ANKARA

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, WOW Kongre Merkezi'nde düzenlenen Uluslararası Uyuşturucu Politikaları ve Halk Sağlığı Sempozyumu'nda konuştu.



Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında, bir asır önce Türkiye'nin işgal yıllarında çoğunlukla da işgalciler eliyle yaygınlaştırılmaya çalışılan alkol ve madde bağımlılığıyla mücadele için kurulan Yeşilay'ın, bugün küresel boyutta bir markaya dönüştüğünü söyledi.

Türkiye'de 107 şubesi ve dünya genelindeki 41 ülkede aynı isimli kuruluşlarıyla her geçen gün daha da büyüyen Yeşilay'ın, uluslararası alanda giderek daha çok kabul görmeye, itibar sahibi olmaya başladığını belirten Erdoğan, faaliyetlerini alkol ve tütün yanında bağımlılığın her türünü içine alacak şekilde genişleten Yeşilay'ın çalışmalarını hep desteklediklerini ve desteklemeye devam edeceklerini ifade etti.

İlk sempozyum ile bugün arasında geçen 4 yılda yaşananların, diğer alanlarla birlikte bağımlılıkla mücadele konusunda katedilmesi gereken daha çok yol bulunduğuna işaret ettiğini aktaran Erdoğan, şunları anlattı:

"Esasen bizim medeniyetimizle, kültürümüzle, tarihimizle, alkol ve tütün bağımlılığını yan yana düşünebilmemiz dahi mümkün değildir. Buna rağmen uyuşturucu ve alkol tüketiminin yaygınlaşmasından, tütün tüketimiyle mücadelede istediğimiz neticeleri bu alanda alamamamızdan eğer şikayet ediyorsak, çalışma yöntemlerimizi demek ki gözden geçirmemiz gerekiyor. Bir yerde bir eksiklik var. Elbette önleyici polisiye tedbirler, rehabilitasyona yönelik sosyal programlar, tedaviye yönelik sağlık hizmetleri önemlidir. Mutlaka en iyi şekilde bunlar verilmelidir. Ancak asıl mesele toplumumuzda bu tür kötü alışkanlıkların kök salabilmesine zemin hazırlayan iklimi ortadan kaldırmak olmalıdır. Bunun yolu da eğitimden, kültürden, medeniyet değerlerimizin yeni nesiller ve toplumun tamamına en iyi şekilde aktarılmasından geçiyor."

"Toplumu cehalet yıkar"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, haramı, helali bilen bir toplumda uyuşturucu, alkol, hırsızlık, haksızlık sorunlarının olamayacağını belirterek, şöyle devam etti:

"Eğer bu tür sıkıntılar varsa ve giderek büyüyorsa, bağımlılıktan öte başka sıkıntılarımız var demektir. Eskiler 'Duvarı nem, insanı gam yıkar.' derdi. Ben buna bir de 'Toplumu cehalet yıkar.' ifadesini ekliyorum. Cehalet öyle bazılarının sandığı gibi okuma yazma bilmemek değildir. Asıl cehalet, kültürünü, medeniyetini ve onun ürünleri olan kavramları, doğruları, yanlışları, iyileri, kötüleri, velhasıl değerlerimizi bilmemektir. Ülkemizde en azından bir kesimin, içinde bulunduğu cehalet karanlığında giderek daha fazla boğulduğunu görmekten üzüntü duyuyoruz. Kim olduğundan habersiz, nereden geldiğini ve nereye gittiğini bilmeyen, günübirlik yaşayan, hayatta ölçüsü, geleceğe dair ideali olmayan bu kesim için üzülmekten daha fazlasını yapmak zorundayız."

