Neyse yeni MB başkanımızdan iyi haberler geldi. 2024 enflasyon hedefini %36’da bıraktı, yükseltmedi. Ocak sonu için açıklanan enflasyon %64,86 idi. Enflasyonun on ay içerisinde 36’ya düşmesi öngörüldüğüne göre hemen, bu ay itibarıyla benzin, elektrik, doğalgaz fiyatları yarı yarıya düşeceğini de müjdelemiş oldu…
Bu iyi haber hepimizin yüzlerini güldürmüştü… Ama sonrası garip bitti. Bir tutarsızlıkla karşılaştık. Çat mazot litre fiyatına 2,5 TL zam geldi. Aaa bir baktık MB başkanı da açıklama yaparken ‘Enflasyon hedefini düşüremedik, orta vadeli programı olduğu gibi koruduk (bıraktık), elektriğe, doğalgaza zam gelecek’ falan dedi. Önümüzdeki ay gelecek zamlar belli olduğu için hedef düşürülememiş.
Ee o zaman hedefi yükseltmek gerekmez mi?
Saklamak, gördüğünü söyleyememek, gördüğüne uygun hedef belirleyememek yönlendirememek, aslında yönetmemek demektir. Halbuki işin doğası orayı sağlıklı yönetmek. Aldığın işi yapamadığında, aldığı maaş bile haram olur insana… Bu durum ancak bağımsız yönetmesi gerekenin, yönetilmesi ile bağımlı kılınması ile olabilir. Ama bu da haram olmuşu helal etmez tabi ki.
Haliyle böyle bir aldatmacaya kimse güvenmez… Güven olmadığı bir yerden herkes kaçar. Kaçarsa ithale, dış borca bağımlı toplum daha da yoksullaşır. Görev milletin iyiliği için yapılır. Yıllarca aldığın o eğitim bile beni böyle hoyratça kullanma der, kızar sana… Ebeveyni yaptığı masrafa, harcadığı zamana hayıflanır. Görev; görmektir. Gördüğünü incelemek, onarmak, saklamamak, şeffaflıkla söyleyebilmektir. Görev; yaratılış amacına uygun yaşam, insanlığa, millete değer katma demektir. Milletin iyiliği için, görev bilinci ile bazen ters düz etmen, yani inkılap yapman, ülkü edinmen gerekir. Tüm dayatmalara rağmen, hatta 1919’daki gibi ölüm fermanlarına rağmen milletin hayrı, istiklali için görevini iyi yapmayı bırakmayanlar, işte onlar halkçıdır, milletini sevendir, ülkü ve inkılapçılardır. Gördüğünü doğruca söyleyebileni millet unutmaz. O gün için birilerince çöpe atılsa da o milletin altınıdır. Değerini kaybetmez…
Mevcut enflasyon %64,86’nın yukarı çıkacağı belki gaf şeklinde ama net olarak ifade edilmişken, bu görmezden gelinip hedef değiştirilemez, siyaseten aşağıda tutulur ise; o piyasaya kimse güvenmez… Güven vermeyene kız bile verilmez. Lakırdı olsun diye söylemiyorum. Ekonomisi güven vermeyen bir yerde evlenemezsin bile… Orada borç ayyuka çıkmıştır. Üretim durmuştur. İthal, işsizlik coşmuştur. Yabancı yatırım için zaten gelmez. Gelen yabancı da iyi niyetle gelmez…
Yönetilmeyen, gelişime, doğruya yön verilemeyen piyasada fiyatlar düzenli olarak artar. Satın alma gücün düzenli olarak erir. Düğün yapmak istersin minimum beş yıllık maaşın evlilik masraflarına gider. Yanlış anlaşılmasın ev falan aldığından o kadar para gitmez. O paraya kiraya anca çıkar… Diyelim bu beş yıllık esarete gözün yedi, bu seferde çocuk yapamazsın… Bir çocuğu büyütme maliyetin bezi, maması, okulu, kötü olmasın, hiç değilse tüm derslerine öğretmen girsin dersen uçmuş ve daha da uçacak özel okul masrafı ile en az 10 yıllık maaşın da bir tek çocuğa gider… İki çocuk yapsan ki açıklanmış hedef üç çocuk… Bir 10 yılın daha gider… Gelirsin 55 yaşında, ondan sonra da kendin için bir şeyler yapmaya çalışırsın o da derdi var, tasası var, hastalığı var şanslıysan hani…
İşte bu sebeplerden kaba doğum oranımız yarı yarıya düştü. Nüfus yenilenme oranının 2,10’un çok altında kaldık. Arkamızdan yeni nesil gelemez oldu. Daha büyük bir tehdit ne olabilir ki! Bu gelemeyen yeni neslimizin boşluğu, maalesef başka milletlerin genç nesli ile dolduruluyor.
