MİKROBALDİNG İLE KUSURSUZ KAŞLAR

Makyaj çoğu kadın için zaman alan bir işlem. Özellikle uzun iş saatleri ve yoğun tempo esnasında makyaj ile vakit kaybetmek istemeyen kişiler kalıcı makyaj uygulamalarına yöneliyorlar. En çok tercih edilenlerin başında microblading (kıl tekniği kaş) gelmektedir.  Özel Amerikan Cerrahi Tıp Merkezi  Estetik uzmanı  Nilgün ARABACI’ya  mikrobalding uygulamasını sorduk. 

Microbalding( Kaş Kontürü)  Nedir?

Güzelliğine dikkat eden tüm kadınlar için kaşlar çok önemlidir. Kaşlar yüzümüzdeki ifadeyi belirler. Bunun için de kaşlarımızı düzenli olarak almak ve aralardaki boşlukları kaş farı ile doldurma ihtiyacı duyarız. Mikrobilading ile her gün bu işlemi yapmaktan kurtuluruz. Böylece günün her saati bakımlı olabiliriz. 

Mikrobalding aslında bir pigmentasyon uygulamasıdır. Boya kişiye özel, steril iğnelerle kaş bölgesinin altına enjekte edilir. Kaş dövmesi olarak adlandılır ama tam olarak dövme diyemeyiz. Çünkü dövme daha derine yapılan bir işlemdir. Dövmeden farklı olarak kaş bölgesinin içini boyamak yerine özel microblading iğnesi ve renk değiştirmeyen pigmenler ile uzman kişiler tarafından kaş bölgenize tek tek çizgiler çizilerek, gerçek kaş görünümü verilmesidir. Bu uygulama iki saat gibi bir sürede tamamlanır.

Kimlere Uygulanır?

 Microblading 3D kıl tekniği, seyrek veya dökülmüş kaş bölgesine uygulanır. Kusurlu bölgelerin yanında daha kalın ve etkili kaşlara sahip olamk isteyenlere de uygulanır.  Kaşların doğal görünümü bozulmadan, ten rengine ve kaş rengine uygun bir renk seçilip uygulanır. En çok sorulan sorulardan biri de ağrılı olup olmamasıdır. Dövme yaptırırken hissedilen acı ile kıyas kabul etmez. Tamamen acısız bir uygulama olduğunu da söyleyemeyiz tabii. Anestesi krem ile daha konforlu hale getirilir. Böylece kişinin daha az acı hissetmesi sağlanır. Tabii kişiye göre de acının derecesi değişir. 

Kaş Kontürünün kalıcılığı ne kadar sürer?

Kalıcılık süresi  ortalama 1-1.5  senedir. Ancak bu süre işlem derinliğine, kullanılan boyanın  kalitesine ve kişinin cilt tipine bağlı olarak değişir. Yağlı cilt tiplerinde kalıcılık süresi daha kısa olurken, kuru cilt tiplerinde bu süre daha uzun olabilmektedir. 

KALIN BAĞIRSAK KANSERLERİ İLE HEMOROİDAL HASTALIĞIN İLİŞKİSİ VAR MIDIR?

Kalın bağırsak kanseri ve hemoroidal hastalık birbirinden tamamen ayrı hastalıklardır. Kalın bağırsak kanseri kadınlarda ve erkeklerde en sık görülen kanserler arasında 3. sırada yer alır. Kalın bağırsak kanseri ciddi bir hastalıktır ve erken tanı hastalığın tüm seyrini değiştirir. Bu nedenle günümüzde 45 yaşından sonra düzenli aralıklarla kolonoskopi yapılması önerilir. 

İstanbul Florence Nightingale Hastanesi, genel cerrahi bölümünden, Prof Dr. İlknur Erenler Bayraktar, hemoroidal hastalığın (basur) toplumumuzda yaygın olarak görüldüğüne ve kalın bağırsak kanserleri ile ortak olan belirtilerine dikkat çekiyor; 

Hemoroid nedir?

