YAĞMUR TANYILDIZ'ın röportajı için tıklayınız...

Çeşitli ülkelerde verdiği konserlerle adından söz ettirmeyi başaran usta keman sanatçısı ÖZGECAN GÜNÖZ ile bir araya geldik… İstanbul Devlet Senfoni Orkestrasının başkemancısı olan Günöz; “Benim çocukluğum konser salonlarında, operada, kulislerde geçti” dedi…

Fotoğraflar: Yasin Arman & Egemen Pırlant

Ü S T-1

Hoş geldiniz, nasılsınız? Sizi tanımak benim için büyük mutluluk. Güzel ve başarılı kadınların hayranıyım. Ben sizi az çok tanıyorum fakat tanımayan okurlarımıza da bahsetmek adına öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Kimdir Özgecan Günöz?

Merhabalar Yağmur hanım, öncelikle güzel sözleriniz için çok teşekkürler. Ben de aynı şekilde sizin gibi başarılı kadınları hayranlıkla takip ediyorum. Bence kadınların hemcinslerini bu şekilde desteklemesi ve onurlandırması çok değerli. Teşekkür ederim. Ben keman sanatçısıyım, müzisyen bir aileden geliyorum, İzmir doğumluyum. Çocukluğum biraz İzmir, biraz Ankara’da geçti. Müzik eğitimime 5 yaşında TRT İzmir çocuk korosu ile başladım, 6 yaşından itibaren piyano dersleri ile devam ettim. Konservatuvar yaşım geldiğindeyse enstruman olarak kemanı seçtim. 10 yaşında Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı keman bölümüne girerek Cengiz Özkök ve Reyyan Başaran ile çalıştım. Okulun son 5 yılını ise Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda Kartal Akıncı ile çalışarak bitirdim. 6 ay kadar Amerika’da Maryland Üniversitesi’nde yabancı dil okulundayken bir yandan David Salness ile keman çalıştım. Yüksek Lisansımı İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda Veniamin Varshavski ile yaptım. 2007 yılında Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın açmış olduğu sınavı kazanarak profesyonel meslek hayatıma başlamış oldum. 2011 yılından itibaren görevime İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nda devam etmekteyim. Bu orkestrada 2016 yılında başkemancı yardımcısı, 2021 yılında ise başkemancı ünvanını aldım. Başkemancılığın yanı sıra 2006 yılından beri Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası 1.keman grubu üyesiyim. Ayrıca, 2016 yılında kurduğumuz Bosphorus Trio ile oda müziği alanındaki çalışmalarımı sürdürüyorum. Kalan zamanlarda elimden geldiğince resital ve solo konserlerimi de sürdürmeye gayret ediyorum.

Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı’nın keman bölümüyle keman yolculuğunuz devam etmiş fakat öncesi nasıl ilerledi? Sizi keman çalmaya teşvik eden neydi? Bildiğim kadarıyla anneniz de opera sanatçısı değil mi?

Evet annem opera sanatçısı; soprano. Babam viyola sanatçısı, ablam ise keman sanatçısı. Annem ve babam artık çalışmıyorlar ama ikisi de operada çalışırken bu ülkeye yıllarca hizmet vermiş, aynı zamanda konservatuvarda öğretmenlik yaparak bir çok öğrenci yetiştirmiş çok kıymetli insanlar. Ablamla ise aynı orkestrada çalışıyoruz. O da aynı zamanda çocuklarla hem keman, hem orkestrada çalışarak ailedeki eğitmenlik geleneğini de sürdürüyor. Benim çocukluğum konser salonlarında, operada, kulislerde geçti. Babamı elinde viyola orkestra çukurunda izledim. Annemi kuliste saçı makyajı yapılırken, kostüm odalarındaki kıyafetlerin arasında ve sahne üstünde izledim. Ablam ise kemana yeni başlamış bir gençti ben çocukken. Dolayısıyla böyle bir ortamın içine doğunca, aile de sizi müziğe yönlendirmişse zaten her şey otomatikman böyle gelişiyor.

2011 yılından itibaren görevinize İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nda devam ediyorsunuz ve 2021 yılında ise Başkemancı ünvanını aldınız. Bu yolculukta bu noktalara geleceğinizi biliyor muydunuz? Hayallerinizi gerçekleştirdiniz mi?

