Başarılı olmanın şartları bahsine, aksiyoner (proaktif olmak) ile devam ediyorum. Proaktivite (Aksiyon): İnsiyatifi ele alarak veya insan olarak kendi ha

Başarılı olmanın şartları bahsine, aksiyoner (proaktif olmak) ile devam ediyorum.
Proaktivite (Aksiyon): İnsiyatifi ele alarak veya insan olarak kendi hayatınızdan sorumlu olun. Kontrol etmeniz mümkün olmayan olaylar karşısında durumunuzu değiştirmeyip olduğu gibi kabul edin. Problemlere değişik açılardan bakarak daha fazla çalışın ve hatanın kendinizde olduğunu kabul edip sorumluluk üstlenerek iş yapın. Aksiyon adamı olun.
Tarihten öğreniyoruz ki, cemiyetlerin hayatında “aksiyon adamlarının” büyük rolü ve yeri vardır. Üstelik her büyük “aksiyon” daima karşısında “reaksiyoner” şahıs ve zümreler bulmuşlar, fakat zaman, daima bunların yenilgilerine şahit olmuştur. Hiç şüphesiz zafer, şuurlu ve devamlı bir aksiyona bağlıdır.
Reaktif Olmak: Dış etkenlerden rahatsız olup davranışını değiştirmek. Başkalarının davranışına göre kendini tanımlamak.
Reaktif olan yani reaksiyoner olan insanlar kendi işleriyle değil başkaları ile uğraşıp kendi başarısızlıklarına bahane olarak gösterirler.
Yine tarihten öğreniyoruz ki, “aksiyon adamları” hangi konuda olursa olsun, yeni mesajlarla ortaya çıkarak yeni eserler vererek ve yepyeni hamleler yaparak “meydan okumuşlar”dır. Oysa reaksiyonerler (karşı harekette bulunanlar) tam atalet içinde hareketsiz yatarlarken yeni gelişmeler karşısında rahatlarının bozulacağı vehmi ile dişlerini ve yumruklarını sıkarak ayağa kalkarlar; esersiz, hamlesiz ve verimsiz bir öfke ile ya bağırırlar veya sinsi bir kin ile tırnaklarını yerler.
Kendini gündeme getiremeyenler, başkalarının hazırladığı gündem içinde, boşuna nefes ve enerji tüketirler.
Proaktif insan da etraftan etkilenir, ancak karaktere bağlı ahlaki değerlere (İslâm ahlakına) dayanan bir değerlendirme yaparak tepkiden ziyade aktivitesini ortaya koyar.
Sabır, sebat, azim ve gayret aksiyon adamının yani proaktif insanın en belirgin özellikleridir.
Proaktif insanlar, yani aksiyon adamları, gelişim sürecinde, önce Bağımsızlık (ben paradigması) yaklaşımı ile hareket ederek ihtiyaçlarında başkalarına muhtaç olmaz. Kendi çabası ile elde eder. Yani sınırlı başarılar elde eder.
Daha sonra karşılıklı bağımlılık (biz paradigması) ile hareket ederek genel ve büyük başarıda başkalarının yardımına muhtaç olduğunu bilirler ve kendi çabalarını başkalarınınki ile birleştirerek en büyük başarıya erişirler.
Proaktif insan okur ve okuduğunu hemen tatbik eder. Her türlü yeniliğe açıktır. İş hayatından bir misal verelim:
Ahmet iş yerinde bir departman şefidir. Başlarındaki müdür çok titiz ve ters bir insandır. Herkese bağırır çağırır ve azarlar, yapılan işleri kolay beğenmez. Diğer departman şefleri kendisini sevmeyip işi yavaşlatmakta ve buna sebep olarak da müdürün davranışını ve diğer departmanların görevlerini iyi yapmadıklarını gerekçe olarak göstermektedirler.
Müdürün her kontrolünden ve iş bitiminden sonra Ahmet kendini müdürün yerine koyarak bir an için onun mesuliyetini kendi omuzlarında hissederek kendini ve yaptığı işi irdeler. Neticede görür ki diğer departmandakilerin hataları, kendisinin de kalitesiz ve randımansız çalışmasına sebep olmaktadır. Zincirin zayıf halkası misali bir departmandaki hata diğerlerine de yansımaktadır. Yemeğin güzel olması için yağının, suyunun ve tuzunun kararında konulması gerektiği gibi, biri fazla olsa yemeğin tadı bozulur.