Hemoroidler makat içi ve dış kısmında yer alan, damar yumakları ve bağ dokusundan oluşan yastıkçıklardır. Bu yastıkçıklar anal sfinkter kasları ile birlikte çalışarak kişinin istemsiz olarak dışkılamasına, gaz ve sıvı çıkışına engel olur. 

Kronik kabızlık, ıkınmaya neden olan durumlar, ishal, uzun süre tuvalette oturmak bu yastıkçıkların şişmesine, tutundukları yerden koparak sarkmalarına dolayısıyla hemoroidal hastalığa neden olur. 50 yaşın üzerindeki bireylerin yarısının hemoroidal hastalık ile ilgili şikayetleri vardır. Erken evre hemoroidal hastalık kanama dışında bulgu vermez. İlerleyen evrelerde giderek sarkar ve büyüyerek makatın dışına doğru çıkar. Bu dönemde kanama dışında ele gelen şişlik, kaşıntı ve ağrıya neden olabilirler.

Hemoroidal Hastalık ve Kalın Bağırsak kanserinin ortak bulguları 

Hemoroidal hastalıkta ve kalın bağırsak kanserinde makattan kanama ve dışkıdan kan görülür. Her ikisinde de bağırsağını tam boşaltamama hissi olur. Kalın bağırsak kanserinin erken dönemde belirgin bulgusu yoktur. Bu nedenle tarama yapılması önemlidir. Hastalık ilerledikten sonra belirti verir ki bunlarda spesifik değildir. Barsak alışkanlıklarının değişmesi, karın ağrısı ve şişkinlik, bulantı, kusma, açıklanamayan kilo kaybı, dışkı kalibrasyonun bozulması ve incelerek kalem şeklini alması, makat ağrısı görülebilir. Çalışmalar, hastalarda şikayetlerin başlaması ile tanı konulması arasında ortalama on dört hafta olduğunu göstermektedir. 

Kalın bağırsak kanserine neden olabilen risk faktörleri nelerdir?

Kalın bağırsak duvarından lümene doğru olan küçük çıkıntılara polip denir.  50 yaşından sonra kolonoskopik taramalarda erişkinlerin yaklaşık yarısında görülür. Çoğu zararsızdır. Ancak kalın bağırsak kanserlerinin %90’dan fazlası poliplerden gelişir. 

Adenomatöz poliplerin varlığı, geçirilmiş kanser öyküsü, genetik anomaliler, ailede kanser olması, uzun yıllardır devam iltihabi barsak hastalığı, durağan ve hareketsiz yaşam, kırmızı etin çok tüketilmesi ve lifden fakir beslenme başlıca risk faktörleridir.

Hemoroidal hastalıkta risk faktörleri nelerdir? 

Kabızlık veya ishal, ıkınma, tuvalette uzun süre oturma, hamilelik, yaşlanma, şişmanlık, oturarak çalışma ve ailesel yatkınlık, lifden fakir beslenme hastalığın görülmesi riskini arttırır. Bunlar dışında bazı patolojik durumlarda da görülebilir. Kolorektal kanser, portal hipertansiyon, omurga yaralanmaları, rektum cerrahisi sonrasında da görülebilir. 

Hemoroidal hastalık kansere yol açar mı? Ayrımı nasıl yapılır?

Hemoroidal hastalık kansere dönüşmez!

Ancak özellikle kalın barsağın son kısmı olan rektum kanserlerinde eş zamanda hemoroidal hastalıkta görülebilir. Bu nedenle rektal kanama nedeni ile gelen hastada hemoroidal hastalıkta var ise rektum kanseri gözden kaçabilir.

Çoğu zaman hemoroidal hastalık tanısı hastanın muayenesi sırasında konulur. Eğer muayene sırasında ele gelen anormal kitle veya dokular var ise ileri tetkikler yapılır. Bu nedenle rektal kanaması olan hastanın iyi değerlendirilmesi gerekir. Mutlaka rektal muayene yapılmalı ve rektoskopi veya sigmoidoskopi ve gerekir ise kolonoskopi ile değerlendirilmelidir. 