Ben öğrenciyken hocalarımdan iki tanesi Cengiz bey (CSO) ve Kartal bey (İZDSO) başkemancılık yapıyorlardı. Konserleri izlemeye gittiğimde onları gözlemlerdim. Doğal olarak örnek aldım, benim için idol oldular ve hayalim bu yönde gelişti diyebilirim. Öğrenciliğimden beri oda müziği ve orkestrada çalmayı çok sevdim. Benim için yalnız başına ön planda sahnede olmaktansa beraber, paylaşılarak yapılan müzik her zaman daha ilginç ve keyif verici oldu. Kendi hayatımla ilgili hayallerim ve hedeflerim de bu yönde gelişti. Her zaman yurtdışına okumaya gitsem bile ülkeme dönmeyi, bir orkestranın başkemancısı olmayı hayal ederdim, bunun yanında bir tane de benim gibi bu işe gönül vermiş müzisyen dostlarla sürekliliği olan bir oda müziği grubu kurmak en büyük hedefimdi. Hayaller yine de bitmiyor, üretken olmak, yeni hayaller kurup peşinden gitmek çok kıymetli diye düşünüyorum. Yoksa insan yerinde sayıyor. Gelişime ve üretime devam etmek, daha fazla uluslararası projelerde yer alabilmek her zaman hayalim.

DLight tüm dijital platformlarda yerini aldı, ben de zevkle dinledim, emeğinize sağlık. Neler söylersiniz çalışma hakkında bizlere? Mutlu musunuz?

Çok teşekkür ederiz. Bu biraz önce bahsettiğim oda müziği grubum Bosphorus Trio olarak 3.albümümüz. Biraz triomuzdan bahsedeyim; Bosphorus Trio’yu 2016 yılında kurduk. Önümüzdeki sezon 10.yılını kutlayacak keman, viyolonsel ve piyanodan oluşan bir oda müziği topluluğu. Bir oda müziği topluluğu kurmak zor değil belki ama devamlılığını sağlamak gerçekten büyük bir özveri ve fedakarlık gerektiyor. Beraber çalıştığım arkadaşlarım piyanist Özgür Ünaldı ve viyolonsel sanatçısı Çağlayan Çetin ile yürümek istediğimiz yol, hedeflerimiz ve tutkularımız aynı olduğu için bu 10 yılı nasıl geçtiğini bile anlamadan geçirdik. Dönüp baktığımda içine de birçok başarı ve albüm gibi kalıcı çalışmalar koyduğumuzu görmek, bu 10 yılı aktif birşekilde geçirdiğimizi görmek beni çok mutlu ediyor. Bu 3.albümümüz, ilk ikisi tamamen Türk bestecilerin eserlerinden oluşuyordu. Kurulurken kendimize motto olarak belirlediğimiz “Önce biz”den yola çıkarak dünyaca ünlü plak firması Naxos’tan yayınlanan ve tüm dünyaya bestecilerimizi tanıtmamızı sağlayan ilk albümümüz “Turkish Piano Trios” çok gurur duyduğumuz bir çalışmamız oldu. İkinci albüm ise tamamen tesadüfen yine Türk ama bu defa genç bestecilerin yeni yazılmış eserlerinin yarışma finalindeki performansımızdan oluşuyordu. Lila Müzik etiketiyle yayınlanmıştı. Bu defa bambaşka birşey yapmak istedik; her türlü seyirciye ulaşmak, yani hayatında hiç klasik müzik dinlememiş olanlara da, sıkı klasik müzik severlere de hitap edebilecek, bilinen klasik müzik eserlerinin piyanolu trio için düzenlemelerinden oluşan, dinlemesi rahat ve keyifli müziklerden oluşan bir albümle farklı bir deneyim sunmak istedik. D’Light albümü bu düşüncelerle oluştu ve şekillendi. Klasik müzisyen olarak bir albüm yapmak çok zor, meşakkatli ve ekonomik olarak da zorlayıcı bir süreç. Sonucunda maddi bir getirisi olmuyor, dolayısıyla sadece hayallerimizi gerçekleştirmek , (örneğin ilk albümdeki gibi kalıcı bir arşiv çalışması olması) ve seyirciye ulaşabilmek için yapıyoruz. Dolayısıyla dinlenmesi ve beğenilmesi bizim için en büyük kazanım.. Böyle bakarsak, geri dönüşleri çok güzel oldu, bu sebeple çok mutluyuz elbette..

