Yazının başlığından konuyu tahmin edip: “Hocam, milli takım hakkında yorum yapmamış bir sen kalmıştın sen de gel tam olsun.” gibi iğneleyici c

Yazının başlığından konuyu tahmin edip: “Hocam, milli takım hakkında yorum yapmamış bir sen kalmıştın sen de gel tam olsun.” gibi iğneleyici cümlelerinizi duyarsam doğrusu pek şaşırmayacağım. Gayet normal. İstediğinizi diyebilirsiniz. Fikirlere saygılıyız. Eğer bizi: “Eyy okuyucu! Kim oluyorsun sen! Gel bakiyim buraya. Ne demek öyle yazar hakkında konuşmak. Yatırın mendeburu falakaya…”. Diyecek nahoş hali olanlara yakıştırıyorsan bak ayıp edersiniz. Yorum yapma, eleştirme, gerekirse takdir etme hakkınız. Bu konuda kimseye laf ettirmem. Milli takım için de bu durum aynen geçerlidir. Niye bu kadar rahat ve kendimden emin konuşuyorum? Çünkü en başta bir kere öncelikle biz bu takımın gönüllü vefakâr ve cefakâr taraftarıyız be! Biz konuşmayacağız da kim konuşacak?
Meseleyi sağlam bir düşünce zeminine oturtup, fikir özgürlüğü konusunda anlaştıysak şimdi “Kaçılın bakıyım önümden. Milli takım ve elenmesi hakkında iki mühim tespit ve eleştiriyi buraya yazayım. Üstelik ne demişdik. O kadar insan konuştu benim neyim eksik…
Şimdi efendim, önce bir durum tespiti yapalım. Malum takımımız Avrupa kupasında milletimizin özelliğini gösterir şekilde yine son dakika aklı başına geldiyse de (Burada bir deyim aklıma geliyor ama ne olduğunu sizin irfanınıza havale ediyorum) bir maç kazanıp iki maç kaybederek elendi mi? Elendi. Olabilir elenebilir. Tabi ki normal canım. Sizin de dediğiniz gibi er meydanı burası. Ya yenersin ya yenilirsin. Fakat tehlikeli ve çirkin olan bir şey var. Nedir o? Benim anladığım kadarıyla, futbolda bizim oyuncu ve ekibin rakiple mücadele etmesi gerekmez mi? Eee, peki o neydi yahu? Köy güreşlerindeki sinirli ergenlerin dönüp dönüp kendi köylülerine el kol hareketi yapması: “Seni utanmaz, çıkışta görürsün. Çeşmenin başına gel uleen!” yollu tehditler savurması ne oluyor azizim! Ne kadar ayıptı öyle yahu! Hele hele bazı taraftar bildiğimiz kişilerin, aleni bir şeklide(sosyal medyada siz de okumuşsunuzdur) her yediğimiz golde sevinmesi, koynumuzda yılan varmış gibi hissettirip yüreğimizi daha da bir yakmıyor mu?
Yahu biz ne ara bu noktaya geldik aziz okuyucu. Kol kırılıp yen içinde kalır, karı ile koca arasına girilmez. Onlar barışır sen kötü olursun diyenler, böylelikle özele, “bize”, ele karşı görüntüye dikkat çeken yine bizler değil miydik? Daha da anlaşılmadıysa baksokak ağzıyla dillendireyim: “Yerim üleen ben skoru. Kaç olursa olsun. O ne çirkin manzara. Altımızdaki sandal batıyor ahaliii! Hoop kime diyooom!” Sonra gelsin küsmeler kavgalar, kırgınlıklar… Daha ne diyeyim. Milli takım da bizi birleştirmiyor farkında mıyız? Bak şimdi yine yüreğime köz düştü…
Gelelim ikinci tespitime. Her ne kadar takımımızın gidebildiği yere kadar gitmesini istesem de doğrusu gruplardan çıkamayacağımızı tahmin ediyordum. Niyesine gelince. Sebep basit azizim. Ben malımı bilirim de ondan. Şimdi eğitimcilerin kalkıp “Çocuğunu komşunun çocuğuyla kıyaslama” gibi ikazlara muhatap olabiliriz ama olsun. Elin oğlu taktik diyor, bu uğurda günler gecelerce kütüphaneler dolusu kitaplar ezberliyor, yeni yöntemler arıyor; bilimsel veri biriktiriyor ki belgeleriyle bilgisayarlar taşıyor. Bilmem hangi futbolcu ne kadar koşup, bilmem hangi ayağının hangi köşesiyle ne kadar şut çekmiş de bilmem çekerken hangi saç hareketini yapmış hepsini bir bir hesap ediyor. Peki biz ne yapıyoruz? Biz nasıl hazırlanıyoruz? Sizin de şu an cevap eminim aklınızdan geçmiştir. Gaz! Bildiğin gaz…
Aslında yeni ve orijinal bir tespit değil, farkındayım. Bunda şaşılacak bir şey yok. Biz uzun süredir ülke olarak akıl ve bilimden ne kadar uzaklaştığımızı siz de görüyorsunuzdur. Rasyonalitenin yerini kişisel gözlemler, ani refleksler aldı. Sonuçta milli takım… Adı üstünde bu ülkenin prototipi… Bu çocuklar, bu takım bu milletin fertlerinden seçiliyor. İşte bu yüzden de maalesef aklın karşısında duygularıyla hareket edib kaybediyoruz.
Onlar nerede eksik var diye akılıca düşünüp, eksiğini kabullenip giderme yoluna giderken, bizimkiler “Bekle ulan, yapılır mı bana be! Ben sana gösteririm şimdi” tavırlarıyla hareket ettiğimiz müddetçe kaybedenler listesinde olmaya mahkûm oluyoruz. Yirmi hamle sonrasını gören satranç oynayanlara karşı elindeki zarı öperek atan tavlacılar sizi…
Çok mu karamsar ve duygusal konuştum yahu! Olacak o kadar. Sonuçta ben de bu milletin ferdiyim azizim.