Oyunculuğa duyulan ilgi her geçen gün artarken, ekranlarda izlediğimiz hayatlar gençlerin kendi hikâyelerini yazma cesaretine ilham oluyor. Uhte ve Selin de bu hayalin peşinden yürüyen, sahne ışıklarının altında kendini bulmaya çalışan iki genç kadın. Biri psikolojiyle oyunculuğu birleştirerek karakterlerin derinliklerine inmeye çalışıyor, diğeri disiplinli bir spor geçmişinden sahneye uzanan yolculuğunda kendi özgür alanını yaratıyor. Hayallerinden vazgeçmeyen, cesaretle adım atan bu iki ismin hikâyesi, birçok gence hem umut verecek hem de kendi yolculuklarına ışık tutacak.


- Psikoloji eğitimi alıyorsun ve aynı zamanda oyunculukla da ilgileniyorsun. Bu iki alanın yolları nasıl kesişti senin için?
Psikoloji her zaman ilgimi çeken bir alandı. Oyunculuk da en büyük hayalimdi. Bu yüzden oyunculuğa da katkı sağlayacak ve beni her iki tarafta da geliştirebilecek bir alan olmasını istedim. Gerçekten de bu alanı seçmemin katkısını hem günlük hayatımda hem de oyunculuk eğitimlerimde fazlasıyla görüyorum.
- Çocukluğunda ayna karşısında senaryolar oynadığını söylüyorsun. O yıllarda seni oyunculuğa çeken şey neydi sence?
Bence kesinlikle ailemdi. Onlar bu alan için gerçek anlamda bir adım atmadılar fakat çocukluğumda evde çoğu zaman, özellikle annem, yüzümüzü güldürmek için kendi kendine kafasında senaryolar üretir ve rol yapardı. Çevresindeki herkesi bu şekilde güldüren biriydi. Böyle bir hayali yoktu ama bunu yapmayı da seviyordu, özellikle kalabalık ortamlarda. O yüzden bence bu, annemden aldığım bir aktarım.
- Ailenden özellikle babanın bu süreçte büyük bir destekçisi olduğunu söylüyorsun. Onun bu hayaline katkısı nasıl oldu?
En büyük katkısı, bana inanmasıydı. Bana her koşulda, ne olursa olsun inanan biriydi. Onun bana olan inancı da benim bu alanda eğitim almak için kendime olan güvenimi kazanmamı sağladı. Şu an bile onun bana olan güvenini hissedebiliyorum. Bu çok özel bir şey.
- Babanın kaybı seni oyunculuk için harekete geçmeye nasıl itti? O duyguyu anlatabilir misin?
“Hayatta olsaydı beni nasıl biri olarak görmek isterdi?” diye düşündüm. Hayallerimden vazgeçmediğimi, çabaladığımı ve kendi ayaklarımın üzerinde durduğumu görseydi çok mutlu olurdu. Hem onun hem de kendi hayalimi gerçekleştirmek için adım atmamı sağladı bu düşünce.
- 45’lik Film Akademi senin hayatında önemli bir dönüm noktası olmuş. Bu süreçte seni en çok etkileyen şey ne oldu?
45’lik Film Akademi benim için güvenli alan. Çok kıymetli dostluklar edindim. Değerli hocalarım Kudret Sabancı ve Melek Öztürk sayesinde hem çok şey öğrendiğimiz, yeri gelince de çok eğlendiğimiz bir yer. Kamera önü oyunculuktan ziyade kişisel gelişim olarak da bana çok şey kattığını düşünüyorum. Beni en etkileyen şey bu sanırım. Burayı sadece bir oyunculuk kursu olarak görmüyorum. İlk geldiğim zamanki Uhte’yle şu anki Uhte’nin farkını çok net görüyorum.
- Psikoloji eğitiminin oyunculukta karakter çözümlemesi, empati ve sahneye yaklaşımın üzerinde nasıl bir etkisi var?
Çok büyük katkısı var bence. Oyunculukla da aslında çok bağlantılı bir alan. Özellikle karakter yargılamamayı ve empati yapmayı benim için çok kolaylaştırdı. İnsan psikolojisini her iki tarafta da anlamak gerekiyor. Bu ortak nokta da bana bayağı yardımcı oluyor.
- Oyunculuk hayalin için şu ana kadar attığın adımlara baktığında, "İyi ki yapmışım" dediğin en önemli an neydi?
Kesinlikle ilk adımımı doğru yere atmam diyebilirim. Çünkü hiçbir tecrübem yoktu. Yanlış, güvenilir olmayan ve verimsiz bir yerle ilk adımı atsaydım belki ilk eğitim için zorlayıcı olabilirdi. 45’lik Film Akademi’ye başlayıp Kudret hocam ve Melek hocamla tanışmak bence en büyük şanslarımdan biri.
- Gelecekte hem psikolojiyi hem de oyunculuğu bir araya getirmek ister misin? Örneğin, psikolojik derinliği olan karakterleri oynamak gibi.
Kesinlikle isterdim. Psikolojiyle oyunculuğun kesiştiği noktada karakterleri sadece oynamak değil, gerçekten anlamak açısından iyi olabilir. Duygusal derinliği olan bir karakteri canlandırmak; onun geçmişini, travmalarını, savunma mekanizmalarını ve içsel çatışmalarını bilerek yaklaşmak hem izleyiciye daha gerçek bir duygu aktarımı sağlar hem de oyuncu olarak benim dönüşümümü besler. Belki bir gün, çocuklukta duygusal ihmal yaşamış bir karakteri çalışmak isterim.