1-146

Bir gününüz nasıl geçiyor? Örneğin konserlere nasıl hazırlanıyorsunuz? Günde kaç saat çalışıyorsunuz?

Benim bir günüm genelde orkestra provası, bireysel çalışma veya trio çalışmalarıyla geçiyor. Bireysel olarak keman çalışmalarım profesyonel hayatın getirdikleri sebebiyle artık öğrencilik yıllarındaki kadar fazla olamıyor. Dolayısıyla bir konsere hazırlanırken daha az çalışma ile daha hızlı bir şekilde eserleri öğrenmek ve hazır etmek zorunda kalıyorum. Tabi bu çalacağım esere, konserin türüne göre değişiyor. Örneğin solist olarak çalacağım bir konçertoya veya başkemancı olarak çalacağım ve çok zor soloları olan bir esere hazırlanıyorsam çok daha önceden çalışmalara başlamak gerekiyor, sezon içindeki sıkışıklığı bildiğimden yaz tatillerinde sonraki sezonun zor eserlerini çalışmaya başlıyorum. Bu trio eserleri için de geçerli elbette.

Çünkü sezon içinde bazen aynı hafta 2 farklı orkestra konserinde çalıyorsam, bu sabah 3 saat bir orkestra provası, öğleden sonra 3 (veya bazen 5) saat diğer orkestranın provası olmak üzere tüm günü kapsayacak şekilde geçiyor. Böyle haftalarda malesef başka hiç birşey yapamıyorum… Dolayısıyla günde kaç saat keman çalışabiliyorum sorusu çok değişkenlik gösteriyor. Son yıllarda birkaç keman öğrencim oldu, düzenli olamasa da onlara da zaman ayırıp ders vermeye gayret ediyorum. Hayatımda kendime ait en sevdiğim zaman dilimi pilates yaptığım zamanlar. Bir süredir malesef düzenli gidemesem de son 6 yıldır hayatımda olan pilates bana hem fiziksel hem zihinsel anlamda çok iyi geliyor. Akşamlarımı ise eğer konser veya provam yoksa genelde evimde sevdiğim dizi ve filmleri izleyerek geçiriyorum. Tatiller dışında ailemle, arkadaşlarımla plan yapmak bile epey zor oluyor malesef..

Bundan sonraki projeleriniz neler? Bizi neler bekliyor? Sürprizler var mı?

Bosphorus Trio’nun 10.yılı olacak demiştik, bunla ilgili çeşitli hazırlıklarımız ve projelerimiz var. Sürpriz olsun, şimdiden birşey demeyeyim.. Bunun dışında solist olarak yer alacağım hali hazırda belli olan bazı konserlerim olacak 2025-2026 sezonunda. Ayrıca kendim yapmak istediğim bir albüm çalışmam var; henüz hazırlık aşamasında, umuyorum 2026 senesi bitmeden çıkarmayı planlıyorum. Başkemancı olarak öğrenmeyi arzu ettiğim, henüz sahnede deneyimleyemediğim bazı çok büyük sololar var, projelerim arasında zamanla bunları da öğrenmek var.

Peki, hobi olarak keman çalmak isteyenlere nasıl bir yol izlemelerini tavsiye edersiniz? İsteyen herkes keman çalmayı öğrenebilir mi?

