Dr. Stephen Covey’in Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı kitabını okuduktan sonra hazırladığım ve kuantum fiziği anla

Dr. Stephen Covey’in Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı kitabını okuduktan sonra hazırladığım ve kuantum fiziği anlayışı ile güncellediğim şahsi misyonumun 22 maddesini önceki makalemde arz etmiştim. Kaldığım yerden devam ediyorum.


23. İşlerim planladığım şekilde sonuçlanmadığı zaman, şikâyet etmeyip keşke kelimesini kullanmayacağım. Zira başa gelenler bizim irade-i cüz’iyemiz yani tercihlerimiz oranında, Allahü Teâlâ’nın takdiri olup sebep olanı benim. “Vaki olanda hayır vardır.” “Demek ki bu şekilde sonuç alınamıyormuş.” deyip hemen gelecek günlerimin olumlu vizyonlarını, hafızamda canlandırıp olmuş gibi sevinç ve haz duyacağım.


24. Başıma gelen musibetlere isyan etmeyeceğim. Durumumu kabullenip sabredeceğim. Çünkü başa gelen musibetlerde bizim bilemediğimiz nice hayırlar vardır. En bilineni ise, günahlarımızın affına ve dolayısıyla ahirette derecemizin yükselmesine sebeptir. Zira Allahü Teâlâ tercihlerimize paralel olarak daima bizim için hayırlı olanı yaratır. Ama unutmayalım ki hatada ısrar edersek sonu hayırlı olmaz. Şunu da unutmayacağım ki başıma her ne geliyorsa onun başlıca müsebbibi benim tercihlerimdir. Nerede hata yaptığımı bulup doğrusunu yapacağım.


25. Allahü Teâlâ’nın kullarını sevindirmek için zengin olmaya çalışacağım. İnsanları sevindirmekle kendim de sevinmiş ve neşelenmiş olacağım. Sevindirmek ve iyilik yapmak, mutluluk kaynağım olacak. Ne demiş büyüklerimiz: “İyilik yap, iyilik bul.”


26. Konuşmalarımda olumsuzluk ve mutsuzluk kokan, olumsuz düşünce mahsulü kelimelere hiç yer vermeyeceğim. Çocuğa, koşma düşersin yerine, aman yavaş koş, hızlı koşarsan düşersin demeli. Yani yapılması gereken bir ikazı bile olumlu yapmalı.


27. Olumsuz ve sonu kötü biten senaryoları düşünmeyeceğim. Zira bir ata sözü var: “Bir adama kırk gün deli dersen, deli olur.” Daima hayır düşünüp hayır söyleyeceğim (Kuantum fiziği, çekim yasası).


28. Olaylarda daima bardağın dolu tarafını göreceğim. Yüz lira kaybetsem, iyi ki bin lira kaybetmedim diye sevineceğim. Biri bana yardım ederken malıma zarar verse, zayi olan mal için üzülmeyeceğim, beni sevdiği ve yardım etmeye çalışan bir dostum olduğu için sevineceğim. Zira menfaatlerin ön plana çıktığı bu zamanda gerçek dost bulmak çok zor.


29. Hastalandığım zaman, süratle iyileşeceğimi ve hastalık hâlimin sürmesine sabredersem günahlarımın affedileceğini düşünerek sevinip mutlu olacağım. Hasta olan kalplerimiz için, hastalığın bir nimet ve şifa olduğunu bilerek sevineceğim. Hastalık hâlinde, iyileşmede en önemli faktör hastanın iyileşeceğine olan inancıdır. Hastalık sebebi ile kavuşacağı nimetlerin sevinci ve iyileşme konusunda ümitli olmak, beynin hasta uzuvların iyileşmesi için gerekli yerlere gerekli emirleri, süratle vermesini sağlar ve Allahü Teâlâ da dilerse hasta hemen iyileşir. Hocam buyurmuştu ki: “İnsan hasta olduğu zaman, yanına üç melek gelir. Birisi ağzının tadını alır, ikincisi gücünü alır, üçüncüsü ise günahlarını alır ve gider. Hasta iyileşeceği vakit de birinci melek aldığı ağzının tadını geri verir. İkinci melek gücünü iade eder. Üçüncü melek ise gelmez, çünkü hasta hastalığına sabretmiş ise günahları affedilir. Ama hasta sabretmeyip de feryat figan isyan etmiş ise işte o zaman üçüncü melek günahları da getirip sahibine verir.” İşte günahlardan kurtulan insanın kalbi temizlenir ve şifa bulmuş olur.


30. Elime geçen nimetleri, Allahü Teâlâ’nın beğeneceği yerlere harcayıp şükredeceğim. Bunun vereceği haz ile daima neşeli olacağım. Çünkü bu şekilde şükretmek nimetlerin artmasını sağlar. Sadece “Oh çok şükür!” demek şükretmek değildir. Allahü Teâlâ İbrahim suresinde mealen buyuruyor ki: “Nimetlerimin kıymetini bilir, şükrederseniz artırırım, kıymetini bilmezseniz, o nimeti elinizden alır acı azap yaparım.” Burada kıymet bilmek demek, fırsat varken nimeti Allahü teâlâ’nın razı olduğu şekilde kullanmak demektir.