Anal bölge hastalıklarında rektal muayene çok önemlidir.  Hepsinin en sık ortak özelliği makattan kanama olduğu için muayene edilmeden tedaviye geçilmemelidir. Kanser gibi hastalıklar gözden kaçabilir. 

Hemoroidal hastalık ve kolorektal kanserlerin ortak özelliği

- Lifden zengin beslenme ve fiziksel aktivitenin arttırılması her iki hastalığında gelişmesini önemli oranda engeller. 

-Lif, barsak hareketlerini düzenler, şeker emilimini azaltır, kısa zincirli yağ asitlerini fermente ederek barsak duvarının beslenmesini sağlar ve aynı zamanda barsak florasını dengeler. 

-Günlük kadınlar için ortalama 25 gram, erkekler için 38 gram lif tavsiye edilir. Bu miktarda tahıllar, meyve ve sebzelerden alınabilir. 

-Düzenli egzersiz yapmak sindirim sisteminin sağlıklı çalışmasını sağlar. Tümör hücrelerinin bölünmesi ve çoğalmasını arttıran insülin seviyelerini düşürür. Barsaklardaki iltihabi ve bağışıklık faktörleri etkileyerek kolon kanseri riskini azaltır.

Dikkat! Son günlerde klima hastalıkları arttı!

COVID-19 MU? KLİMA HASTALIĞI MI?

 Yazın aşırı sıcaklarında ev, araç ve ofiste ‘imdada yetişen’ klimalar, hızla serinleterek o an serinletici etkisiyle mutluluk veriyor ancak fark ettirmeden de yatağa düşürüyor! Acıbadem Dr. Şinasi Can (Kadıköy) Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Zekai Tarım “Bugünlerde klima kaynaklı hastalıklara sık rastlıyoruz. Aşırı soğuk ve kuru havaya uzun süre maruz kalınması ve vücut direncinin düşmesi, kolaylıkla üst solunum yolları, alt solunum yolları ve akciğerde bazı enfeksiyonların gelişimine zemin hazırlayabiliyor. Covid-19 ile benzer şikayetlere yol açabilmesi nedeniyle de sıkıntı yaratıyor” diyor. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Zekai Tarım, klima ile gelen hastalıkları ve korunma yollarını anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.
 

Yüzyılın salgın hastalığı Covid-19 pandemisinde maske kullanımı kritik önem taşırken, bunaltıcı yaz sıcaklarına aşırı nemin de eklenmesi günlük yaşamı çok büyük ölçüde olumsuz etkiliyor. Nefes aldırmayan sıcaklarda adeta imdadımıza yetişen klimalar ise, farkında olmadan hasta edip yatağa düşürebiliyor! Acıbadem Dr. Şinasi Can (Kadıköy) Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Zekai Tarım, klima kaynaklı hastalıkların; klimanın fiziksel ve rezervuar etkilerine bağlı olmak üzere iki şekilde gelişebildiğini belirterek şöyle konuşuyor: “Klimanın fiziksel etkilerine bağlı olarak, ani ısı değişiklikleri ve ortamın aşırı soğuması nedeniyle bazı rahatsızlıklar gelişebiliyor. Aşırı soğuk ve kuru havaya sürekli maruz kalınması ve vücut direncinin düşmesi, kolaylıkla üst solunum yolları, alt solunum yolları ve akciğerde bazı enfeksiyonların gelişimine zemin hazırlarken; bunun yanında klima ile ortama yayılan tozlar da özellikle alerjik yapısı ve astımı olan kişilerin şikâyetlerini ve krizlerini tetikliyor, astım krizlerinin ortaya çıkmasına ve şiddetli kuru öksürüklere neden olabiliyor. Ayrıca klimaların üflediği soğuk havaya direkt maruz kalmak, yüzdeki sinir kılıfını etkileyerek ödem ve yüz felci yapabiliyor, kas ağrılarına, kas tutulmalarına neden olabiliyor dedi .”

