Yorgun olduğunuzda bile yürüyün!

Varis, toplardamarların genişlemesi ve kılcal damar problemiyle oluşur. Deri üzerinde belirgin şekilde görülen varislerin yanı sıra bir de görülmeyen iç varisleriniz olabilir. Peki varis oluşumuna nasıl engel oluruz? Spor yapın, özellikle pilates, yoga, yüzme ve en önemlisi yorgun olduğunuzda bile yürüyün. Bacak kaslarınızı çalıştırın.

Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Barış Çaynak, ayağınızda gün sonunda başlayan ağrı hissi ve şişlik, ayak bileğinizde kaşıntı ya da ayak tabanınızda yanma gibi şikayetleriniz var ise bir damar cerrahına muayene olmanız gerektiği konusunda uyarıyor. Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Barış Çaynak, varis için 5 risk faktörünü anlattı…

1.GENETİK

Varis oluşumunun sebebi yüzde 70 oranında genetiktir.

2.CİNSİYET

Varis, kadınlarda daha sık görülüyor.

3. HAMİLELİK

Hamilelik sürecinde hormonel değişikliklerden dolayı, rahimdeki basınç artışı ve hamilelikte oluşan vücuttaki kan hacminin artması; varis oluşumunu tetikleyebilir.

4.HAREKETSİZLİK

Bazı meslek gruplarında uzun süre hareketsiz, ayaklar sabit şekilde çalışılabiliyor.  Ayakta ya da oturarak çalışıldığında bacak kasları çalışmayacağı için bazı meslek grubunda (öğretmen, pilot, hostes, doktor, hemşire, sekreter, memur) çalışanlar da varis riski içerenler arasında yer alıyor.

5.TOPUKLU AYAKKABI 

Ayakkabı seçimimiz varise etken mi? Elbette ayakkabı varis için önemli bir etken. Çünkü ayakkabılar bacak kaslarınızı etkiliyor. Yürümediğimizi varsaydığımızda, düz zemine bastığımızda ayağımızda basınç oluşuyor. Bu da kaslarımızı etkiliyor. Bu durumda düztabanlar da varis için daha fazla risk altında. Peki, nasıl ayakkabı giymeliyiz? Ayak tabanına eşit basınç uygulayacak bir ayakkabı bulmamız lazım. Dolgu topukla stiletto arasında bir fark yok.  Topuklu ayakkabı giydiğiniz her durumda ayak tabanındaki basınç artar ve vücutta fizyolojik bir duruş oluşmaz. Bu durumda da ağırlığınızın büyük çoğunluğunu parmak ucunuza vermiş oluyorsunuz. Ayak arkını ve topuğunu tam kullanamadığınız için kaslar kasılı kalıyor ve kas pompa gücünü yitiriyor. Gevşek olması gereken kas tam anlamıyla kasılıyor. Ayak tabanına basınç eşit derecede dağılmıyor. Bu da varis oluşumuna zemin hazırlıyor.

YORGUNKEN BİLE YÜRÜYÜN

Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Barış Çaynak, varisten korunmak için önerilerde bulundu:

*Aşırı kilolarınızdan kurtulun.

*Uzun süre oturmayın ya da ayakta hareketsiz kalmayın.

*Düzenli aralıklarla yürüyün.

*Sürekli topuklu ayakkabı giymeyin, arada ayağınızı dinlendirin.

*Dar kıyafetler giymeyin.

*Varis çorabı giyin.

*Bol su tüketin.

*Sauna, hamam gibi sıcak ortamlarda uzun süre kalmayın, bacaklarınıza soğuk duş aldırın.

*Spor yapın, özellikle pilates, yoga, yüzme ve en önemlisi yorgun olduğunuzda bile yürüyün. Bacak kaslarınızı çalıştırın.

