Bizi bir iskelet olmaktan ayıran duygularımız... Sevmek, işte bizim en yegane duygumuzdur. Hayatta en temiz, insanların birbirine dokunmadan, görmeden bile olsa en yakın iletişimi kurduran, kimi zaman hayatımızı çok derinden etkileyen, kişiyi en çok sarsan duygunun adı Sevgidir. Sevgililer Günü geldi çattı. Yıllardır belki de varlığı en çok tartışılan gün olmuştur. Çoğumuz sevgililer gününün kapitalist sistemin bir parçası olduğunu savunuruz. Markaların sevgililer gününe özel tasarımları, lüks restoranlarda akşam yemeği, sürprizler, balonlar, çiçekler… Gecenin sonunda sevgililerden çok satıcıların yüzlerinin güldüğü mutlak bir gerçeği atlamayalım. 

Ben de sevgililer gününün nasıl hayatımıza girdiğini merak ettim. Her şeyin bir başlangıcı olduğuna göre bu günü de anlamlı kılan bir hikayesi vardır. Görünenin aksine, sevginin anlamını bir kez daha hatırlatacak bir hikaye okudum; Aziz Valentine’nin hikayesi… Batı dünyasında Valentine’s Day olarak geçer. Valentine aslında bir kişidir. M S Üçüncü yüzyılda, İtalya’da yaşamış. Hem doktorluk hem de hem de rahiplik yapan Valentine Lupercalia adı verilen ve üç gün süren festivaller düzenlermiş. Doğurganlık tanrısının şerefine gerçekleştirilen bu festivalde Valentine kadınların ve erkeklerin bir araya gelmesini sağlıyormuş. Festivalde erkekler, kadınların adının yazıldığı bir kutunun içinden isimler çekiyor. Çıkan isimlere göre çiftler bir araya geliyor ve hatta evleniyorlarmış. Aynı dönemde Roma’nın zalim imparatoru II. Claudius askerlik çağındaki erkeklerin evli olmaları savaşmalarını kötü etkileyeceği için evliliği yasaklamıştır. Bu durum genç sevgililere karşı şefkat dolu olan rahip Valentine’yi çok üzmüş ve imparatordan gizli gençlerin nikahını kıymaya devam etmiş. Bunu duyan II.Claudius Valentine’yi hapse atmış. 

Hapse girmek Valentine’ya engel olmamış. İsa’nın canını başkaları için verdiğini söyleyerek insanları sevgide buluşturmaya devam etmiş. Hatta Valentine’nin bilgeliğinden çok etkilenen gardiyan Asterius, onunla arkadaş olmuş. Valentin’den kör kızı Julia’ya dersleri konusunda yardım etmesini istemiş. Julia’yla ilk önce arkadaş olan Valentine zamanla ona aşık olmuş. Zalim imparator bile sevginin gücüne inanıp, Valentine’yi affetmek istemiş, ama o şartlarını kabul etmeyince Valentine’nin idam kararını vermiş. Valentine, 14 Şubat 269 yılında yakılarak idam ediliyor. Valentine idam edilmeden önce Julia’ya “Senin Valentine’in” imzalı bir aşk mektubu bırakmış. 

Uzun yıllar bu mektupta neler yazıldığı merak edilmiş. Araştırmalardan sonra mektupta yazılanlar bulunmuş. Mektubun son satırları herkesin kalbine bir ok saplayacak kadar acı… “Ah benim merhametli sevgilim… Varlığınla varlığımı anlamlandırdın, yokluğum varlığının güzelliğine asla dokunmasın. Kirlenmesin güzel bakışların bu dünyada. 

   Ben gidiyorum sevgilim. Tanrı’nın huzuruna kabulüm gerçekleşecek bugün. Gerçi sen bir papaz olan beni, O’nun huzurundan daha huzurlu bir yer olduğuna inandırdın. Olsun… Ben orada tekrar birleşeceğimiz günün hayallerini kurarken, senin de benim huzurlu olduğumdan emin olmanı istedim. Benim güzel sevgilim, bu gidiş son kez olacak. Zamanı gelince sonsuz bir mutluluk kaplayacak ruhlarımızı. O zamana kadar hoşça kal”

Sevginin bir günü yoktur, sevmek her zaman, her an sadece kişiye karşı değil, bir nesneye, bir kitaba, bir çiçeğe karşı duyulabilecek ve dünyadaki en kutsal duygulardan biridir. Valentine’in hikayesi bizim hayatımıza adı konulacak bir gün hediye etmiş. Bir hayatı değerli kılan şeyin sevgi olduğunu anlamış ve bunu ispat etmek için hayatını adamış kutsal bir insan. Ölümünün üzerinden asırlar da geçse hediye ettiği 14 Şubat ile yine bütün sevenleri buluşturuyor. Sevgililer gününden çok Valentine’in günü kutlu olsun