"Bağımlılıkla terör, birbirine benzer"
Türkiye'nin geçen 16 yılını değerlendirirken, eğitim ve kültür politikalarının yetersizliğinden hayıflanmalarının sebebinin bu tür konularda arzu ettikleri mesafenin katedilememesi olduğunu belirten Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"En güzel okulları yaptık, içlerini en modern araçlarla donattık, öğretmensiz sınıf bırakmadık. Ama bu okullara topladığımız çocuklara neler vermemiz gerektiği hususunda yeteri kadar tefekkür edemedik. Kültür ve sanat politikalarını desteklemek adına çok ciddi bütçeler ayırdık. Çok önemli fiziki altyapılar oluşturduk ama kendi kadim tarihimizi, kültürümüzü, sanat anlayışımızı yeni nesillere aktarma, benimsetme daha ileriye taşıma konusunda ortada kayda değer bir netice göremiyoruz. Böyle olduğu için de burada uyuşturucudan, alkolden, tütünden, bütün bunlardan kaynaklı bağımlılık tehdidinin sürekli büyümesi karşısında neler yapabileceğimizi konuşmak zorunda kalıyoruz.

Bağımlılıkla terör, birbirine benzer. Her ikisiyle de etkin mücadelenin yolu, sivrisineklerle uğraşmak yanında asıl bataklığı kurutmaya çalışmaktır. Bunu başarmamız lazım. Kaynağını kesmediğimizde bağımlılıktan kaynaklanan sıkıntıların önüne sadece polisle, jandarmayla, sosyal hizmet uzmanıyla, sağlık personeliyle geçmemiz mümkün değildir. Ülke yönetiminin en üst düzey sorumlusu olarak bu tür toplantılardan ve sizlerden beklentim, meselenin asıl kaynağının tespiti ve çözümü hususunda eğer disiplinlerle birlikte neler yapılabileceğinin yol haritasını önümüze koyamazsak, bu sıkıntı devam eder. Uzmanlar olarak sizler, bu rehberliği yaptığınızda işimiz çok daha kolaylaşacaktır."

"Elektronik araçlardaki bağımlılık çok daha büyük tehditleri oluşturuyor"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dünyadaki mazlum toplumların, diğer pek çok sorun gibi uyuşturucu ve alkol bağımlılığının yükünü çektiğini dile getirerek, yoksullukla bağımlılığın bir arada olmasının fevkalade düşündürücü olduğunu, çünkü uyuşturucu ve alkolün, ciddi maliyeti olan bağımlılık türleri olduğunu vurguladı.

Hayatını idame ettirmekte zaten zorluk çeken toplumlarda bu tür kötü alışkanlıkların yaygınlaşmasının masum bir eğilim olmadığına inandığını dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:

"Geçmişte doğu bloku ülkelerinde alkolün, toplumları bir nevi uyuşturmak, geçmişleriyle bağlantılarını kesmek, düşünmelerini, tartışmalarını engellemek için araç olarak görüldüğünü biliyoruz. Devlet eliyle yapılan teşviklerle yaygınlaşan alkol kullanma sorunu hala ciddi boyutlardadır. Aynı şekilde tütün alışkanlığının da uzun yıllar boyunca çok büyük imkanlara sahip uluslararası şirketler tarafından özendirildiği, o da ortadadır. Gazete ve televizyonlarından sinemasına kadar tüm medya endüstrisi, bu konuda etkili bir araç olarak kullanılmıştır. Uyuşturucu bağımlılığının ciddi boyutlarda olduğu geri kalmış ülkelerin kahir ekseriyetinin önemli yeraltı ve yerüstü zenginliklerine sahip olması, aslında hadisenin gerisindeki sebeplerle ilgili olarak bize fikir veriyor."

Gelişmiş ülkelerdeki uyuşturucu ve alkol sorununun sebeplerinin daha farklı olduğunu ifade eden Erdoğan, Türkiye gibi orta gelişmişlikten, üst gelişmişlik grubuna geçme mücadelesi veren ülkelerdeki uyuşturucu ve alkol bağımlılığının yaygınlaşmasının gerisinde de ihmaller yanında farklı saiklerin olduğunu kaydetti.

Bağımlılığında artık çeşitlendiğini aktaran Erdoğan, sadece alkol ve tütün bağımlılığı değil, elektronik araçlardaki bağımlılığın çok daha büyük tehditleri oluşturduğunu söyledi.

