Türkiye 6 Şubat’ta yaşanan , sadece 10 ili değil tüm yurdu derinden etkileyen depremin yaralarını sarmaya başladı. Bu acı olayla birlikte üzerimizde uzun zamandır eksik olan, görmezden geldiğimiz bir çok duyguyu yaşamış olduk. Merhamet, yardımlaşma , birlik olma gibi Anadolu insanın özünde olan hissiyatları yaşamımızın ana noktası haline getirdik.

Ne yazık ki yardımlaşmanın en yüksek seviyede olması gereken  bu dönemde yapılmaması gereken yanlışlarla da karşılaştık. Krizi fırsata geçiren fırsatçılarla, fitne fesat çıkarıp halkı yanlışa yönlendirenlerle, birlik olacağımız yerde ayrışmaya çanak tutan açıklamaların içinde bulduk kendimizi. Şimdi yaralarımızı sarmaya başlamışken iyiysiyle kötüsüyse yaşanılan hadiseleri asla unutmamamız gerekiyor.Verilen sözlerin peşinde olmalı, güvenirli konutlar oluşturmada el birliği ile ivedilikle hareket halinde olmalıyız. Depremin etkilediği bölgeleri eski halinden daha iyi haline getirmeli ve demografik yapının bozulmasının önüne geçmeliyiz.

Demografik yapının bozulması, kültürel ve tarihi değerlerin kaybolması daha büyük sıkıntılara yol açacaktır. Türkiye’nin milli sınırları için de stratejik öneme sahip olan bölgelerin hasarlı olarak kalması demek güvenliği de etkileyen olgulardan biridir. Özellikle Mustafa Kemal ATATÜRK’ün ‘şahsi meselem’ dediği dönemde çok zorlu şartlarla ve hasta haliyle üzerine düştüğü Hatay’ın korunup gözetlenmesi,  yaralarının hızlıca sarılması şarttır.Çünkü Hatay güney coğrafyası güvenliğinin kilit bölgesidir.

Medeniyetlerin şehri ve hoşgörü dinin hakim olduğu Hristiyan,Musevi ve Müslümanların kardeş olarak yaşadığı muazzam zenginlikte bir bölge Hatay. Konum itibariyle Suriye’ye yakın olması nedeniyle yoğun göçe maruz kalmıştı.Depremden önce bile nufüsünün 4/1 ‘in Suriyeli olduğu bölgenin asıl sahipleri şimdi bölgeden uzaklaşıp başka şehirlerde yaşam sürme hazırlığında. Böylesine bir boşluk Suriyelilere fırsat tanıyacaktır. Yarası sarılan Hatay, depremi acı bir fırsat olarak kullanarak Suriyelilerden uzaklaştırılmalıdır. Bölgenin tamamiyle sahiplerinden ayrı Suriyelilere teslimiyeti demek jeopolitik güven unsuruna zarar verecektir. Bu konuda gözümüzün açık ve sürecin takipçisi olmamız gerekiyor.

Türkiye’ye düşman ülkelerinin olası bir işgal planında hedef alacağı bölgelerden biri olan Hatay’ın yaşanan doğal afetle tarumar olması bizler için acı ancak krizden faydalanmaya  çalışanlar için bir fırsat olmamalı. Bölgeye yeniden yerleştirelecek halkın güvenliği sağlanmalıdır. Jeopolitik risklere sebep olacak olayların önüne geçmek hem devletin hem de Türk halkının görevidir.Acımız büyük, normalleşmek zor ancak emanetimizin de manevi değeri çok değerli.

Depremde hayatını kaybedenleri rahmetle anıyor, yaralarımızı hızlıca sarıp normale döneceğimiz huzurlu günler umut ediyorum…