31. Başkalarının benim için söyledikleri ve söyleyecekleri her türlü menfi sözü, müspet işler yaparak kabul etmeyeceğim, ancak kendilerine de gücenmeyeceğim.


32. Hayata bakış açım hep müspet olacaktır. Olumlu olacağım. İnsanlar hakkında hüsnü zan sahibi olacağım. Her şeye olumlu bir paradigma ile bakıp çölde bile olsam etrafı gül bahçesi gibi görmeye çalışacağım.


33. Başıma gelenlerin daha önce yapışmış olduğum yanlış sebepler ile meydana geldiğini bilip kimseyi suçlamayacağım. Kendi hatalarımdan kaynaklandığını düşünerek “Eden, kendine eder.” “Kendi düşen ağlamaz.” sözlerini hatırlayacağım.


34. Hayatımın her safhası için ayrı ayrı tasarladığım çok güzel vizyonlara ulaşmak için, sebeplere yapışmam gerektiğini bilerek şahsi vizyonlarımı her an zihnimde canlı tutup ve hatta olmuş gibi hissederek zevk almaya çalışacağım. Allahü Teâlâ’ya hüsnü zanda bulunarak en kısa zamanda veya vizyonlarım ile arzuladığım her şeyi sırasıyla ve zamanı geldiğinde vereceğine inanarak ümit edeceğim. (Allahü Teâlâ’ dan ümit kesilmez. Ahiret için ümidi kesmek yani mutlaka cehenneme gideceğim demek, küfürdür, insanın imanı gider, kâfir olur.)


35. Şahsi vizyonlarımı Allahü Teâlâ’nın rızasına kavuşmak için birer vasıta olarak göreceğim. Yani Allahü Teâlâ’nın beğeneceği vizyonlar oluşturacağım.


36. Kişilere ve olaylara takılıp kalmayacağım. Sebep, mazeret aramayacağım ve şikâyet etmeyeceğim. Geçmişi unutup iyi bir geleceğin vasıtalarını aramaya odaklanacağım. Kimseyi suçlamayacağım ve kınamayacağım. Varsa hatamı kabul edeceğim. Hatasını kabul etmek bir erdemdir.


37. Yaratılış amacım olan Rabbime kulluk görevimi yapabilmek için yiyip, içip, uyuyup velhasıl bedeni ihtiyaçlarımı Allahü Teâlâ’nın rızasını düşünerek gidereceğim. Bunlar amaç değil vasıtadır. Sadece çoğalmak, nefsimizin zevkleri peşinden koşmak, oynamak, eğlenmek ve kahkaha atmak için yaratılmadık. Bu şekilde yaşamak, aklı olmayan hayvanlara özgü bir davranıştır.


38. Sebeplere yapışmadan istemenin bir temenniden öte gitmeyeceğini bilerek ve çok çalışarak gerekli çabayı göstereceğim.


39. Allahü Teâlâ’nın sübûtî sıfatları sınırlı bir şekilde bende de var. Bütün mahlûkat içinde en şereflisi, bir insan olarak benim. Kibre kapılmadan bu özelliklerin bana sağladığı güce güvenerek ve Allahü Teâlâ’nın beni muvaffak edeceğine inanarak her işin üstesinden gelmeye çalışacağım. Bunun için sorumluluk almaktan korkmayacağım.


40. İşlerimde muvaffakiyetin; ana, baba, hoca ve makbul insanların duasına bağlı olduğunu da unutmayıp herkesten dua isteyeceğim (Her geceyi Kadir bil, her gördüğünü Hızır bil).


41. İrade-i cüz’iyem ile ve Allahü Teâlâ’nın izin verdiği tercih ve kararlarımın gelecek hayatımdaki sosyal ve manevi durumunun yaratılış sebepleri olduğunu bileceğim. Bunun için de yanlış karar ve tercihlerden sakınacağım.


42. Arzu ettiğim her şeyi, Allahü Teâlâ’nın rızasını düşünerek, ihlas ile dua ederek ve sebeplere yapışarak sadece Allahü Teâlâ’dan isteyeceğim. Tedbirlerimin Allahü Teâlâ’nın takdirine denk düşerse, isteklerimin olacağını inanacağım. “Nasipse gelir Hint’ten Yemen’den, nasip değilse ne gelir elden.” sözüne uygun olarak tevekkül edeceğim.


43. Sık sık ölümü düşünerek uzun vadeli istek ve arzulardan (tuli emelden) kaçınacağım. Emeline ulaşamayanların yüzünün gülmesi zor olur. Her an öleceğini bilen ise kafasına takmaz, takdir-i ilahi der geçer, neşe içinde işine bakar.


44. Nasıl kavuştuğumu düşünmem, aklımın ermediği yerde hadiselerin Allahü Teâlâ’nın ilim sıfatının sınırları içerisinde olduğunu bilirim.