YAĞMUR TANYILDIZ'ın röportajı için tıklayınız...

Eğitimci ve yaşam koçu Sevda Değerliyurt ile bir araya geldik. Eğitim sisteminden, eğitim sistemi nedeniyle çocukların hangi psikolojik sorunlarla karşı karşıya kalabildiğinden, velilerde en sık rastlanan hatalı yaklaşımlardan konuştuk ve kendisinden ailelere yönelik öneriler de aldık…

Whatsapp Image 2025 06 18 At 15.43.17

Öncelikle sizi tanımak isteriz. Sevda Değerliyurt kimdir? Neler yapar?

Sevda Değerliyurt; yaşam koçu, öğrenci koçu ve aynı zamanda eğitim koordinatörü olarak hem bireylerin hem gençlerin yolculuğuna eşlik eden bir farkındalık rehberidir. Sadece yön gösteren biri değilim; kişinin kendi iç pusulasını bulmasına yardımcı olan, sorular sorduran, potansiyelini hatırlatan bir yol arkadaşıyım. Günümüz koşuşturmasında insanlar bazen kim olduklarını, ne istediklerini unutabiliyor ben onlara, yeniden hatırlamaları için bir alan açıyorum. Gündüzleri eğitim koordinatörü olarak sistemli planlamalar yapıyor, gençlerin sınav yolculuğunu yönetiyorum, akşamları ise danışanlarımla birebir koçluk seansları gerçekleştiriyorum. Yaşam koçluğu, Nlp çalışmaları, enerji çalışmaları ve kişisel gelişim içerikleri üretmek de günlük hayatımın bir parçası. Aynı zaman da sosyal medyada aktifim; geniş bir kitleye motivasyon, bilgi ve ilham sunuyorum. Yani Sevda Değerliyurt, bir meslekten öte; “fark ettiren” bir duruş “yeniden başlatan” bir ses ve bir isimden çok bir niyet aslında: insanlara "Sen de yapabilirsin"i hissettirmek.

Yaşam koçluğu ve öğrenci koçluğu serüveniniz nasıl başladı? Neden bu mesleği tercih ettiniz? İşinizi seviyor musunuz?

Hayatta en büyük dönüşümler, en derin krizlerden doğar. Ben de kendi zorluklarımda, psikolojiye ve kişisel gelişime yöneldim. Bu süreçte sadece iyileşmekle kalmadım, aynı zamanda bu alanda uzmanlaşma arzusu duydum. İnsanlara ilham olmak, onların potansiyellerini hatırlatmak ve yolculuklarına eşlik etmek, zamanla bir mesleğe dönüştü. Bugün her danışanımda biraz kendimi, her yolculukta başka bir iyileşme görüyorum. Ve evet, işimi çok seviyorum.

İnsanlar sizden hangi durumlarda ve niçin destek almalılar?

Bence her konuda destek alabilirler. Koçluk kişiler için önemlidir, konular için değil. O yüzden kariyer planlama, liderlik, eğitim, sağlıklı yaşam, kilo alıp verme, ebeveyn-çocuk ilişkisi, evlilik, aşk, motivasyon, insana dair her alanda koçluk, müthiş farkındalıkları, öz seçimleri ve pozitif motivasyonu sağlar. Benim yaşam koçuna ihtiyacım yok diyen birçok kişiyi tanıyorum ve onlara şunu diyorum: “Koçluk ihtiyaçta değil boşlukta işe yarar. Şu an bulunduğumuz durumla varmak istediğimiz noktada hepimizin hayatında bu anlamda boşlukları var. Başarılıysan koçlarla daha çok bir arada olmalısın. O zaman istediğin hedeflere daha emin ve güvenilir şekilde ulaşabilirsin.”

Peki, öğrenci koçu olarak hangi çalışmaları gerçekleştiriyorsunuz?

Öğrenci koçu olarak yaptığım çalışmalar, sadece ders takibiyle sınırlı değil. Asıl hedefim, öğrencinin kendini tanıması, potansiyelini fark etmesi ve kendi yolunu çizebilmesine yardımcı oluyorum bu yüzden de çalışmalarım üç ana başlıkta ilerliyor:

1-Hedef ve planlama:

Öğrencinin yeteneklerine, ilgi alanlarına ve hedeflerine uygun bir yol haritası çiziyoruz. Kafası karışıksa, seçenekleri birlikte sadeleştiriyoruz. Hedef belirlemekle kalmıyoruz, o hedefi adım adım nasıl gerçekleştireceğini planlıyoruz.

