Kulaktan dolma bilgiler ve ezberler değil mi yanlışlarımızın sürme sebebi. İnsan akıl sahibi olsa da her bilgiyi her gördüğünü doğru ve yanlış

Kulaktan dolma bilgiler ve ezberler değil mi yanlışlarımızın sürme sebebi. İnsan akıl sahibi olsa da her bilgiyi her gördüğünü doğru ve yanlış diye ayırmaya yeterli değildir. Şüphe insanın en iyi kurtuluşu olmalıdır, paranoyak hale gelmeden, hastalık haline getirmeden, doğru bildiklerini ve doğru bilinenleri, çoğunluğun kabulün de olsa dahi aklına yatmıyorsa sormaya, araştırmaya, sorgulamaya ve analiz yapmaya ve sentez çıkarmaya ihtiyacı vardır. Doğru bildiklerimizin doğruluğunu, yanlış bildiklerimiz inde yanlışlığını defaten sorgulama yapmamız bir lüks değil, en gerçek bilgiye ulaşabilme zorunluluğu, mecburiyetimizdir. Bilim ve sanat da böyle düşüncelerle var olmuş, hüküm sürmüştür. Doğrunun sadece doğru olup olmadığı ötesinde daha doğru daha verimli daha kullanılabilirlik düşüncesi.
Günlük yaşantımızdaki alışkanlıklarımız, uygulama hallerimiz dahi sorgulanmaya ihtiyaç duyarlar. Sorgulama sonucu farklı bir sonuca ulaştırabileceği gibi bizleri, uygulama hallerimizin tekrar testi ile devamlılığı ile ruhumuza teskinde oluşturabilir ki, rahatlama ve mutluluk katar hayatlarımıza.
Köyün birine bir imam atanır.
Köylü ile çok güzel anlaşır ama her eşek anırışında, köylünün abdest yenilemesine anlam veremez bir türlü.
Dikkatini çeken bu durumun nedenini sorar.
İçlerinden birisi, yıllar evvel köyün imamının, “eşeğin anırdığını duyarsanız abdestiniz bozulur” dediğini, o yüzden de, yıllardır bunu uyguladıklarını söyler. İmam, böyle bir şeyin olamayacağını söyleyerek olayı araştırır.
Öğrenir ki, çok yıllar evvel, köyde su olmadığı için köy halkı toprakla abdest alıp, yani teyemmüm yaparmış.
Tabi ki, köye su, eşeklerin sırtında taşındığı için de, o zamanın imamı bir vaazında; “köyde su olmadığı için, abdestinizi toprakla alabilirsiniz ancak, eşeğin sesi duyulduğunda sırtında su taşıdığını bildiğiniz için, toprakla alınan abdest bozulur; çünkü artık su vardır” demiş.
Ancak, vaazı gönülsüz dinleyen bir köylü, sadece “eşek anırmasını duyarsanız abdest bozulur” kısmını duyup, bunu da halka yaydığı için, herkes de sorgulamadan bunu uygulamış.
Görünen o ki, zaman geçtikçe bu hikâyedeki şartlar değişmiş olsa da, insanoğlunun huyu, pek değişmemiş.
Ne yazık ki, hala daha insanoğlu, bir konu hakkında, bilgi edinme, ya da doğrusunu öğrenme yerine, duydukları ile hareket edip, duyduklarına gösterdiği tepkilerle, toplumsal refleksler oluşmasına neden oluyor.
Medyada yer alan ya da birilerinin kulaktan dolma verdiği bilgilerle, çığ gibi büyüyen tepkiler yaratabiliyor.>>
Yaşadıklarımız ya da gözlemlerimiz ne şekil de olursa olsun, tekrar deneyip, tekrar sorgulamak, tekrar ikna olmuş halimizle uygulama halimize devam etmek ya da terk etmek, insan farklılığımız değil mi ?