İZMİR AA- Manisa Celal Bayar ve Dokuz Eylül üniversitelerinden akademisyenler, TÜBİTAK destekli proje kapsamında tüplü dalış yaparak kıyıdan 40 metre derine kadar olan alanda inceleme yapıyor.
Manisa Celal Bayar Üniversitesi (MCBÜ) ve Dokuz Eylül (DEÜ) Üniversitesinden bilim insanları tarafından hazırlanan TÜBİTAK destekli "Ege Denizi'nin Makroflora Tür Çeşitliliği ve Ekolojik Durumu" başlıklı proje devam ediyor.
Saros Körfezi'nden Marmaris'e kadar olan bölgede tüplü dalış yaparak kıyıdan 40 metre derine kadar olan alanlardan örnekler toplayan akademisyenler, türleri kayıt altına alıyor, bunların yoğunluğu ve yayılma alanlarını ölçümlüyor. Çalışmada ayrıca karasal baskının boyutu ve yabancı türlerin tespitine yönelik veriler de toplanıyor.
Yaklaşık 1,5 yıldır devam eden çalışmalara MCBÜ'den Prof. Dr. Ergün Taşkın, Prof. Dr. Ersin Minareci, Doç. Dr. Orkide Minareci ile DEÜ Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsünden Dr. Barış Akçalı ile 5 öğrenci de katılıyor.
Anadolu Ajansı (AA) ekibi de proje koordinatörü Prof. Dr. Ergün Taşkın ve ekibinin İzmir'in Dikili ilçesi açıklarında gerçekleştirdiği çalışmaları takip etti.
Deniz biyoloğu Taşkın, dalışın ardından, deniz çayırları, makro algler ile Ege Denizi'nin ekolojik kalitesini elde edecekleri verilerle ortaya koymaya çalıştıklarını ifade etti.
Güncel durumun yanı sıra keşfedilmemiş yeni türleri de araştırdıklarını aktaran Taşkın, "Bir diğer çalışma ise yabancı türlerin durumu ve yabancı türlerin Ege Denizi'nde yayılışına bakıyoruz. Yine Ege Denizi'nin ekolojik kalite durumunu ortaya koyuyoruz. Aynı zamanda su ölçümü yaparak güncel verilere ulaşıyoruz." diye konuştu.
Taşkın, deniz çayırlarının insan faaliyetlerinden ne şekilde etkilendiğini ortaya koyduklarını ifade etti.
"Evsel ve endüstriyel kirlilik"
Deniz çayırlarına yönelik tehlikenin eski yıllara göre ciddi boyutta olduğunu anlatan Taşkın, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Deniz çayırlarında birçok noktada geri çekilme, yani sığa doğru çekilme olduğunu gözlemledik. Bu durum aslında ekosistemi ciddi şekilde olumsuz etkiler. Çünkü deniz çayırları ve makro algler denizlerin akciğeridir, oksijen üretir ve iklim değişikliğinde en önemli biyolojik elementlerden biridir. Bunları korumamız gerekiyor ki denizlerimizi daha sağlıklı bir sistem haline getirelim. Aslında deniz çayırlarındaki çekilmenin birçok sebebi var. Bölgesel sebepleri olmakla birlikte ülkemizdeki ana sebepler insan faaliyetleri dediğimiz özellikle evsel ve endüstriyel kirlilik. Marina yapımları, bunun dışında yine balıkçılık faaliyetleri, günlük yat turizmi faaliyetleri yani çapaların atılması...Tüm bunlar deniz çayırlarını olumsuz etkiliyor. Doğu Akdeniz'de ciddi bir şekilde tuzlulaşmanın arttığını söyleyebiliriz. Bu tuzluluk artışı da deniz çayırlarında yine olumsuz bir etki yaratmakta."
"Referans alanları belirleyeceğiz"
Ege kıyılarının tümünde çalıştıklarını dile getiren Prof. Dr. Ergün Taşkın, bölgede 25 ana istasyon olmak üzere birçok küçük ölçekte istasyonlarının bulunduğunu belirtti.
Deniz çayırlarının güncel yayılış durumunu izlediklerini anlatan Taşkın, "Her ana istasyonda karasal baskının aslında ne şekilde etkilediğini ortaya koymak açısından önemli bir veri elde edeceğiz. Bunları korumak için yine elde ettiğimiz verileri merkezi hükümet ve yerel yönetimlerle paylaşacağız. Ayrıca Ege Denizi'nin su kalitesinin ortaya konularak referans alanları belirleyeceğiz. Özellikle restorasyon gereken daha ciddi yaklaşılması gereken alanlar var. Örneğin İzmir Körfezi'nin iç kısımları..." diye konuştu.