“Benim o lan!” dedi “bana ait o kız, mutlu olamaz kimseyle!” “Aynen bila...” Mümtaz'ın sözünü kesti Gökhan, “Ben onların götlerini indir

“Benim o lan!” dedi “bana ait o kız, mutlu olamaz kimseyle!”
“Aynen bila...” Mümtaz'ın sözünü kesti Gökhan, “Ben onların götlerini indirmesini bilirim! Sağ ol aradığın için, var mı bir isteğin kardeşim?”
“Canının sağlığı bilader.”
“Eyvallah!”

Kapatır kapatmaz odanın bir ucuna fırlattı telefonu. Yerde seken telefon boş bira şişelerinden birkaçını devirdi. Yerinden fırlayıp kaburga kemiklerinin çirkin şekillerde belirdiği göğsünün üzerindeki ilikledi gömleğinin düğmelerini. Aynı anda söyleniyordu,
“Hani benden başkası olamazdı lan! İnlerken iyiydi dimi inim inim! Ah amına koyayım. Tanımamışsın beni kızım, hiç tanımamışsın!”
İşte Duru'nun defterine yazdığı “Güneşini bilmeden, böceklerle haşır neşir olmuşum” cümlesi bir çok şeyin özetiydi aslında. Gökhan ve Mümtaz liseden arkadaşlarıydı Duru'nun. Lise bitince Gökhan okula devam etmemiş, Mümtaz, Duru ve yakın arkadaşlarından bir kız daha Uludağ üniversitesini kazanmışlardı. Duru Mümtaz'la eskisi kadar samimi dost olmasa da, arkadaşının sevgilisi olduğu için aynı ortamlarda varlığına katlanmak durumunda kalıyordu. Gerçi Baran'la tanışana dek Mümtaz ve Mümtaz'ın tarzında erkeklerin kalitesini neye göre kıyaslayacağını da pek bilmiyordu açıkçası.

Özellikle kızların karşı cinsi yeni tanımaya başladığı zamanlarda, ahlaki filtreleri yeni oluşmaya başlamış olur. Mantıktan uzak, tamamen duygularının verdiği fevri kararlar üzerine kurarlar ilişkilerini. Ancak bir erkeği erkek yapan veya doğru bir partner yapan özellikleri nelerdir? Ya da şu sevgili olma konusu öyle hemencecik karar verilecek bir şey midir, hiçbirini bilmezler. Okulda ister istemez girilen bir arkadaş grubu, o grubun kızları ve erkekleri, onların dertleri, onların giydikleri, onların sevdiği müzikler, onların beslenme biçimleri ve bazen maalesef onların kötü alışkanlıkları birçok şeyi etkiler. Hele ki Duru gibi aile sorunları yüzünden duygusal boşluklar yaşayan kızların izledikleri yol ise hep hatalı olandır. Yürümeye çalıştıkları bataklığın içinde sağlam bir dal aramak yerine, daha derin bir çukur nerede var gider onu bulurlar. Mantıklı cümleler kurabilen temiz erkeklerden ziyade, kendilerine kaba davranan, kıskanç, teri kokan adamlara gönül verirler. Nitekim bir bakıma haklıdırlar. İçinde bulundukları güvensiz ruh hali, zayıf ve ürkek yaşam biçimi, onları katıksız bir otoritenin altına girmeye iter. Sadece güç ararlar. Güç ile yönetilmek, sahiplenilmek, mantıksızca kıskanılmak isterler. Zaten mutluluğu ailelerinden tatmadıkları için, öfke rutinlerini bozmayacak olan manasız adamlar daha samimi gelir onlara... Duru bu gerçekleri henüz anlamıştı. Fakat artık hiçbirini dönüp düşünmek istemiyordu. Artık Baran vardı ve o Baran'a aitti.

BÖLÜM 5

Bursa'nın kasvetli kış havası yerini iyiden iyiye baharın ılık rüzgarlarına bırakmaya başlamıştı. İlçelere bağlı köylerde koyunlar sürü halinde yeşil otlaklara bırakılıyordu. Çetin geçen kışın ardından şehrin insanları deniz kokusuna ve güneşe hasret kalmışlardı, bu yüzden hafta sonları Mudanya taraflarında adım atacak yer kalmıyordu. Uludağ’ın yamacında dizili olan mahallelere yeşil bariz bir şekilde hakim olmaya başlamıştı. Belediye de boş durmamış, parkları ve ana arterleri nergis, gül, lale ve sümbül çiçekleriyle donatmıştı. Birçok ünlü sanatçı açık hava ve üniversite konserleri için şehre geliyordu. Tabii bunların yanı sıra (Bursa aşığı) Arap Emirlikleri'nden binlerce turist şehre resmen hücum ediyordu. Evlerini kiraya veren ev sahipleri, hediyelik eşya dükkanları ve oteller için bu sevindirici bir hadiseyken, Bursa halkı için illallah dedirten cinsten bir mevzuydu. Sebebi; arapların Türk toplumuna zıt gelen görgü kurallarıydı. Esnafla her zaman çok uzun ve kabaca pazarlığa girer, ziyaret ettikleri dükkan, restoran ve maalesef kutsal mekanları pis bırakırlardı. Sıkça kullandıkları taksiler içinde durum aynıydı. Burun temizlenmiş bir kağıt mendili, boş su şişesi, yarısı yenmiş burger (Nedense Amerikan burgerini çok severler) ve benzeri çöpleri her yerde görmek pek mümkündü.