Ahmet, müdüre yaranmak için değil kendisi başarılı bir eleman olmak için ve dolayısıyla şirketin başarılı olmasını sağlamak için çalışır. Kendisini hatalı olarak kabul eder, yani sorumluluğu üstlenir ve hemen bir görev analizi yapar. Kendisine durumdan görev çıkararak bir rapor hazırlar ve bunu müdüre sunar. Kendi yapması gerekeni de hemen yapmaya başlar. Önceleri bu davranışı, reaktif bir davranış gösteren arkadaşları tarafından yağcılık olarak değerlendirilir ve hakkında ileri geri konuşmaya başlarlar.
Ahmet ne müdürün başlangıçta kendisine karşı takındığı davranışa gücenir ne de arkadaşlarının kendisi hakkındaki söylediklerine aldırış eder. O derhâl diğer departman şefleri ile tatlı dil ve güler yüzle diyalog başlatarak kendilerine görevin yerine getirilmesinde yardımcı olur, buna bağlı olarak yavaş yavaş arkadaşlarının da kendisi hakkındaki kanaatleri değişerek kendisini sevmeye ve ona yardımcı olmaya başlarlar. Zaman zaman ona fikir danışmaya başlarlar.
Ahmet’in departmanının görevini iyi yapmasına mâni olan diğer departmanlardaki aksaklıklar da düzelmeye başlayınca, toplam kaliteye doğru gidildiğini ve genel müdüre artık müspet bir rapor verebilecek duruma geldiğini gören müdür, üretim sonunda yapılan değerlendirmelerde artık sinirli hâlinden kurtulup, Ahmet’in fikirlerine müracaat etmeye başlar.
Bu başarı, günü kurtarıcı değil kalıcı bir başarıdır. Ahmet’in başından beri olayları ahlaki kıstaslarla değerlendirmesiyle ve proaktif bir yaklaşımla aksiyon adamı gibi davranmış hem müdürün ve hem de arkadaşlarının sevgisini kazanarak işbirliğini sağlamış ve ben paradigmasını aşarak karşılıklı bağımlılık bakış açısı ile takım çalışması yapılmış ve bunun neticesi olarak da toplam kaliteye doğru yaklaşılmış olmakla ulaşılmış bir başarıdır. Artık Ahmet iş yerinde aranan insanlara pozitif enerji yayan, moral veren ve güler yüz ve tatlı dili ile etrafında iş huzuru sağlayan bir insan olmuştur.
Aksiyon adamı dedikodu yapmaz, mazeret aramaz, sorumluluk alır, güler yüzlü ve tatlı dillidir, hatasını kabul eder ve düzeltmeye çalışır, gündemi kendisi tayin eder, başkalarının kendisi için söylediklerine benzemez (yani ona “beceriksiz” deseler o beceriksizliği kabul etmez ve davranışlarıyla aksini ortaya koyar), ahlaki prensipler içerisinde nasıl olması gerekiyorsa öyle olur, arkadaşlarına yardım eder, boş durmaz, hiçbir şey yapmasa okur öğrenir ve kendini yeniler, değişimi takip eder.
BAŞARI FORMÜLÜ
Şimdi de Anthony Robbins’in paradigmasına göre ortaya koyduğu başarı formülüne bakalım. Sınırsız Güç adlı kitabında diyor ki “Mükemmele ulaşan insanlar, sürekli olarak başarıya giden yolu izlerler.” Başarı formülünü ise şu ana maddelerle açıklıyor:
1. Birinci adım olarak sonuçlarınızı yani ne istediğinizi bilmeli ve kesin olarak ortaya koymalısınız. Amaçlarınızı, hedeflerinizi tespit etmelisiniz.
2. İkinci adımda hemen harekete geçmelisiniz. İnanıp istediğiniz hayat tarzını hemen yaşamaya başlayın.
3. Üçüncü adım ise, faaliyetlerinizden elde ettiğiniz sebep sonuç ilişkilerini tanımak için hassasiyetinizi geliştirip hedeflerinize ulaşmadaki başarı ya da başarısızlığı mümkün olan çabuklukla takip etmek olmalıdır.
Başarılı insanlar, daima bir hedef seçerek başlamışlardır. Hayvanlar bile sebepsiz yere hareket etmezler.
Özetlemek gerekirse; önce kendinize bir hedef seçin, bu hedefe gitmek için hemen harekete geçin ve insanları tanımaya çalışarak neyin işe yaradığını buluncaya kadar davranışlarınızı değiştirip düzeltmeye devam edin.