21’inci yüzyılda değerin, değersizliğin ölçümü çok mümkün… Ve o rasyolar… Yeni nesil gelmiyor diyor. 30 yaş ve üzeri yaşta yuva kuramamış, Fenerbahçeli genç Semih gibi 30 yaşında halen adı genç kalmış insanımız dolu… Ona evlenmeyecek misin? Diye sorunca tabi durumum yok diyemiyor, ben böyle tercih ediyorum falan diyerek, çaresizliğini saklamaya çalışıyor. Dünya kuruldu kurulalı kim yalnızlığı tercih etmiş ki? Kimse…
Ne yaparsan yap ölç ve ölçümlemeyi inkâr etme… Adaletin elindeki teraziyi unutma… Ölçebildiğin enflasyonu ve yarın ne olabileceğini görmene rağmen yanlış hedef koyma… Adil ol… Adaletin olmadığı yerde güven olmaz. Güven olmayan yerde ahlak olmaz. Refah olmaz. Birlik olmaz. İstiklal olmaz.
Ölçebilme meselesi o kadar kıymetlidir ki!
Yıllar yıllar boyunca toplumlar sağlıklı ölçüm aracını bulmak için çaba sarfettiler. Hatta ölçümün bizatihi kendisine sahip olmak için de çok çaba sarfettiler. Başka toplumların ölçümlerinin yani adaletlerinin değil kendi ölçümlerinin, adaletlerinin dünyada söz sahibi olması için çabaladılar. Günleri ölçme, zamanı ölçme, parayı ölçme, sıvı, kuru gıdayı ölçme adil yaşamın, ticaretin, çalışmanın bizzat kendisiydi. Medeniyet göstergesi olan ahlakın, adaletin, ölçme kavramlarının nereden dünyaya yayılacağı da önem kazanmıştı. O ülke aynı zamanda medeniyete değer katan ülke de olacaktı. Fransa’da 1793 yılında birkaç saat üretildi. Yüz saniye bir dakikayı, yüz dakika bir saati oluşturuyordu. Ancak bir saat içinde 10.000 saniyelik hız yapan saatleri yapmak imkânsızdı. Yapıldı ama sağlıklı çalışamadı.