Bugün, 2 yaşındaki bir yavrunun, cep telefonuna bağımlı hale geldiğini, her şeyden koptuğunu, anne ve babasından kaçarak onunla meşgul olduğunu belirten Erdoğan, "Bu da ayrı bir tehdit. Buna karşı da neler yapabiliriz? Bunun üzerinde de ayrıca çalışmamız lazım. Bugün Türkiye'de satılmış cep telefonu sayısı 70 milyon civarında. Bizim nüfusumuz, 81 milyon. Bu, çok ciddi olumsuz sinyaller veriyor." dedi.

Terör örgütlerinin en önemli finansman kaynağının uyuşturucu ticareti ile alkol ve tütün ürünleri kaçakçılığı olmasının tesadüf olmadığını vurgulayan Erdoğan, "Bağımlılık yapan maddeler öyle tehlikelidir ki üreten de taşıyan da satan da bunların aynı zamanda tüketicisi olmaktan kurtulamaz. Dolayısıyla bağımlılık yapan ürünlere karşı verilen mücadele, aynı zamanda terörün kaynaklarını kurutmaya yönelik bir mücadeledir. Terörün olmadığı yerlerde de organize suç örgütleri, aynı işlevleri üstlenir. Bizim gözümüzde bunların hiçbirinin diğerinden farkı yoktur." ifadelerini kullandı.

"Çıkarmışlar bir elektrik sigara, garip garip şeyler"
Erdoğan, Türkiye'nin son yıllarda terörle mücadelede katettiği mesafenin en önemli sonuçlarından birinin de ister transit, ister tüketime yönelik olsun uyuşturucu ticaretinin tüm çeşitlerine büyük darbeler vurması olduğunu söyledi.

Aynı şekilde alkol ve tütün ürünleri kaçakçılığında da ciddi azalmalar meydana geldiğini ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:

"Başarılarımız var, yok değil. Gayemiz kendimizi de diğer ülkeleri de bu büyük oyunun malzemesi ve hedefi olmaktan çıkarmaktır. Öyle tilkice hareket ediyorlar ki. Çıkarmışlar bir elektrik sigara, garip garip şeyler. 'Efendim bunda nikotin yok.' Ne var? 'Çok az nikotin var.' Bu ne biliyor musun? O dudak alışkanlığı denilen olay başladığı andan itibaren herkes bakacaksınız ki o sigara alışkanlığını adeta böyle yemek yer gibi yemeğe başlayacak. Çok geldiler bize, hala geliyorlar. 'Şu kadar yatırım yapacağız, 500 milyon dolarlık yatırım yapacağız. 1 milyar dolarlık yatırım yapacağız.' Biz de kendilerine alternatif teklifleri götürüyoruz. Siz bunu Türkiye'de değil de yurt dışına ihraç edebilecek misiniz? Bunu yapar mısınız? 'Hiç olmazsa yüzde 10'u burada olsun.' Mesele anlaşıldı. Sizin tezgahınız başka. Siz buradaki gençliği buna alıştırmak istiyorsunuz. Kusura bakma, biz buna müsaade etmiyoruz."

"Dert DEAŞ'la İslam'ı kirletmek"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, terör örgütlerinin arkasında duranların, teröristleri teşvik edenlerin aynı zamanda onların bu tür faaliyetlerine de destek verdiklerini bilmeleri gerektiğini söyledi.

Mücadeleyi her alanda yürütmeden terörizmle başa çıkılamayacağını ifade eden Erdoğan, "Ancak terörle olduğu gibi terör örgütlerinin uyuşturucu ticaretiyle mücadelemizde de yeteri kadar destek alamadığımızı burada özellikle belirtmek isterim. Terör örgütlerini açıkça ve gizlice destekleyenlerin, İslami terör yaftasıyla tüm Müslümanları töhmet altında bırakıyor olmaları da ayrıca bir garabet örneğidir. İslamla terörü kimse bir araya getiremez. Zira İslam kelime anlamı itibarıyla sil kelimesinden türemiştir. Onun anlamı da barıştır. Barışı emreden bir dinin terörle yan yana konulması mümkün olabilir mi? Ama dert başka. Dert işte bu DEAŞ gibi, malum şu anda terörün en önemli temsilcilerinden olan bu örgütlerle İslam'ı kirletmek. Buna biz müsaade etmeyeceğiz. Elimizden gelen mücadeleyi veriyoruz, vermeye devam edeceğiz." şeklinde konuştu.

