Başkalarının Hayatı’nda üç kuşağın pişmanlıklarını, kızgınlıklarını, kırgınlıklarını, hayat karşısınd

Başkalarının Hayatı’nda üç kuşağın pişmanlıklarını, kızgınlıklarını, kırgınlıklarını, hayat karşısında duruşlarını ve kaderlerini yazmak istedim.



Bunu hayata geçirirken, üç kuşak kendi kelimeleriyle konuşsun, kendi üsluplarıyla hareket etsin ve her şeyi (örneğin hepsinin bildiği veya birlikte yaşadıkları bir olayı) bakış açılarıyla anlatsın dedim.



Bu romanda yatılı okula (Kur'an Kursu’na) gitmek istemeyen ve dahası okumak niyetinde olmayan bir çocuğu, oğlunu zorla okutmaya çalışan, yarım kalmış bir aşkın tarafı bir babayı ve yıllarca aynı yastığa baş koyduğu, zamanında kıymetini de bilmediği eşini kaybettikten sonra geçmişi sorgulayan ama ruhi olarak hepsinden iyi durumda olan dedeyi yazdım.



Başkalarının Hayatı’nı çok kolay ve hızlı kaleme aldığımı hatırlıyorum. Çünkü bildiğim ve kurgulamaya müsait bir hikâyeydi.



Bu roman ile uğraşırken, 2014’te kendi dünyasında, kendi halinde bir yazardım ve bazan kafası karışık bazan mutlu bir duygu durumuna sahiptim.



Hayatımda gelişmeler yaşanacağını, kendi dünyamdan dışarıya başımı uzatacağımı ve hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını biliyor muydum, şimdi hatırlamıyorum.



***



Aşk Ekmek ve Ölüm’de gençlik hikâyeleri yazmak, okuyan insanları kimi zaman gülümsetmek kimi zaman da tokat yemişe çevirmek ve farklı kavramlar üzerinde kafa yormak istedim.



Bunu yine ben anlatıcı tarzında yapmaya niyetlendim.



Aşk Ekmek ve Ölüm’ün Onur Kitap baskısında çok farklı bir hayatın insanlarının (Kırmızı Perdeler’in) hikâyesini de ekledim kitaba.



Üstelik bu hikâye ile birlikte kitabın tamamlandığını hissettim.



Aşk Ekmek ve Ölüm’ü kırgın, öfkeli, alıngan ve neden fark edilmiyorum diye düşündüğüm bir zamanımda kaleme aldım herhalde.



***



Efeler Yalnız Ölür’ün mayasını 1923 doğumlu dedemden dinlediğim hikâyeler, öyküler, kişiler, kırılmalar ve savrulmalar oluşturuyor.



Ben bu anlatıları geliştirdim, içine farklı öyküler, hayaller, meseleler ve gizemler ekledim.



Batı Anadolu’nun tarihini çalıkakıcılar, efeler ve zeybekler üzerinden anlatmak istedim.



Bu kitap hikâye gibi dursa da aslında içinde geçen olaylar, kahramanlar ve birbirine bağlantılar nedeniyle roman da denilebilir Efeler Yalnız Ölür’e.



Bu kitaptaki hikâyelerin hepsi sekiz ile on yıllık arasında…



2018 yazında taslağa son halini verdim, kitabı yayınevime gönderdim ve hayatımdan memnun, dingin bir zamanımdı.



Efeler Yalnız Ölür, 2018 sonbaharında piyasaya çıktı ve okuyucu tarafından fazlasıyla kabul gördü.



***



Gelelim son kitabıma... Nihan, çok katmanlı bir kitap… Metinler arasılığın, hikâye içinde hikâyenin, aynı konunun, olayın farklı biçimlerde anlatılmasının ve fazlasıyla bilinç akışının olduğu, küçük bir sahil kasabasında geçen bir roman...



Yazarının romanı yazarken çok eğlendiği bir kitap…



Romanın mekân olarak seçildiği kasabada esrarengiz olaylar, tarikatlar, toplumsal gruplar ve ilginç insanlar var. Bunlar birbirleriyle mücadele halindeler…



Nihan, yazar olmak isteyen bir kahraman… Öfkeli öyküler yazan, dergilere metinler gönderen, burnunun dikine giden, kimseyi dinlemeyen ve hayali için elinden gelen her şeyi yapan genç ve güzel bir kadın…



112’de Acil Tıp Teknisyeni olarak çalışıyor.



Murat Gürhan KARA, Nihan’a körkütük âşık bir öğretmen ve Nihan’ın gönlünü kazanmak için aylarca peşinden koşuyor ama başarılı olamıyor. Çünkü en başında Nihan’ın telefon numarasını izinsiz alıyor ve bu konu ikisi arasında büyük bir mesele haline geliyor.



Onca çabaya ve yaşanmışlığa rağmen, Nihan MGK'ya evlenmek veya çıkmak istemediğini söylüyor, nihayetinde kendisini her koşulda doyuma ulaştırdığını düşündüğü sanatı seçiyor, ama en sonunda takıntılı, başka bir âşığı tarafından hayattan koparılıyor. 



Aynı gün kasabada başka bir cinayet işleniyor ve bu suç da aksi gibi MGK’nın üstüne atılıyor.



MGK, aylarca hapis yatarken, Nihan’ın hayallerini gerçekleştirmek için okuyucuya bir sürpriz yapıyor ve büyük bir karar alıyor.



Roman, Türk filmleri gibi bir sona sahip…