Birleşen özgürlük sevdalıları darbenin beynini demokrasinin antideterjanıyla temizlediler. Zaferin kokusu cennet vadisinden(Ankara) her yere yayılmaya b

Birleşen özgürlük sevdalıları darbenin beynini demokrasinin antideterjanıyla temizlediler. Zaferin kokusu cennet vadisinden(Ankara) her yere yayılmaya başlandı. Evet, kara bir gündü... Güzel ülkem tüm gün insanların gürültülerinden yorulmuş, dinlenmek için başını gecenin yıldızlı saçları arasında serin kollarına bırakacaktı. Yarına dinç uyanmalıydı çünkü yarında gizemli umutlar vardı. Yeniden tazelenecekti hırpalanmış yürekler ve masmaviye boyanacaktı yeniden gökyüzü... Buna hazır olmalıydı koca yürekli ülkem. Ama hain eller vardı masmavi gökyüzümüzü çepeçevre sarmak isteyen. Bizleri yolsuzluğa, yoksulluğa, karanlığa sürmek isteyen hain eller... Zalimlerden emir alan masum erlerin namlularından çıkan deli divane dikenlerle gül yüzlü ülkemizi kana bulamak isteyenler vardı... Yılanlar saldırmadan önce sinsi sinsi planlar kurarlar sonra aniden saldırıya geçer ve avını kolayca yakalarlar. Ülkemizin durumu da bundan farksızdı. Önce sinsice planlar yapıldı ondan sonra 15 temmuz akşamı yılan aniden saldırıya geçti. Ama evdeki hesap her zaman ki gibi çarşıya uymadı. Avlanmaya giden yılan avlandı. Kazdığı ihanet kuyusuna düştü ve halkın elleri arasında can çekişmeye başladı. Batıdan batan güneşin yerine ufuktan yepyeni libaslar giyinmiş, taptaze ışıklar içmiş siyasetin altın kafiyesi olan demokrasi doğdu. Yüzyıllarca silinmesin diye taşlara kazıla kazıla çizilen hain plan, biliçli halkın(aklın) silgisiyle ufalanmış kum tanelerine dönüştü... Halkımızın; esaret altında yaşayacağıma, özgürlüğüm adına ölürüm andını unutacak kadar narkoz çekmiş bazı şizofreni hastalar, yanlış yere ve yanlış zamanlı bir mayın döşediler... Demokrasinin ölümü adına döşenen bu mayının patlamasını Allah bile istemedi ki, tüm halk birlik oldu ve döşenen o mayını kendi bedenlerinde patlattılar... Dillerde özgürlük marşlarıyla demokrasi meydanlarında şahadet şerbeti kokusu yayılıyordu. Korkuların darağaçlarında idam edildiği o gece, el ele sımsıkı tutmuş yüreklere durmadan cesaret yükleniyordu. Bedir de çanakkale de mazlumun yanında yer alan, zalimi yeryüzü cehenneminde canlı canlı kavuran Yüce Allah, 15 temmuzda da aynı şekilde mazlumun yanındaydı. Yeryüzüne sayısız melekler inmiş mazlum halkla omuz omuza demokrasi mücedelesi veriyorlardı... Birlik, beraberlik, kardeşlik yeniden filizlendi güz mevsimini ardına bırakarak. Ve Türkiyem kazandı. Tarihin sayfalarına adını altın harflerle DEMOKRASİNİN ZAFERİ şeklinde yazdırarak...