Ameliyatsız gençleşme tedavileri hakkında merak edilenler

Ameliyatlı ve ameliyatsız birçok yöntem ile ciltte meydana gelen yaşlanmayı geciktirmek mümkün oluyor. Hatta bazı uygulamalarla zamanın ve tabii ki yerçekiminin etkileri neredeyse gideriliyor. Son yıllarda çok tercih edilen ameliyatsız gençleşme uygulamalarını Özel Amerikan Cerrahi Tıp Merkezi Estetik ve Medikal Koordinatörü Tuğba Taşçı’ya sorduk.

Ameliyatsız gençleşme nedir?

Hiçbir cerrahi müdahale olmadan teknolojik cihaz, serum, vitamin ve mezoterapi yöntemleri ile yapılan uygulamalara denir. Teknolojinin hızlı bir şekilde ilerlemesi ile  birlikte gerek cihazlı gerek cihazsız çok fazla  zaman almayan, kişilerin  günlük rutine kaldıkları yerden devam etmelerini sağlayan işlemler bütünüdür. Yaşam şartlarımızın ağırlaşması, sağlıksız gıdalar, çevresel ve genetik faktörler beraberinde bazı cilt sorunlarını da getirdi. Ciltte meydana gelen yaşlanmalar daha genç yaşlarda hissedilmeye başlandı. Bu sadece dış görünümü değil psikolojimizi de etkiler oldu. Bu nedenle ufak dokunuşlara ihtiyaç doğdu. Ameliyatsız cilt gençleştirme uygulamaları bu ihtiyaçtan doğdu ve hızla büyüdü.

Ameliyatsız gençleşme tedavilerine çok fazla ilgi var. Bu işlemler neden bu kadar ilgi görüyor ?

En büyük sebebi cerrahi olmadan ağrısız, acısız işlemler olması. Gündelik yaşama hemen dönüş sağlanıyor. Sonrasında herhangi bir kontrol, yoğun bir dikkat gerektirmiyor. Ameliyatlı işlemler daha ileri yaşlarda düşünülürken ameliyatsız yöntemler her yaştan kişiye hitap ediyor. Üstün teknoloji cihazlarının da sektöre girmesi ile daha hızlı sonuçlar alınmaya başladı. Bunun da ilgiyi artırdığını söyleyebiliriz.  

En çok tercih edilen uygulamalar hangileri?

Ameliyatsız gençleşme  tedavilerimizde cihazlı ve cihazsız yöntemlerimiz mevcut. Saten yüz germe, Hı Fu, Lazer, Scarlet gibi son teknoloji cihazlarla cilt gençleştirmek ve bazı sorunları gidermek mümkün.

BTL saten yüz germe; ultroson ve radyofrekansın birleşimi ile cilt altına ısı ve ses dalgaları ile uyarı sağlayarak kendi kolajeninizn üretilmesini sağlar. Kişiden kişiye göre seans sayısı değişiyor. Muayene sonrasında cilt yapısı elastikiyetine bağlı olarak değişir. Bebeksi ciltler için saten germe uygulamasını tercih ediyoruz.  Tedavi sonrası sıkılık, cilt elastikiyeti ve lifting etkisi yaparak kolajen dokuyu canlandırdığı ve doğal yöntem olduğu için danışanlarımızı son derece memnun ediyor.

Diğer etkili cihazımız FDA onaylı olan Scarlet S altın iğne uygulamamız, cilt altına birden fazla micro altın uçları ile uygulanan radyofrekans dalgaları sayesinde cildin ihtiyacı olan vitaminleri deri altına doğrudan gönderen, hasarlara onarım sağlayan on yedi farklı cilt problemini ortadan kaldıran bir yöntem. Son dönemde özellikle sivilce, sıkılaşma, akne, scar doku problemi yaşayan kişiler ve  kırışıklık giderme, deri toparlama, düzeltmede çok tercih edilen etkili bir uygulama.

