Hayattaki bütün elzemi vefayla çekmiş kadınlarımızı bugün hala cinayete kurban vermeye devam ediyoruz. Kadınları minnetli, zayıf, güçsüz, cinsel

Hayattaki bütün elzemi vefayla çekmiş kadınlarımızı bugün hala cinayete kurban vermeye devam ediyoruz. Kadınları minnetli, zayıf, güçsüz, cinsel bir obje görmeye devam eden erkekler, bu zihniyeti değiştirmedikçe, kadınlar da öğrenmiş oldukları çaresizliklerinden arınmadıkça daha bir sürü kadına mezar kazmaya devam edeceğiz.
Peki, zihniyetin arkasındaki temel ana etmen ne? Bunu akran iki farklı cinsiyetin neler yaşandığını incelersek daha iyi anlayacağız.
Doğan erkek çocuk haneye müjde getirdi. Büyüyünceye dek alaka ile büyütüldü. Bir dediği iki edilmedi. Sevinçle okula yollandı. Yemeğin en güzel tarafı önüne konuldu. Kendisine adeta azamet gösterildi. Peki ya doğan kız çocuğu, doğumu müjde yerine yas getirdi haneye, evin birçok yükü onun üzerine yüklendi. Ona susmanın edep olduğu öğretildi. Okuldan alındı. Babası tarafından bir adama satıldı. Gittiği yerde dayakla uslandırıldı. Çocuk yaşta yeni evladıyla tanıştı.
Sonuç mu? Sonuç tam bir hüsran… Bir dediği iki edilmeyen erkek, eşini minnetli bir mahlûk olarak gördü. Herhangi bir isteği reddedilince şiddet kullandı. Bu şiddet ilerleyen zamanda cinayetle sonuçlandı. Küçük yaşta şımarık yetişen başka bir erkek çocuk büyüyünce sapkınlık derecesine vardı. Elde edemediği kadının mahrem yerlerine sahip olmaya çalıştı ve kadının canını aldı. Hırsızlıklar, madde bağımlılığı ve daha nice niceleri…
Kadınlar öğrenmiş oldukları çaresizliği sonraki nesillere aktarmaya, binlerce kadın dayak yemeğe ve suya hapsolmuş çığlık çığlığa bağıran balık misali susmaya devam ettiler. Çığlıklarını yalnızca kendileri işittiler ve öğrendikleri edep gereği şiddeti yaşananları saklamayı sürdürdüler. Bu çaresizlik onları öylesine etki altına almış ki onlarda artık erkeklerin ulu birer varlık olduğu iddiasına vardılar. Kimi kadın gördüğü bu zulümden kaçmak için çareler aramaya başlamaya karar kıldığında, kocası tarafından öldürülerek canına son verildi. Bu zihniyet yıllarca sürüp gitmeye devam etti.
Elbette bugün birçok noktada kadınlara haklar tanınmış olabilir fakat zihniyet değişmiş olsaydı. Bugün kadın şiddetine, kadın cinayetlerine son nokta konulmuş olurdu.
Kadınlar ve erkekler doğdukları günden itibaren aynı statüde kabul edilmeli, erkek çocuklarımıza hayır demeyi ve şiddetin birer ahlaksızlık olduğunu öğretebilmeliyiz, kız çocuklarımıza ve erkek çocuklarımıza eşit oranda sevgi ve eşit oranda eğitim olanağı sunmalıyız. Kadınlara susmamayı ve gerektiğinde haklarını aramaları gerektiğini söylemeli, erkeklere de kadınların onlara tanrı tarafından verilmiş bir hediye olduğunu ve kadınların onların hizmetlerine zahmetsizce koşmasının temel sebebinin karşılıksız bir vefa olduğunu aynı zamanda kadınların birer anne olarak değer görmesi, sevilmesi ve korunması gerektiği anlatılmalıdır. Bu şekilde çocuklar bilinçlendirilerek geleceğe hazırlanmalıdır.