Türk’e mesafelisiniz diye Hocalı Katliamı hakkında bilgi ve ilgi sahibi değilsiniz. Kürt olmadığınız için Halepçe’de neler olup bittiğini bilmi

Türk’e mesafelisiniz diye Hocalı Katliamı hakkında bilgi ve ilgi sahibi değilsiniz. Kürt olmadığınız için Halepçe’de neler olup bittiğini bilmiyorsunuz.

Araplar size itici geldiğinden Suriye’nin başındakilerin vakti zamanında Hama’da neler yaptığını veya şu an Beşşar Esat denen deyyusun Doğu Guta’da çocukları nasıl öldürdüğünü ya da İsrail’in sistematik olarak insanları nasıl ortadan kaldırdığını görmezden geliyorsunuz.

Köken olarak Balkanlardan gelmediğiniz için Boşnaklara karşı sadistçe uygulananlardan, Hollanda’nın nasıl lakaytça davranıp katliama göz yumduğundan haberiniz bile yok. Raunda mezalimi siyasi genel kültür, Atom bombası atılan şehirlerin telaffuzu ne kadar zor…

Ve ben, bunları görünce - basit bir matematik hesabıyla - şu sonucu çıkarıyorum buradan.

Kürt olduğunuz için Halepçe Katliamı’nda ölenlere ya da Türk milliyetçisiniz diye Hocalı’da yapılanlara veya bir Arap olarak Filistin’de, Irak’ta ve Suriye’de kıyılanlara gerçek manada üzüldüğünüze inanmıyorum.

Çünkü acılarda ayrım yapıyorsunuz. Birine dikkat çekmek için bir şeyler yaparken diğerine sahtekârca kayıtsız kalıyorsunuz. Katliamları bile bölmüşsünüz.

Oysa atladığınız, görmediğiniz bir şey var. Kırım ve katliam insanlık suçudur ve bıraktığı ağır tortu ortaktır… İster Türk’e yapılsın, ister Araplar üzerinde uygulansın isterse Kürtler, Japonlar, Boşnaklar veya Yahudiler ortadan kaldırılsın.

Kürdün çocuğu da, Türkün evladı da, Arapların yanık yüzlü yavruları veya çekik gözlü Japonların sakat doğan nesilleri de birdir.

Boşnakların yaşadığı zalimce acıyla Ruanda’da insanların baltalarla, palalarla yüzlerine vurularak öldürülmesi birbirinden çok mu farklı sanki.

Tutsilerin/Hutuların öksüz/yetim kalan çocuklarıyla, acımasız Sırp birliklerinin annesini babasını kestiği Boşnak kızı farklı mı ağlıyor?

Ya tutanları, kapanları ve kavzayanları olmayan, kaderlerine terk edilen Arakanlılar…

İnsan olan insan, Hocalı’ya, Halepçe’ye, Hama’ya, Ruanda’ya, Srebrenitsa’ya, Nazilerin Polonya’nın Krakow kendine 80 kilometre uzaklıktaki Auschwitz’te Yahudilere yaptıklarına (ya da şu an İsrail denen uğursuz devletin hunharca hayata geçirdiklerine), Myanmar’da yaşananlara ve atom bombası atılan şehirlerdeki yaşanan küçük kıyamete aynı şekilde üzülür, için için ağlar.

Acılarda ayrım yapmayı, matemi sağ sol diye ayırmayı ar sayar. Her şeyi reddedip insan ortak paydasında buluşur. Kimsenin milletine, illiyet bağına bakmaz.

Tunceli’de, bir mağarada, annesi uçaklardan açılan ateş sonucu vurulunca annesinin sırtındaki çökeleği yiyerek hayatta kalan yavruya, Afganistan’da, Yemen’de atılan ahlaksız bombalardan kurtarılan ağzı yüzü kan toprak olmuş bebeğe, gönülden, ruhunu ortaya koyarak, sahip çıkar.
***
Ben kaç yıldır bildiğim bütün bedduaları ediyorum, bir araya getirebildiğim tüm lanetli cümleleri söylüyorum. Alıştım buna… Çünkü coğrafyamızda yaşananları görüyorsunuz. Bu devrin zorbalarının, egemenlerinin hükmü sadece çocuklara ve kadınlara geçiyor. Ateşleri yalnızca o masumları yakıyor.

Bazan Hitler oldu bunlar, kimi zaman Ege’yi işgal eden Yunanlı bir komutan, ya da kendinden emin Ermeni bir kumandan… Gün geldi Saddamlaştılar, bazan Bessar veya Hafiz Esat oldular ya da Kimyasal Ali... Belki de Arakanlıları yok etme emrini veren Budist üst düzey bir yetkili…

Tabi bir de baş belası Suud ailesi var. Onlar hep perde arkasında... Afganistan’da destekledikleri örgütler ile çıkardıkları karışıklıklar/savaşlar yetmedi şimdi de Yemenli çocukların üstüne bomba yağdırıyorlar ve onları bilerek, isteyerek aç bırakıyorlar.

Bir kuşak koleradan kırılıyor. Kimsenin, koca dünyanın umurunda değil.

Anadolu’nun kadim geleneğinde hasım/düşman olsan bile o ailenin çocuğuyla küsmezsin, insanlık ahlakıdır bu. Örneğin sokakta denk gelen ve ailesinin sevmek için izin verdiği güzel bir bebek için “Durun bakalım ilk önce hangi milletten ona bakayım!” demiyoruz hiç birimiz.

Ama şu zamanın tiranları, zorbaları doğrudan yeni nesilleri hedef alıyorlar.

Geçmişte de büyük savaşlar oldu… Birinci ve ikinci dünya savaşında altmış milyon insan birbirini boğazladı... Ama o koca savaşların bile kendine göre bir hukuku, ahlakı ve sınırları vardı. Çocuklara ilişilmezdi, kadınlara dokunulmazdı. Nerde siz de savaş ahlaki veya hukuk...

Ağa babaları savaşta ahlaksızlığı çok iyi bilen Amerika çünkü... ABD’de kazanmaya doğru gittiği bir savaşta, keyfi bir şekilde atam bombası attı ya. Ondan örnek alıyorlar ve pay biçiyorlar. Bu kadar lâin ve mendeburlar.

Her şeyden habersiz sabilerden korkacak kadar da aşağılıklar, alçaklar ve sünepeler üstelik...

Şimdi bunlara karşı mı acılarda ve katliamlarda ayrım yapıyorsunuz?

Hakikaten, kendi acınızı nasıl ön plana çıkarabiliyorsunuz? Değer mi?