İp askılama ile kolajen üretimi tetikleniyor 

Cihazsız gençleşme işlemlerinden bahsedecek olursak ilk olarak sizlere ip askılama yöntemimizden bahsetmek isterim. Yıllar  içerisinde düşen orta yüzü 30 dakikalık işlem ile ağrı sızı olmadan son derece konforlu bir şekilde eski haline getiriyoruz.  Biliyorum bu nasıl oluyor, mümkün mü diyorsunuz?  Aynı zamanda ip askılama işlemimizi kaşı düşük olan kişilere kaş askılama şeklinde de uygulayabiliyoruz. İpler zaman içerisinde eriyen ipler ve erirken tutunduğu bölgede kendi kolajenini oluşturduğu için kalıcılığını kendi yaratıyor. Danışanlarımız ve biz oluşan sonuçlardan çok memnunuz.

Mezoterapi nedir?

Herhangi bir cihaz ve acı, ağrı olmadan cildinize kanül yardımı ienjekte edilen cilt üstünü ve cilt altını besleyen cilde ihtiyaçlarını doğrudan veren bir uygulamadır. Mezoterapi özel hazırlanan solüsyonlar ile cildin kolajen ve elastik yapısını uyarır. Kan dolaşımı hızlandırılarak cilt yapılandırması sağlar. Mezoterapinin geniş bir uygulama bölgesi ve amacı var. Kişinin ihtiyacına göre amino asitler, mineraller, antioksidanlar, hyaluronik asit gibi maddeler hazırlanır. Cilt dokusu böylece onarılır ve eski sıkılığının kazanması amaçlanır. Enjekte edilen vitamin veya solüsyonların doğru uygulanması sonucun başarı oranını etkiler. Kırışıklık, cilt lekesi, sarkma, cilt sorunlarının yanında bölgesel yağlanma, selülit ve saç dökülmelerinde başvurduğumuz bir tedavi yöntemidir. Mezoterapinin yanı sıra tercih edilen doğal uygulamaların yanında prp ve kök hücre tedavilerimiz geliyor. Kendi kanımızdan kendi hücrelerimizin ayrıştırılıp vücuda geri verilmesi yöntemi olduğu için birçok kişi tarafından tercih ediliyor.

Belirli yaş aralığı var mı?

Bu uygulamalar genelde orta yüzü yer çekimine karşı yenik düşen kişiler tarafından tercih ediliyor. Tabii ki kişinin isteğine göre ve doktorumuzun muayene sonrası kararına göre işlem yapılıyor. Ama belirli bir yaş aralığı söyleyecek olursak 18 – 65 diyebiliriz.

İşlemler acı, ağrı veriyor mu?

Ağrı ve acı olmuyor, oldukça konforlu işlemler.

SİNOZ’DAN UZMAN ELİ DEĞİŞMİŞ İKİ MUCİZE ÜRÜN

Yenilikçi ürünlerine her geçen gün yenilerini eklemek için Ar-Ge çalışmalarına hız kazandıran sektörün lider markası Sinoz’un uzmanları geniş araştırmalar sonucu iki mucize ürün daha geliştirdi. 

SİNOZ LEKE SERUMU : Sinoz’un yeni geliştirdiği Sinoz Leke Serumu, içeriğindeki Alpha Arbutin, Meyan Kökü ekstresi ve özel drone teknolojisi ile elde edilmiş proteinler sayesinde lekelerin yoğunluğunu azaltmaya ve cilde daha aydınlık bir görünüm vermeye destek olur. Bu sayede güneş lekeleri, yaş almaya bağlı oluşan lekeler ve akne sonrası kalmış lekelerin görünümünü azaltarak cildinizin tek ton bir görünüm kazandırmasına destek olur. Formülündeki B3 Vitamini  sayesinde ince kırışıklıkların oluşumunun önlenmesinde de etkili olan Sinoz Leke Serumu, yoğun nemlendirme sağlayan Hyalüronik Asit sayesinde cildinizi hızlıca nemlendirir. Yağlı bir his bırakmadan cildinize ihtiyacı olan bakımı sağlar.