Türkiye'de DEAŞ'la da bir terör örgütü olarak mücadele edildiğini vurgulayan Erdoğan, PKK terör örgütü ve FETÖ'yle de bu mücadelenin verildiğini ve bunun devam edeceğini kaydetti.

Erdoğan, dünyada İslam dışında ismi terörle yan yana getirilen bir başka dinin olmamasının, bu kavramın kasıtlı şekilde kullanıldığı anlamına geldiğini belirterek, şöyle konuştu:

"Hristiyani terör diyor musunuz? Musevi terör diyor musunuz? Musevilerden teröre bulaşan yok mu? Hristiyanlardan teröre bulaşan yok mu? Var. Peki onları niye konuşmuyorsunuz. Gezi olaylarında uluslararası medya sürekli Taksim'i gösterdi değil mi? Şu anda Paris'te terör eylemleri var, uluslararası medyada bir ses var mı? Yok. Dünya sessiz, hiç Paris'i görmüyorlar. Niye görmüyorlar? Onların lekelenmesini istemiyorlar. İsteseniz de istemeseniz de dünya bunu takip ediyor. Türkiye'nin bu konudaki azmini, kararlılığını gayet iyi biliyoruz."

Erdoğan, geçmişte veya bugün çok farklı insanların yaşadığı coğrafyalarda terörün bir sorun olduğunu dile getirerek, buna rağmen sadece Müslümanların böyle bir ithama, böyle bir iftiraya maruz bırakılmasının küresel düzeyde terörle mücadelenin önündeki en büyük handikap olduğunu kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Tüm dünyayı terörizm karşısında ilkeli ve sonuç almaya yönelik bir tutum etrafında buluşmaya davet ediyoruz." dedi.

Erdoğan, her iş gibi bağımlılıkla mücadelenin başı ve sonunun insan olduğunu, insanı merkeze almayan bir anlayışla yürütülecek bağımlılıkla mücadele çabasının beyhude olduğunu kaydetti.

"İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" düsturuyla hareket ederek doğum öncesinden başlayıp son nefesine kadar hayatının her anında insana hizmet edecek bir sistem kurmanın gayreti içerisinde olduklarını dile getiren Erdoğan, ülkede eğitimden sağlığa, sosyal güvenlikten iş hayatına kadar her alanda ihtiyaç duyan vatandaşlara el uzattıklarını söyledi.

Erdoğan, sosyal destek programlarıyla bireyden başlayıp aileye ve toplumun tüm kesimlerine kadar yayılan çalışmalar yürüttüklerini belirterek, şöyle devam etti:

"İster bağımlı olsun ister hükümlü, topluma kazandırmayı hedeflediğimiz herkesi bu destek programlarının kapsamına dahil ettik. Milletimizin vicdanını yaralamayacak yöntemlerle tedavisini olmuş veya cezasını çekmiş kişileri yeniden toplumun onurlu ve üretken bireyleri haline getirmeye çalışıyoruz. Tütün mamulleriyle mücadele konusunda Türkiye, dünya çapında başarılara imza atmış bir ülkedir. Şimdi benzer bir programı uyuşturucu ve alkolle mücadele için de yürütüyoruz. Uyuşturucu tacirlerinin en önemli hedefi olan okullarımızın fiziki güvenliğini hem personel hem teknoloji yardımıyla güçlendiriyoruz. Bunun yanında idarecilerimizden öğretmenlerimize ve öğrencilerimize kadar meselenin tüm taraflarını bilinçlendirmeye yönelik programlar geliştiriyoruz. Suçlulara karşı da amansız bir mücadelenin içindeyiz. Gençleri ölüme gönderen terör örgütlerine karşı nasıl tavizsizsek, evlatlarımızın sağlığını ve istikbalini çalan uyuşturucu tacirlerine karşı da aynı şekilde tavizsiz davranıyoruz. İşte son zamanlarda cezaevlerinde 52 bin uyuşturucu noktasında mahkum olmuş insan var. Bazıları eleştiride bulunuyor. Burada özellikle bizim derdimiz uyuşturucu müptelası olmaktan halkımızı da gençliğimizi de kurtarmak. Eğer biz bu adımlarımızı atmazsak, o zaman Allah göstermesin gelecek nesilleri de kaybederiz. Burada adımlarımızı bunun için atıyoruz. El ele vererek de bu konuda bu işi geliştirmemiz lazım. Bizim nazarımızda gençlerimizin eline silah vermekle uyuşturucu madde tutuşturmak arasında hiçbir fark yoktur."

