İSTANBUL - Türkiye’de yönetici pozisyonundaki kadınlara dair tutumlara dikkat çeken Doç. Dr. Uçanok Tan, bu alanda yürüttüğü çalışmanın sonuçlarını İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde düzenlenen ‘İK’da Yeni Yaklaşımlar Etkinliği’nde paylaştı. Doç. Dr. Uçanok Tan, erkeklerin kadın yöneticiler ile çalışma deneyimlerini daha olumlu değerlendirdiğini ifade etti.

İstanbul Bilgi Üniversitesi Örgütsel Psikoloji ile İnsan Kaynakları Yönetimi Yüksek Lisans Programları tarafından 8’inci kez düzenlenen “İK’da Yeni Yaklaşımlar Etkinliği”, “Şimdi ve Burada: Çalışma Yaşamında Zaman, Esnek Çalışma ve Ötesi” temasıyla gerçekleştirildi.

Esnek çalışma modellerinden kurumsal yaşamın kurgusunda fark yaratan alternatiflere, çalışan psikolojisinden kadının iş yaşamındaki konumuna kadar pek çok konunun ele alındığı etkinliğin açılış konuşmasını üniversitenin İnsan Kaynakları Yönetimi Program Direktörü Doç. Dr. Başak Uçanok Tan yaptı. Türkiye’de yönetici pozisyonundaki kadınlara dair tutumlara dikkat çeken Doç. Dr. Uçanok Tan, bu alanda yürüttüğü çalışmanın sonuçlarını da etkinlikte paylaştı.

Doç. Dr. Uçanok Tan, kadın yöneticilere dair tutumları incelediği çalışmasına ilişkin, “72 kadın ve 16 erkekten oluşan bir gruba yönelttiğim sorular sonucunda kadına yönelik tutumların ilişki odaklı, iş odaklı ve iş ahlakı olmak üzere üç kategoride toplandığını gördüm. Kadınların ağırlıklı olarak ilişki odaklı yönetim anlayışını benimsediklerine ilişkin algı çarpıcı bir çıktı oldu. Kadın yöneticilerle iş deneyiminizi nasıl değerlendiriyorsunuz sorusuna ise kadınlardan anlamlı düzeyde olumsuz, erkeklerden ise olumlu yanıt aldım” bilgilerini katılımcılara anlattı.

“ANDA OLMAK BAŞARIYI SAĞLAR”

Etkinlikte zaman yönetimi konusu da uzmanlar tarafından masaya yatırıldı. İş yaşamında başarıya ulaşmak için zaman planlamasının doğru yapılması gerektiğini belirten İstanbul Psikodrama Enstitüsü Uzm. Psik. Dnş. Deniz Altınay, “Zaman planlamasının gerekliliği bireylerin zihnini gelecekte tutar. Başarı değerlendirmeleri ise zihinleri geçmiş ve geleceğe aynı anda bağlar. Anda olmak ise spontanite ve yaratıcılığı artırarak her ikisini de mümkün kılar” şeklinde konuştu.

Zaman için “sessiz dil” benzetmesi yapan İstanbul Bilgi Üniversitesi Psikoloji Bölüm Başkan Yardımcısı Dr. Öğretim Üyesi Ümit Akırmak ise şunları söyledi:

“Toplantılara zamanında gelip gelmemek gibi bazı tutumlar kim olduğumuzu gösterir. Zamanı planlamak ve işleri önceliklendirmek kişiliğin ipuçlarıdır. Her işi yapabilirsiniz ama hepsini aynı anda yapamazsınız. Dolayısıyla iş yaşamında bir adım önde olmak, krizleri önlemek ve işleri yetiştirmek için planlama yapmak şart.”

“KADINLAR ‘YA KARİYER, YA ÇOCUK’ SEÇİMİNE İTİLİYOR”

Kadına biçilen toplumsal rolleri anlatan İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Itır Erhart, annelik kavramına değinerek, “Annelik kararından sonra toplum sizin üzerinizde aktif rol alabileceğine inanmaya başlıyor. ‘Sen hamilesin işte ne işin var’ ya da ‘Sen annesin gidip çocuğunla ilgilen’ tarzı söylemlerle sizi kamusal alandan dışlamaya başlıyorlar. Kadınlar bir yandan cinsiyet eşitliği derken bir yandan annelik kavramı üzerinden ötekileştiriliyor. Bu nedenle ya kariyer ya da çocuk seçimine itiliyorlar” ifadelerini kullandı.

İş hayatında kadının rolüne ilişkin görüşlerini paylaşan Psikoterapist Ebru Tuay da kadınların evde ortalama üç saat daha fazla iş yükü olduğunu belirtti. Tuay, Nöropsikolog Prof. Ruben Gur’dan örnek vererek, “Prof. Gur’un yaptığı beyin taramalarına göre erkek beyni dinleme esnasında aktivitesinin yüzde 70’ini kapatıyor. Kadın ise dinlenme esnasında bile yüzde 90 aktif kalıyor. Kadınlar sürekli bilgi alımı ve analize devam eden bir beyne sahip” dedi.

“PLAZALARDA TEK MEVSİM VAR, ONU DA KLİMALAR BELİRLİYOR”

Etkinlikte kurumsal hayat kadar sonrasında yaşananlar da ele alındı. Örgütsel Psikoloji Yüksek Lisans Programı Tez Öğrencisi Elif Ayaz, yürüttüğü çalışmaları aktardığı konuşmasında, kurumsal hayattan ayrıldıktan sonra yaşamı değişen bireylerin görüşlerini aktardı. Ayaz, “Yaptığımız bir çalışmada, kurumsal hayattan ayrılanlara ilk neyin farkına vardıklarını sorduk ve ‘Mevsimler’ yanıtını aldık. Çünkü plazalarda tek mevsim var, o da klimalar tarafından belirleniyor. Dolayısıyla çalışanlar kendini sıkışmış ve tutsak hissediyor” diye açıklamada bulundu.