Ayrıca anlaşılması da karışıktı. Bu ondalık saat dilimi tutmadı ama ondalık sistemli para basımı gayet iyi çalıştı. Aynı şekilde ağırlık ve ölçü birimi olarak da başarılıydı. Bu ondalık sistem ilk defa 1670 yılında Fransa’nın Lyon kentinde bir papaz tarafından gündem edilmişti. O dönemde bu çok sıra dışı bir fikirdi. Metrenin uzunluğunu da; Paris’in karasal meridyeninin on milyonda biri olarak belirlemişlerdi. Bunu kilometreye çevirmek için bin ile çarptılar. Santimetre içinse yüze, milimetre için bine böldüler. Ama bu kuru, sıvı gıdaları ölçemiyordu. Her kenarı bu birimin onda biri olan bir küp yaptılar ve böylece litre doğdu. Dünyadaki diğer bilim adamları Paris’ten geçen bu karasal meridyen ölçümünü belli bir kimliğe ait buluyor, sığ buluyor, doğru bulmuyordu. İngilizler hemen olaya el attı. İskoç mühendis James Watt 1783’te bir pound, on felsefi ons, bir ons ise on felsefi dram olarak lanse etti. Bu sistemde tam olarak kabul görmedi. Hatta Fransız sistemi ile kısmen benzerlik gösteriyordu. Ama denetleyen komite bir anda bunun daha uygun olduğuna karar verdi. Değer ölçme sistemine enerji gücü değeri de eklenmişti. Soyadı olan watt ile anıldı. Yeni ölçü birimleri ilk olarak 1816’da Belçika ve Hollanda da tanındı. 1851 Londra sergisi sonrası sistemli ticaretin, dünyaya yayılması adına ne denli kıymetli olduğu bir kez daha görüldü. Orada dünya tüccarlarının da güvenini aldı. Bilim ve ticaretin hızla yayılabilmesi için ondalık sistem ile aynı dilin konuşulması önemliydi. İnceleme heyeti bu metrik sistemin dünyaya adalet dağılımını, dünya barışını etkileyeceğini iddia etti. Fransa kendi ölçü birimleri için uzun süre diretse de o da kabul etti. 1857’de imza altına alınan Viyana madeni para antlaşması ile ondalık sistem onandı. Ve bundan sonra sistem tüm dünyaya yayılmaya başladı. Ticaret yapabilmek için bu sistemde kalmak önemliydi. 1886’da ikinci Abdülhamid metrik sisteme geçilmesini emretti. 1891 yılına gelindiğinde geçiş süreci tamamlanmıştı. Ve arşın, okka, batman, dirhem ölçen tartılar, uzunluklar toplattırıldı. ABD bu sistemi ilk tanıyandı. Ama ilk etap da sadece para basımı için tanımıştı. Ve küresel kabul görmüş sisteme uygun işleyen parası kısa sürede ortak alışveriş aracı olacaktı. Ölçme önemlidir. Keşfini dünyaya kabul ettirmek de önemlidir. Ve diğer keşiflerde olduğu gibi… Bu keşfi de ilk olumlu kullanabilenler bundan kazanç sağladı. Çünkü ölçmek her şeydi. Ölçme şekline uygun gelişmekte zenginlik olacaktı.
O gün ABD dünyadaki gelişmeleri, görüneni inkâr etmeden, karşı, sert, dik durmadan ona uygun para sistemi oturtması ile geleceği için güçlü bir adım atmıştı. Ve bu adım sayesinde üzerine koya koya büyüdü. Ve açıkça ABD parası tek başına bugün ABD’den de büyük… Ve bu keşfi ilk kullanmakla kalmayıp, onu sürekli besleyip güçlü tutarak kendine de güçlü tutmayı başarıyor. Yeni rakipler gelse de en azından şimdilik dolar ABD’yi bir şekilde önde tutmayı başarıyor.
Madem gördün, söyleyeceksin…
Yetkiliysen, o işte otorite olduysan, gördüğüne uygun hareket edeceksin… Sen gözlerini kapar, karanlığa kaçarsan temsil ettiğin her şeyde karanlıkta kalır.
--------------------------------------
Bu arada fikirler de ölçülmeye muhtaçtır.
Babala TV belediye seçimleri öncesi yine yayınlara başlıyor. Azmi Karamahmutoğlu, Buğra Kavuncu, Tanju Özcan, Erdal Beşikçioğlu gibi sevilen yüzler ilk etapta halkın karşısına çıkacak. Başkan adaylarının kontrolsüz sorulan sorular karşısında, fikirlerini daha yalın ölçme, tartma imkânı bulabileceğiz.
Seçkin kalmamız seçimlerimize bağlı…
Bu sebeple oy vereceğimiz kişilerin fikirlerini tartmaya, özellikle sessizce gelmiş ve gelmekte olan bu istila günlerinde çok daha fazla ihtiyacımız var.