Aslında isteyen herkes belli düzeyde hobi amaçlı enstruman çalabilir. Belli düzeyde… Çocuk yaşta başlamak elbette çok önemli, yetenek ve iyi bir kulak en önemlisi. Ama eğer hobi amaçlı çalmaktan bahsediyorsak belli bir seviyeye kadar çalınabileceğini düşünüyorum. Burda önemli olan, iyi bir öğretmen ve isteyen kişinin keman çalmanın çok zor olduğunu baştan kabul etmesi ve hobi amaçlı bile olsa çok çalışma, çok emek gerektirdiğini bilmesi. Son zamanlarda şunu çok gözlemliyorum; sanırım internet ve teknoloji çağında olmamız ve herşeye çok kolay ulaşılabilmesi sebebiyle gençlerimiz enstruman çalmanın hemen ve çok çabuk olabileceğini düşünüyorlar, hızlıca ilerlemek, hedefledikleri müzikleri hemen çalmak istiyorlar. Ama enstruman öğrenmek gerçekten uzun bir süreç ve çokça sabır, adanmışlık ve çalışma gerektiriyor. Bir de uzaktan eğitimle enstruman öğrenilebileceğine inanmıyorum, örneğin internetten video izleyerek, yada mesajla şunu nasıl yapabilirim, bunu nasıl çalarım diye sorarak, ordan alacakları yazılı yanıtlarla enstruman öğrenmek mümkün değildir. Tekrar edeyim, hobi olarak da olsa iyi bir öğretmen (çünkü tekniği doğru öğrenmek çok önemlidir) bulmalarını ve sabırla acele etmeden çalışmalarını tavsiye ederim.

2-115

Sizin kendinize örnek aldığınız isimler var mı?

Var tabi olmaz mı… Hayattaki duruş, başarı ve güçlü kadın anlamında en büyük örneğim annem Selmin Günöz. Kemancılık olarak ise eğitimime başladığımdan bu yana farklı idollerim, örnek aldığım isimler oldu, mesela yukarda da bahsettiğim gibi öncelikle hocalarım.. Konservatuvar yıllarında örnek aldığım yaşça benden büyük okulun en iyi kemancıları diye gördüğümüz büyüklerim… Orkestracılık hayatına başladıktan sonra yine orkestra bünyesinde gözlemlediğim, tecrübelerinden çok şey öğrendiğim büyüklerim oldu. Çaldığım orkestralara misafir gelen Türk veya yabancı şeflerden, yıldız solistlerden öğrendiğim, gözlemlediğim çok şey oldu. Hala da olmaya devam ediyor. Mesleğimde gelişimin asla bitmediğini, her zaman kendini güncel ve dünya standartlarında tutmanın, çalışmaya devam etmenin çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Peki, bir keman sanatçısı olarak değil ama sadece Özgecan olarak favori şarkınızı paylaşır mısınız? Gizli gizli dinlediğiniz bir şarkı varsa onu da sizden duymak isteriz.

Hayatım klasik müzikle geçtiği için keyif veya eğlence için müzik dinleyebildiğim nadir zamanlarda caz veya rock dinlemeyi seviyorum. Burdan yola çıkarak birkaç örnek vereyim;

1- shirley horn -someone to light up my life

2- coldplay -coloratura

3- mor ve ötesi -küçük sevgilim

Tekrar sohbetiniz için teşekkür ederim. Sahnede bir peri kızını dinliyoruz ve izliyoruz adeta… Dilerim ki hep dinleyelim, hep izleyelim. Son olarak neler söylemek istersiniz?

Çok teşekkür ederim bu güzel sohbet ve sözleriniz için. Ülkemizde klasik müzik seyircisinin her yaştan olduğunu, hatta gençlerin daha fazla olduğunu görmek çok sevindirici. Konserleri takip etmelerini, salonları doldurmalarını ve izleyecekleri konserlerle alakalı gitmeden biraz araştırma yapıp, eserler hakkında bilgi edinip o şekilde dinlemelerini, varsa konser programlarındaki eser notlarını okumalarını öneririm. O zaman dinleyecekleri eserlerden daha fazla keyif alacaklarına eminim. Bir de oda müziği alanının seyirciler tarafından yeterince keşfedilmediğini düşünüyorum. Burda konser organizasyonu yapan kurum, kuruluş, konser salonları, festivaller vs gibi yerlerin de oda müziğine daha fazla yer vererek seyirciyle buluşturmalarını dilediğimi söylemek isterim. Çünkü senfonik orkestra dinlemekten çok farklıdır ve oda müziği bence klasik müziğin en rafine, en yalın, en güzel hali… Tekrar teşekkür ediyorum.