HİBRİT DOLGU İLE YÜZ VE GÖZALTI GENÇLEŞTİR

Hibrit dolgularla ilgili Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Op.Dr.Eser Aydoğdu’dan bilgi aldık. Hibrit dolgu, hyalüronik asitin dolgu etkisinin Poly D_L Lactid ile beraber deri altında kollajen üretimini uyarıcı etkisiyle birleştirecek şekilde hibrit teknolojisi ile geliştirilmiş mikropartiküllerin oluşturduğu özel bir dolgudur. 

Hibrit dolgu; ince çizgiler ile kırışıklıkların giderilmesi ve rejuvenasyona ihtiyaç duyulan derinin daha ince olduğu gözaltı ile göz çevresi, boyun alın ve dudak çevresinde, yüz bölgesinde ise derin çizgiler ile kırışıklıkların giderilmesi ile hacimlendirme ve rejuvenasyonu sağlar. 

Hastalar non invaziv bir yöntem olduğu için işle sonrasında iş ve sosyal hayatlarına devam edebilirler. 

Uygulamadan 6-9 hafta sonrasında PLA’ nın etki göstermesi ilie kırışıklıkların giderilmesi ve cilt kalitesindeki artış, artarak devam eden doğal hacim kazanımı ve lifting etkisiyle beraber 6 ay sonra bile yavaş yavaş eriyen ve deride yeni kollajen üretimi sayesinde ortaya çıkan fiziksel destekle hacimsel düzelme sağlayan Hibrit Dolgunun doğal sonuçları zaman geçtikçe korunur.

Son zamanlarda  oldukça popüler uygulamalardan birisi olan hibrit dolgularda çoğunlukla  tek seans yeterli olmaktadır. Genellikle doğal görüntüyü seven, cerrahi ameliyatı erteleyen veya henüz ameliyat için erken olan, cildinin yaşlanmasını yavaşlatmak isteyen, non invaziv işlemlerle gençleşmeyi tercih eden kişiler tarafından tercih edilmektedir.

20′li yaşlardan sonra Hyaluronik asit azalmaya başlar, 35 yaşından sonra bu azalma hızlanır. Kollajen üretimi azalır. Hyaluronik asitin azalması, ciltte volüm ve hidrasyon desteği gerektirir.

Belirli bir yaştan sonra, kollajenin ve hyaluronik asitin azalmasıyla, yüzde volum kaybı ve aşağıya doğru sarkma başlar. Bu bölgelerdeki hacim kaybı, yüzün aşağıya doğru sarkmasına sebep olur ve yüz yorgun görünür.  Hibrit dolgu gibi uygulamalar cildi nemlendirerek sıkılaştırır ve lifting etkisi sağlar. Cildin içine bol su çekerek, cilt hacmini arttırır, yüzü yukarıya doğru yapılandırır. Cildin görüntüsü ışıl ışıl olur, ince kırışıklıklar düzelir. 

Filtre ve Zekatlarınızla Omurilik Felçlilerine Destek Olun

Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği (TOFD), Ramazan’da da omurilik felçlisi bireylerin yanında olmaya devam ediyor. Engelli bireylerin sağlıklı ve yeterli beslenmesi için gıda kartlarını ihtiyaç sahiplerine ulaştıran TOFD, ekonomik zorluk yaşayan omurilik felçlisi bireylere ve ailelerine bağışların desteğiyle sahip çıkıyor.

Her yıl olduğu gibi bu yılda ihtiyaç sahibi omurilik felçlisi bireylere ve ailelerine gıda yardımında bulunan Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği, Ramazan ayında da destekçilerine sesleniyor. Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği Genel Başkanı Semra Çetinkaya, “Koronavirüs salgınının gölgesinde bu yıl da Ramazan ayında ihtiyaç sahiplerinin yanında olmak için Türkiye’nin dört bir yanındaki ekiplerimiz ile çalışmaya devam ediyoruz. En kırılgan gruplar arasında yer alan ve maddi açıdan imkansızlıklar içerisinde olan omurilik felçlisi bireylerin sağlıklı ve yeterli beslenmesi büyük önem arz ediyor. TOFD olarak yılın her döneminde destekçilerimiz ve gönüllülerimiz ile birlikte omurilik felçlisi bireylerin ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Ramazan ayında da destekçilerimizin filtre ve zekat bağışlarıyla daha fazla kişiye ulaşmayı arzu ediyoruz. “ dedi.

