklısınız?

Bu çabanız  kendinizle tanışmanızı sağlayacaktır. Duygularınız sizinle sizi tanıştıracaktır. Bilelim ki içimizdeki bize sağduyunun sesine kulak verelim çünkü o sizin iyiliğinizi isteyendir. Bazen pişmanlık duygusu yaşadığınız anlarda “aslında aklıma da gelmişti ama işte kendimi dinlemedim L” dediğimiz olur

Biz kendimizin farkına vardıkça varoluşumuzu yaşarken tamamlanır ve huzur ve mutluluk hissetmeye başlarız.

Kendimizin farkına varmamızla içimizi kaplayan bir şükür duygusudur iç huzurumuzdur. Bu süreç zaman alır aylar sürer kolay değildir ama sizin ve yaşamı size bağlı olanlar için gereklidir.

Size has olan duygusal kalıplarınız sizi tanımlar.

Geçmişin hataları pişmanlıkları utanca boğan suçluluk hissi yaşatanları ya da uğradığımız hakaretler engellenmeler tacizler hepsi önemsizleşir affedilir unutulurken tüm yüklerimizden kurtulur özgürleşiriz.

Ve anlarız ki hiç kimse mükemmel değildir, herkes yaşam şartlarının ürünüdür sonucudur. Suçlu yoktur suça iten nedenler vardır.

Ve inanalım ki en saygın dediğimiz en üst akademik unvana sahip konusunda onlarca kitap yazmış dünyaca saygın bilinen kişilerin hepsinin de karanlık aciz eksik hatalı yönlerinin olabileceğidir.

Bu farkındalık ve sonunda gelişen duygu ve düşüncelerimiz bir zırhtır bizim için ve “başkaları ne der” hapishanesinden kurtuluruz; mal mülk makam mevki bizim için varoluşun araçları olmaktan çıkmaya başlarlar.

Çünkü mal mülk makam mevki peşinde koşarken tamamlanma gayreti hiç bitmez ve ne kadar elde etsek de kaybetme ve daha fazlasını elde etme çabası bizi hırçınlaştırır kendimizden uzaklaştırır, aynaya baktığımızda kendimizle yüzleşmekten korkarız ve çoğunlukla kaynağı belirsiz bedensel sorunlarla boğuşuruz…

Duygularınız sizin hayat rehberinizdir sizi kendinizle tanıştıracak barıştıracak rahatlatıp özgürleştirecektir.

Duygularınızın rehberliğinde utanca boğulduğunuz  suçlandığınız varlık sorunu yaşadığınız tüm yönlerinizle tanışacaksınız. Peşinde koştuğunuz şeyler anlamsızlaşırken içtiğiniz sigara, rakı edindiğiniz ideoljik saplantılarla doldurmaya çalıştığınız boşluğunuz yerini hayatınızı yeniden anlamlandırmış olmanın kendinizi onarmanın verdiği huzuru sakinliği hissedeceksiniz.

Öğrenmek, aydınlanmak ve özgürleşmektir

Dünyaya yeni gelen bebek boyalı bir fanusun içindedir. Yaşam devam ettikçe camın dışındaki dünyayı tanımak için onu toplu iğnenin ucuyla kazımamız lazımdır. Kazıdıkça karanlık olan fanus içine ışık dolmaya başlar. Her insanın penceresinin boyutu ve şekli farklıdır. O pencerenin ışığından dünyanın sırrına erişmeye başlarız. Öğrendikçe duyduğumuz heyecan daha çok öğrenme isteği doğurur. Dış dünyadan gelen ışık fanusun içini tanımamızı sağlar. Fanusun içi iç dünyamızdır. Okuduğumuz her kitap, öğrendiğimiz her bilgi yaptığımız her araştırma fanusun içine dolan ışıktır.
Açılan pencere hem dışarıyı (dış dünyamız) hem de içeriyi aydınlatır.

Bazımız açtığımız pencereye gözümüzü dayarız içeri hiç ışık düşürmeyiz kendimizi tanıyamayız. Bazılarımız geriye çekilir içeriye dolan ışıkla kendimizi anlar kendimizi seyrederiz. Bazılarımız ışıkla dolan iç dünyasını seyretmekle kalmaz onu düzenler dekore eder ve güzelleştiririz.

En güçlü insan sürekli öğrenendir. Öğrendiklerinin ışığıyla hem dış dünyasını hem de iç dünyasını aydınlatır ve o aydınlandıkça daha sakin daha dingin ve daha derinleşmeye başlar. Yaşamak için değil, öğrenmek için yaşayan insanlar bulundukları ortamları aydınlatırlar.