Güne uyandım, rutin, zebra, japon ve beta balıklarımın yemlemesini yaptım, bonsai minik ağacım var, su verdim, az keyifsiz, kurumazsa iyi, falkonetti ile birkaç laf ettim ( falkonetti, muhabbet kuşum) sosyal medya sayfalarımı açtım, göz gezdiriyorum ki, bir paylaşım şöyle, gözüme ilişti “Acil emekliye zam, açım aç” yazıyor. Her gün yaptığım gibi gazetelere göz gezdirdim, haberlere baktım, seçili birkaç yazarın makalelerini okudum. Aklım emekli arkadaşımızın zam talebiyle birlikte açım aç diye yazdıklarında, öfkesinde, serzenişinde kaldı.

Kanunlarımız var, ülkemizde emeklilik sistemi ve kaideleri belirgin. Devletimizin çalışanlara olduğu gibi emekli olmuşlara da belirli periyodlar içerisinde maaşlarına artış, zam yapması gerekli. Çalışan ya da emekli olmuş her yurttaşımızın talep kâr olması, zam istemesi de çok doğal bir beklenti. Acayip olan, benimsemediğim, hemfikir olmadığım tarafı, her birey maaşının yüksek olmasını, yükseltilmesi için istekte bulunmasını doğru bulurum da, “açım” diye hal-i durum tespiti neden?

Türkiye’m de devlete bağlı çalışanlar ya da özel sektörde çalışanlar, çalışan ve emekli olanlar, maaşlarının yükselmesini isterler. Doğal akış içerisinde alım gücünün stabil olduğu, enflasyonun sıfırlar düzeyinde olması halinde dahi maaşlarında iyileşme ve artış talepleri olur ki, tabiidir. İnsan yaşadığı her günün bir öncekinden daha iyi ve daha güzel olmasını diler, temenni eder. Maaşlarımız için “açım” belirteci kullanmak, donuyorum demek, çıplağım demek, itici ve insani değil, zira bu halden sıyrılmak, kurtulmak için emekli olmaya, çalışılan bir süre sonrasında emekliliği hak kazanmaya da gerek yok. Türkiye Cumhuriyeti devleti laik bir hukuk devleti olduğu gibi sosyal bir yapıya haizdir, sahiptir. Devletimiz başta olmak üzere tüm kurum ve kuruluşlarımız, insanımızın başta olmak üzere hayvanlarımızın hatta ağaçlarımızın, nebatın dahi susuz kalmaması, soğukta negatif etkilenmemesi için tedbir ve önlemler alır. Tedbir ve önlemler dışında da olası sıra dışı gün ve hallerde ekstra destekler verir, koruyucu, onarıcı tutumunu sergiler.

Asıl temamız, konumuza dönelim, çalışanlarımız ve emeklilerin maaşları. Sıfır seviyesinde bir enflasyona muhatap olsak dahi, ücret, maaşlarımızda artış olmalı, iyileştirme olmalı. Aç falan olduğumuz için değil, daha iyi beslenmek, vitaminli, lezzetli beslenmek için. Çıplak olduğumuz, açıkta kaldığımız için değil, daha şık, daha alımlı, özgüvenimizi ve motivasyonumuzu artıracak şekilde giyinmemiz, kıyafetler, giysiler almamız gerekli. Kiracıysak ev sahibi olmak için ev sahibi isek evimizi daha yeni ve konforlu olanla değiştirmek için ücretlerimizin, çalışan ya da emekli, maaşlarımızın artırılması, yükseltilmesi gerekli. Maaş artış taleplerimiz için “açım” açıklaması simitle yapılan geçinemiyoruz hesapları hiç doğru değil! Ben geçen yıl ailemle tatile çıktım sadece iki haftaya yetebildi tasarrufum, bir ay olmasını istiyorum. Otomobilimi on yılda bir yeniliyorum, bu süreyi maksimum 5-6 yıla çekmek istiyorum. Günlük bir gazete, ayda iki kitap, ayda bir tiyatro temsili, iki defa da sinemaya gidiyorum, artık bu sınırlamaların kalkmasını, gönlümce tiyatroya, sinemaya gitmek, sınır koymadan okuyabileceğim kadar kitap almak istiyorum, günlük okuduğum gazete sayısını iki yapıp yanına da mizah ve politik, bilimsel, edebiyat dergileri de eklemek istiyorum. İnsanım, tıp ve bilim hangi seviyede gelişme gösterirse göstersin, yaşam yılı ortalamamız belirgin, tat alırken yemek, gözüm görürken gezmek, aklım yetiyorken sevdiklerimle, çocuklarımla, torunlarımla para mevzusunu hiç düşünmeden yaşamak istiyorum, insanım, çalışıyor ya çalışmışlığım var, insanca yaşamak istiyorum.

Bizler bu ülkenin yurttaşları olarak neden en aza, en asgariye talim ediyoruz ki! Olağandışı bir hal, afet mi var, savaş mı var, etkileşim içinde olduğumuz bizden uzak dünya meseleleri var ise neden bu tasarruf tedbirleri, kemer sıkma politikaları hep çalışan ücretliye emekliye, dula yetime. Ya topyekûn tasarruf edeceğiz ya da her kademede ki insanlar olarak insan gibi, insanca yaşamaya devam edeceğiz.