SILVERLINE VE ECORDING’DEN DOĞA DOSTU İŞ BİRLİĞİ…

Sürdürülebilir bir gelecek ve daha iyi bir yaşam için özümsediği değerleri katma değeri yüksek çalışmalarla tüm paydaşlarına aktaran Silverline, 21-26 Mart tarihlerini kapsayan Orman Haftası özelinde tüm dünyaya fayda sağlayacak bir projeyi hayata geçiriyor. Daha iyi bir yaşam için doğayı korumak, tüketicileri bilinçlendirmek ve çevre bilincini yaygınlaştırmak amacıyla “İyiye Varım” yolculuğunu başlatan marka, Orman Haftası’nda küresel iklim krizine karşı sürdürülebilir ve inovatif çevre teknolojileri geliştiren sosyal girişim Ecording ile iş birliğine imza attı. Çalışanları ve iş ortakları adına ülkede ağaçlandırılması gereken alanlara “ecoDrone”larla toplamda 15 bin tohum topu atımı gerçekleştirecek.

Canan Karatay söze kaldığı yerden devam ediyor:

“Benim davam halk sağlığı”

Canan Hoca’nın yazdığı kitaplar Türkiye’de ‘halk hareketi’ oldu. O hep ‘ezber bozan’ oldu. O hep ‘cesur’ çıkışlarıyla gündem oldu. O hep sonunda ‘haklı çıkan’ oldu. O, ‘iyileşmez denilen hastalıkları iyileştiren’ oldu.

Yayınlanmış 7 kitabı bugüne kadar toplamda 2 milyona yakın satış yaptı. Yazdıklarıyla sağlık alanında paradigma değiştirdi. Nisan 2011’de Karatay Diyeti kitabı yayımlandığında karşıt fikirde olanların çoğu uzun zamandır Karatay Diyeti ve Karatay Mutfağı kitaplarındaki önerileri dile getiriyor, uyguluyor.

İki yıllık sessizliğin ardından Canan Hoca yeni kitabı Karatay Sözü ile bir kez daha okurlarıyla buluşuyor. Bu kitabında son iki yıldır neredeyse tek gündemimiz olan tüm virüs ve bakterilerden nasıl korunacağımızı, bunu bedenimizle en uyumlu, kadim yollardan nasıl yapacağımızı, kendi sağlığımızın sorumluluğunu nasıl ele alacağımızı anlatıyor.

“Önce vücuduna ihtiyacı olan sağlıklı besinleri sağladığından emin ol ama bunun için vücudunun neye ihtiyacı olduğunu doğru öğren. Sağlıklı yaşamak için bağışıklığımızı korumak ve kadim bilgileri kullanmak esastır. ‘Bağışıklık zırhı’na hepimizin ihtiyacı var! Herkes kendi kendisinin ‘hekimi’ olmak zorunda! 7’den 70’e her yaşta her insan için en ucuz, en kolay, yan etkisiz ve uygulanabilir yaşam biçimi budur” diyor Canan Hoca.  

60 yıllık hekimlik tecrübesiyle merkeze hep insanı koyan, “insanın karaciğerine ayrı kalbine ayrı bakılmaz” diyen Canan Hoca, hâkim görüşlere prim vermeden, sırtını bilime, araştırmaya dayayarak gerçek hekimliği anlatıyor. “Tıp bir sanattır. Tıp öyle bir sanattır ki, objesinde canlı insan bulunan ‘kutsal’ bir sanattır! Hastalık yoktur hasta vardır!” diyerek hekimlik üzerine dönen tüm tartışmalara da noktayı koyuyor.