SELİN ALTINÖZ: “KENDİMİ ÖZGÜR HİSSETTİĞİM ALAN OYUNCULUK


- Gaziantep’ten İstanbul’a uzanan yolculuğun nasıl başladı?
Ben üniversiteyi her zaman İstanbul’da okumak istiyordum hatta Yeditepe Üniversitesi’nde okumak istiyordum öyle de oldu. Çok sık gelip gidiyordum zaten sevdiğim,bildiğim bir yerdi benim için. Üniversite için İstanbul’a geldiğimde pandemi dönemiydi okul kapandı mecburen Gaziantep’e döndüm sonra geri geldim ve 5 senedir İstanbul’da yaşıyorum.

- Beslenme ve Diyetetik gibi akademik bir bölümde eğitim alırken oyunculuğa ilgi duyman dikkat çekici. Bu iki alanı aynı anda yürütmek nasıl bir deneyim?
Okul devam ederken bir arada yürütmek zaman zaman zor olabiliyor aslında. Derse devamlılığı sağlamak, sınav dönemleri oyunculuk eğitimlerimle birleştiğinde bazen iki tarafı da en iyi şekilde yapmaya çalışmak yorucu olabiliyor. Ama tabii ki işin sonunda okuduğum bölümde öğrendiklerim ve kendi hayatımda bunları uygulayabilmek iyi hissettiriyor.

- Basketbol geçmişin olduğunu öğrendik. Sporun hayatındaki etkisi neydi ve bu disiplin oyunculuk yolculuğuna nasıl yansıdı?
Sporun hayatıma kattığı en önemli şey takım arkadaşlarım, dostluk, beraberlik. Haftanın yarısından çoğunu antrenmanlar, maçlar şehirdışı maçları derken onlarla birlikte geçiriyordum ve unutulmaz anlarımın çoğu bu zamanlardadır. Aynı zamanda tabii ki disiplin sağladı. Bütün programını ona göre planlıyorsun, ikili ilişkilerine katkı sağlıyor. Birlikte hareket ediyorsun ki bu da bana setlerde ciddi bir kolaylık sağladı.

- Oyunculuk ilgisi sende çocukluktan beri varmış ama pandemi süreci bu ilgiyi yeniden canlandırmış. Bu dönemde seni etkileyen yapımlar veya oyuncular oldu mu?
Lise sona kadar içimde bi yerlerde olan arzuydu oyunculuk pek dile getirdiğim bir şey değildi. Ama pandemi döneminde çok fazla boş zamanım olduğu icin sürekli dizi/film izliyordum. İzledikçe o sahnelerin çekildiği anları düşünmeye başladım. Nasıl hazırlanmışlardır diye düşündüm, farklı bir bakış açısıyla izlemeye başladım. Ben olsam nasıl hazırlanırdım, kendimi geliştirmek için neler yapardım diye sorular sormaya başladığımı fark ettim. Ve bunları düşünmekten keyif aldığımı gördüm.

- Kamera önü oyunculuğu eğitimi sürecin nasıl geçti? Kudret Sabancı ve Melek Öztürk’le çalışmak sana neler kattı?
Kudret Hocama ve Melek Hocama ne kadar teşekkür etsem az. 8 ayda eğitimde öğrendiklerim özel hayatımda bile birçok şeyi değiştirdi. Çok ciddi bir farkındalık kattı. Olaylara göremediğim noktalardan bakmaya başladım. Karaktere nasıl hazırlanılır, karakter neyi ne için söylüyor, tek tek analiz yapmayı öğrendim. Bunları bir bütün haline getirdiğimde sahne nasıl değişiyor bunun ayrımını yapabilmeye başladım.

- Ailenden ve arkadaş çevrenden bu süreçte nasıl bir destek aldın?
Başta çok ciddiye almıyorlardı, bir heves herhalde geçer diyorlardı. Her zaman destek oluyorlardı ama zaman içerisinde benim gösterdiğim çabayı, verdiğim emeği, arzumu ve mutluluğumu gördükçe daha ciddi bir yerden yanımda olmaya başladılar. Sosyal hayatım tamamen geri planda kaldığı zamanlar oluyor ve sağ olsunlar hepsi anlayış gösteriyor. Verdikleri fikirler, destekleri benim için çok değerli.

- Oyunculuk senin için ne ifade ediyor? Seni bu mesleğe en çok çeken şey nedir?
Oyunculuk benim için sadece bir meslek değil, kendimi özgür hissettiğim alan. Eğitiminde,sahnesinde, kamera önünde olduğumda çok mutlu ve enerjik hissediyorum. Kendi hayatımda Selin’ken farklı farklı hayatlara dokunabiliyorum, farklı gözlerden bakabiliyorum hayata. Bu beni çok etkiliyor. Bazen farkında olmadığım duygulara dokunmamı sağlıyor. Her karakter yeni bir şey katıyor.

- Kendi jenerasyonunun bir parçası olarak, genç oyuncuların sektörde karşılaştığı zorluklar sence neler?
Kendi jenerasyonumdan biri olarak, genç oyuncuların sektörde karşılaştığı en büyük zorluklardan biri bence “görünür olmak”. Sosyal medyanın etkisi şu anda çok büyük ve yetenekten çok popülaritenin öne çıkabildiği bir dönemdeyiz. Bu da gerçekten bu işi tutkuyla yapmak isteyen oyuncular için bazen moral bozucu olabiliyor. Diğer bir zorluk sabır gösterebilmek. Çünkü her şeyim çok çabuk tüketildiği bir çağdayız ama oyunculuk ciddi bir emek, zaman isteyen bir yolculuk. Ama tüm bunlara rağmen, içimdeki tutku ve yaşadığım mutluluk beni motive ediyor.