Mart başlayalı dedemin hasta ve yorgun yüzü hepten solmuştu. Bronşiti azmış konuşurken sözcüklerine hırıltı eşlik ediyordu. Ayakları öyle şiş

Mart başlayalı dedemin hasta ve yorgun yüzü hepten solmuştu. Bronşiti azmış konuşurken sözcüklerine hırıltı eşlik ediyordu. Ayakları öyle şişti ki hasta bedenini taşıyamaz olmuştu. “Bu ayaklar bana ayrı yük oluyor artık” diye söylenip dururdu. Mart güneşinin canlılığı uykuda ki yılanları uyandırır cinstendi. Toprak gençliğine kavuşuyordu. Okuldan geldiğimde kuş cıvıltılarıyla doğanın müzik şölenine dedemin iniltileri eşlik ediyordu. Dedem yorgun iskeletini ve soğumuş kemiklerini güneşte ısıtmakla meşguldü. Geldiğimi fark etmemişti. Tarçın rengi kasketini takmış dünyanın yükünü sırtında taşıyormuşçasına iki büklüm oturmuştu. Yüzünün zayıflığını örten sakalları ağarmış, yorgun gözlerini kapatmış bir şeyler düşünüyordu. Göz kapaklarının altına sakladığı düşünceleri yüzündeki çizgiler ele veriyordu. Göz uçlarından göz kenarlarına taşan yaşlar vardı. Yanından sessizce geçip boyası dökülmüş briket duvara tutunarak merdivene yöneldim. Eve koştum beyaz yakalı mavi önlüğümü çıkardım, pencereye koşup dedemi izlemeye devam ettim. Dedemin oturduğu taburenin az ilerisinde babaannem bahçede iki komşu kadınla oturmuş hararetli hararetli bir şeyler konuşuyordu.
Dedemi izlerken çocukluk anılarımın hâkimi, her bayram elini öptüğüm, bilgisi denizleri aşan, sözüne yüreğinden, emeğinden, gördüklerinden katan adam nasıl da bu hale gelmişti diye düşünüp durdum. Kışın v yaka gri bir kazak veya lacivert bir süveter giyerdi, babaannem örmüştü. Sabah serinliğinde kalkar kahvaltısına özenir muhakkak kahvesini içerdi. Salonda ki sedire bacaklarını uzatır dirseklerini sedirin kollarına, ellerini çenesinin altına yerleştirip radyosunu dinlerdi. Giydiği şalvarı yer yer sigara külünden yanmış az gören gözleri bunu fark etmezdi. Onun sözüne karşı çıkmak mümkün değildi. Etrafı kendi gibi tam görmek isterdi, tembelliği sevmezdi. Babaannem kızdıklarını hoş görür, onu sakinleştirirdi. Bazen küserdi ama bana hiç küsmedi kimseyi de küstürmedi. Ne kadar büyürsem büyüyeyim dedemin gözünde çocuktum. Dedem çocukluğumun en güzel anılarını teşkil ediyordu. Anne gibi baba gibi bir kelime dede, her güzel kelimenin karşılığı dedem..
Aylar birbiri ardına geldi. Zaman dedemi iyileştirmenin ötesinde ağırlaştırdı. Dedem öldü tüm bunları da yanında götürdü. Çocukluğumdan kalma sancıdır mayıs.. ilk kaybım, ilk acım.. Onun ölümüyle bir araya gelen koca bir aile cenazeden birkaç gün sonra dağılırken bir devir kapandı. İdeal sevgimin öznesi kaybolup gitti. Ölümüne üzüldüğüm rüyalar bırakıp gitti, dedemin ölümünü tarif edemiyorum. Aklımda dedemle ilgili bahçede oturduğu o an, bir de türküsü kaldı..
Tükendi Nakdi Ömrüm
Dilde Sermayem Bir Ah Kaldı
Derun-i Derdimi Lokmana Gösterdim
Dedi Eyvah Bu Derdin Defunine Çare
Hakiki Bir İlah Kaldı Ne Kara Günlerde Halk Etti Beni Mevlam
Tutuldu Şemsi Bahtım Gonca Güllerim Simsiyah Kaldı
Elimde Bir Keşkül Başımda Bir Küllah
O Da Bana Sermaye kaldı..