2-Motivasyon ve Zihinsel dayanıklılık:

sınav süreci uzun inişli çıkışlıdır. Bu süreçte öğrencilerin motivasyonu düşebiliyor. Onlara sürdürebilir motivasyon sağlamak için nefes teknikleri, dikkat artırma çalışmaları, NLP tabanlı odaklanma egzersizleri gibi pratik destekler sunuyorum.

3-Duygusal destek ve Farkındalık:

Özellikle sınav kaygısı, başarısızlık korkusu, yetersizlik hissi gibi duygularla baş etmeleri için bireysel görüşmeler yapıyorum. Öğrenci sadece ders değil duygusunu da yönetebilmeli yani benim için başarı, öğrencinin sadece sınavı kazanması değil; kendine inanması, ne istediğini bilmesi ve bunun için ayağa kalkmasıdır.

Var olan eğitim sistemi nedeniyle çocuklar hangi psikolojik sorunlarla karşı karşıya kalabiliyor?

Şu anki sistemde başarı, çoğu zaman tek bir kalıba sıkışmış durumda. Bu da öğrencilerin potansiyelini değil, ezberi ödüllendiriyor. Kıyaslanmak, yargılanmak ve sevilme hakkını başarıya bağlamak çocuklarda özgüven eksikliğine, kaygıya ve değersizlik hissine neden olabiliyor. Oysa her çocuk eşsizdir ve kendi hızında büyümeye hakkı vardır.

Velilerde en sık hangi hatalı yaklaşımları gözlemliyorsunuz?

1. Kıyaslamak:

“Komşunun çocuğu ne kadar başarılı” ya da “Ablan senden çalışkandı” gibi cümleler çocuğun kendini yetersiz hissetmesine, özgüven kaybına ve hatta aileden uzaklaşmasına neden olur.

2. Sadece sonuca odaklanmak:

“Kaç net yaptın?” “Kaçıncı oldun?” gibi sonuç odaklı sorular yerine, sürece dair sorular (“Bugün nasıl geçti?” “Kendini nasıl hissediyorsun?”) sormak çocuğu daha çok motive eder.

3. Aşırı korumacı ya da baskıcı olmak:

Her şeyi kontrol etmek ya da çocuğu tamamen özgür bırakmak, her iki uç da dengeyi bozar. Çocuğun kendi kararlarını almasına fırsat vermek, gelişimi için gereklidir.

4. Yüksek beklenti – düşük destek:

Çok şey beklenip yeterli rehberlik verilmediğinde çocuk yalnız ve çaresiz hisseder.

Çocuğun üstüne gitmemek ile onu tembelleştirmemek arasındaki dengeyi nasıl kurmak gerek?

Bu denge, çocuğa hem alan tanımak hem de sorumluluk kazandırmakla kurulur. Aşırı baskı çocuğu bunaltır ve özgüvenini zedelerken, tamamen serbest bırakmak da tembelliğe ve disiplinsizliğe yol açabilir.

İdeal denge için nelere dikkat etmek gerekir?

İdeal denge için şunlara dikkat etmek gerekir:

1. Beklentiyi açık belirleyin, yöntemi ona bırakın.

“Günde 2 saat ders çalışmanı istiyorum ama saatini sen seçebilirsin” gibi. Bu hem sorumluluk verir hem özgürlük tanır.

2. Sürekli eleştirmek yerine rehberlik edin. "Hiç çalışmıyorsun!" yerine, "Bugünkü planın neydi, nasıl gitti?" demek gelişimini destekler.

3. Emek ve çabayı takdir edin, sadece sonuçları değil.

Başarılı olmasa da çabaladığı için desteklendiğini bilen çocuk motive olur.

4. Sorumluluğu paylaşın, dikte etmeyin.

Beraber hedef belirleyin, plan yapın. Böylece sahiplenmesi kolaylaşır.

5. Zaman zaman geri çekilin.

Her an kontrol etmeyin; kendi sınırlarını ve hatalarını deneyimlemesi öğrenmesini sağlar.

Denge, disiplinle sevgi arasında kurulan bir köprüdür. Ne tamamen salmak ne de bastırmak… Yön göstermek ama itmeden, itimat etmek ama ilgisiz kalmadan.

Çocuğun yeteneklerine göre eğitim alması hangi yaşta başlamalı?

