Türk düşünce tarihinde önemli bir yere sahip olan tarihçi, yazar, siyasetçi, iktisatçı, düşünür, ve Siyasi Türkçülüğün düşünce mimarı Yus

Türk düşünce tarihinde önemli bir yere sahip olan tarihçi, yazar, siyasetçi, iktisatçı, düşünür, ve Siyasi Türkçülüğün düşünce mimarı Yusuf Akçura İdil-Ural ülkesinde Volga boyunda, Tataristan’ın güneyinde Ulyanovsk şehrinde tanınmış bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Kırım Tatarlarından olan Gaspıralı’dan sonra Ka- zan Tatarlarından olan Akçura, tarihteki modern Türkçülük akımının en önemli temsilcilerindendir. 2 Haziran 1876 da doğan Akçura, babası tarafından Dibirler, annesi tarafından Apanaylar, Kazaklar gibi İdil-Ural bölgesinin tanınmış aileleri olan Kazan Tatarlarındandır. Yusuf Akçura çocukluk yıllarından itibaren, hayatı tecrübeler ile geçer. Daha 3 yaşında talihsiz bir şekilde babasını kaybeden Akçura annesi ile hayat mücadelesine devam eder.
İstanbul’a yerleşmeleri annesinin tecrübesizliği sonucu işleri kötü gitmeye başlayınca herşey tersine döner, artan mali bas- kılar ve borçlar ile mücadele edemez hale gelince, annesi elindeki bir kısım para ile birlikte, Akçura 7 yaşında iken Kırım’dan İstanbul’a gelmeye karar verir. Ve Akçura için hayat macerası burada başlar. Hayatı sürgün ve zindanlar ile de geçen Akçura Türkçülük akımının mücadelesinde çok büyük uğraşlar vermiş, ve bu konuda öncüsü olmuştur.

AKÇURA’NIN TÜRKÇÜLÜK PROJESİ
Akçura’nın Türkçülüğü İstanbul-Rus- ya ve Fransa olmak üzere üç farklı ortam- da gelişmiştir. Türkçülük fikrinin ilk kazanımları İstanbul’a gelmesiyle başlar. Onu en çok etkileyen olay Başkurt Türkleri’ nden dinlediği Acılı Göl Efsanesi’ dir. Acılı Göl 1876 Türk-Rus Savaşı’na kadar mavi sulara ve lezzetli balıklara sahiptir. Bu savaşta Ruslar tarafından Türklerin arazilerin işgaline, zulmüne ve akıtılan kana bu göl çok üzülür. Üzüntüsünü göstermek için suyunu kan rengine boyar ve Ruslar buralara gelip yemesin diye balıklarını da zehirler. Başkurt Türkleri’ nin anlattığı bu efsanede Rusya’daki Müslüman Türkler ile Osmanlı Türkleri’ nin duygu birlikteliği Akçura’yı çok etkilemiştir.
Akçura’nın Türkçülüğünün gelişmesi ve olgunlaşması Paris ortamında gerçekleşmiştir. 19 yüzyıl ilk yarısında büyük devrimlerin getirdiği tezatlar ve çatışmalar şid- detli düşünce ayrılıklarına mahal vermiştir. Akçura Türklük siyasetinin Osmanlılık gibi genel olduğunu ve henüz taze ve yeni bir düşünce olduğunu belirtmektedir. Ona göre içinde bulunduğu çağ milletler çağı olduğu için, Türkçülük fikirlerinin Türkler arasında da kuvvetlenmesini ısrarla istemektedir.
Akçura tarihçi ve hukukçu Ahmed Cevdet Paşa’nın Osmanlı Devleti’nin Kırım, Kazan ve Tataristan ile ilgilenmesi gerektiği yolundaki görüşlerine dayanarak, imparatorluğa Türkçülük siyaseti tavsiye etmektedir. Akçura “Osmanlı Devleti ve Türkler” isimli makalesinde Türklerin genellikle birleşme isteklerinin varlığına Cengiz Han’ın, Timur ve Osmanlı İmparatorlukları’nın kurulmasını delil göstermektedir. Akçura Türkçülük politikasında Osmanlı Devleti’nin sınırları ile daraltılamayacağını dünyanın neresinde Türk varsa onunla ilgilenilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Kısacası Akçura Sibirya’dan Hint Okyanusuna ve Japonya Denizi’nden Akdeniz’e kadar uzanan geniş sahada yaşamakta olan Türk ırkının uyanmasıi birleşmesi ve parlak bir geleceğe hazırlanması için bütün eserlerinde, yazıların- da, görüşlerinde Türklüğün bir bütün olduğunu, Türkiye Türkleri ile Türkiye dışındaki Türkler arasında siyasi sınırların dışında bir farkın olmadığını savunan bir Türkçü olmuştur. Böylece Akçura ömrü boyunca Türkçülük fikrine, sadık kalmıştır. Türkçülük fikrinin ve akımının devam etmesi yönünde çok çalışmalar yapmış ve Osmanlı Devleti siyasi politikalarında Akçura’nın görüşlerinden etki alarak, Osmanlı düşünür ve aydınları da bu siyasal politika da Akçura’dan feyz almışlardır.
Sonuç olarak Yusuf Akçura ömrü boyunca Türkçülük fikrine sadık kalmıştır. Sosyalist fikirleri de yakından tanıyan bir insan olarak, bu fikirleri Türkçülük fikriyle bağdaştırmaya çalışmıştır. Akçura’nın Türkçülüğü, bir yanda Balkanlar diğer yan- da ise Asya’yı kaplamaktadır. Akçura tarih araştırmalarında faydacılığa taraftardır. Birinci Türk Tarih Kongresi’nde sunduğu tebliğde “Tarih mücerret bir ilim değildir. Tarih hayat içindir; Tarih milletlerin, kavimlerin varlıklarını muhafaza etmek, kuvvetlerini inkişaf ettirmek içindir” demiştir. Akçura unutulmaması gereken bir cevherdir.
Kaynakça: Fuat Uçar/ Türkçülüğün Manifestosu