Çocuğun yeteneklerine göre eğitim alması mümkün olduğunca erken yaşta, ideal olarak 3-6 yaş arasında başlamalıdır. Bu dönem, çocuğun ilgi alanlarının, öğrenme tarzlarının ve doğal eğilimlerinin en net gözlemlenebildiği dönemdir. Oyun oynarken hangi tür etkinliklere yöneldiği, neyle uzun süre ilgilendiği, problem çözme şekli gibi ipuçlar; çocuğun potansiyel yetenek alanlarını ortaya koyar. Örneğin bir çocuk ritmik hareketlere karşı ilgiliyse müziksel zekâsı yüksek olabilir; ya da sürekli sözcüklerle oynuyorsa dil zekâsı öne çıkıyor olabilir. Ancak bu yaşlarda baskı kurmadan, doğal gözlem ve yönlendirme ile bir yol çizilmelidir. Çünkü erken etiketleme ya da zorlamayla değil, oyun ve deneyim yoluyla gelişim desteklenmelidir. İlkokul çağından itibaren ise çocuğun yönelimlerine göre destekleyici kurslar, atölyeler, projeler ve danışmanlıklarla bu gelişim daha da netleştirilip yönlendirilebilir. Önemli olan; her çocuğun parmak izi kadar benzersiz olduğunu fark edip ona göre ilerlemektir.

Ailelere önerileriniz neler?

Ailelere önerim ise şu şekildedir:

- Çocuğunuzun duygularını önemseyin. Başarı kadar, stresini, yorgunluğunu ve motivasyonunu da dinleyin.

- Her çocuk özeldir; potansiyeli, ilgi alanı ve öğrenme şekli farklıdır. Kendi ritmine göre gelişmesini kabul edin.

- Akademik başarının tek kriter olmadığını unutmayın. Empati, iletişim, merak gibi beceriler de çok değerlidir.

- Evde destekleyici ve sakin bir atmosfer oluşturun. Çocuğunuzun en büyük gücü, kendisine güvenen bir ailesi olduğunu bilmesidir.

Çocuklar duyduklarını değil, hissettiklerini unutmuyor. O yüzden destek “lafla” değil, “hisle” verilmeli.

NLP uygulayıcısısınız aynı zamanda. Onunla ilgili de bilgi verebilir misiniz? NLP nedir, ne işe yarar?

NLP (Neuro Linguistic Programming) yani “Sinir Dili Programlama”, beynimizin düşünme biçimini, dil kullanımımızı ve davranışlarımızı anlamayı ve yeniden programlamayı amaçlayan bir iletişim ve kişisel gelişim tekniğidir.

NLP ne işe yarar? - Evde destekleyici ve sakin bir atmosfer oluşturun. Çocuğunuzun en büyük gücü, kendisine güvenen bir ailesi olduğunu bilmesidir.

Çocuklar duyduklarını değil, hissettiklerini unutmuyor. O yüzden destek “lafla” değil, “hisle” verilmeli

- Olumsuz düşünce kalıplarını fark edip dönüştürmeyi sağlar.

Kişi sürekli “başaramam” diyorsa, bu düşünce kalıbı değiştirilerek daha destekleyici bir inanca dönüştürülür.

- İletişimi güçlendirir.

Kendi iç konuşmamız ve çevremizle olan iletişimimiz gelişir. Özellikle öğrenci, öğretmen, ebeveyn, yönetici gibi iletişimi yüksek bireylerde etkili olur.

- Fobiler, kaygılar ve özgüven eksiklikleriyle çalışılabilir.

NLP teknikleriyle bilinçaltındaki korku, öfke, değersizlik gibi duygular yeniden yapılandırılabilir.

- Hedef belirleme ve motivasyon sağlar.

Kişi ne istediğini daha net tanımlar ve buna uygun eylem planı geliştirebilir.

Özetle NLP, zihin haritamızı tanımamıza ve bu haritayı olumlu yönde değiştirmemize yardımcı olur. Düşünce → Duygu → Davranış zincirini dönüştürerek kişinin yaşam kalitesini artırır.

Sohbetiniz için teşekkür ederim. Son olarak neler söylemek istersiniz?

Hayat, herkes için aynı hızda akmıyor. Kimi hızlı koşar, kimi durup nefes alır. Ama önemli olan kendi hızında yürümek ve kendinle yarışmaktır. Bugünün koşuşturmacasında insanlar genellikle neyi "yapmaları gerektiğine" odaklanırken, "ne hissettiklerini" unutuyor. Oysa gerçek değişim, duygularla bağlantı kurduğumuzda başlıyor. İşte ben de tam bu noktada kişilere aynalık ediyorum. Kendi ışığını fark eden herkes, yolunu da bulur. Son olarak söylemek isterim ki; siz bir sürecin içinde değil, bir hikâyenin kahramanısınız. Ve o hikâye sizin kaleminizde. Yeter ki yeniden yazmaya cesaret edin.