"Uyuşturucu suçlarında geri adım düşünmüyoruz"
Türkiye'nin uyuşturucu ticaretine karşı en ağır cezaların verildiği ülkelerden birisi olduğunu vurgulayan Erdoğan, cezaevlerinde bu suçlardan on binlerce kişi bulunduğunu, bu konuda en küçük bir geri adım düşünmediklerini, tam tersine daha etkili alınabilecek tedbirlere baktıklarını anlattı.

Erdoğan, rehabilitasyon için de kısa adı AMATEM olan alkol ve madde bağımlılığı, tedavi eğitim merkezlerini desteklediklerini ve yaygınlaştırdıklarını anlatarak, hem kamu hem de üniversite hastanelerin bu konuda giderek daha etkin çalışmalar ortaya koyduklarını da memnuniyetle gördüklerini kaydetti.

Bu konuda en önemli görevin ailelere düştüğünü belirten Erdoğan, çocukların alkol ve uyuşturucu batağına sürüklenmesinin önüne geçmek için ebeveynlerin bilinçli ve uyanık olması gerektiğini vurguladı.

Erdoğan, ailenin tespit edemediği bir sorunu devletin diğer birimlerinin üzerine yıkmanın adil bir yaklaşım olmadığını ifade ederek, çocuklarının yardıma ihtiyacı olduğunu düşünen ailelere devletin kapılarının sonuna kadar açık olduğunu söyledi.

Meselenin hem tespitinde hem çözümünde en büyük sorumluluğun aile bireylerinde olduğunu belirten Erdoğan, okulların her bakımdan olduğu gibi bağımlılık tehdidinden de uzak kalması konusunda İçişleri ve Milli Eğitim bakanlıklarının yakın iş birliği içerisinde Sağlık Bakanlığı ile çalıştığını anlattı.

Erdoğan, bu çabaya Aile, Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığının da aynı şekilde destek vermesi, Gençlik ve Spor Bakanlığının, Diyanet İşleri Başkanlığının, Yeşilay başta olmak üzere sivil toplum kuruluşlarının da destekte bulunması gerektiğine işaret etti.

Çocuklara hayatlarının her alanında ihtiyaç duydukları hizmetler sağlandığında bağımlılık tehlikesinin kendiliğinden ortadan kalkacağını dile getiren Erdoğan, sempozyuma diğer ülkelerden katılan bilim adamlarıyla resmi ve sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin birikimlerinin bu konuda yol gösterici olacağını kaydetti.

Erdoğan, konuşmasının sonunda daha sağlıklı bir dünya için herkesi çalışmaya davet ederek, sempozyumu düzenleyenlere teşekkür etti.

Notlar
Konuşmaların ardından Yeşilay Genel Başkanı Prof. Dr. Mücahit Öztürk Cumhurbaşkanı Erdoğan'a Yeşilay'ın Sağlıklı Nesil Sağlıklı Gelecek Yetenek Yarışmasında dereceye giren Ağrı Güzel Sanatlar Lisesi'nden Metin Yelboğan'ın çizdiği resmi hediye etti.

Programa Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yanı sıra, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, AK Parti İstanbul İl Başkanı Bayram Şenocak, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal, Yeşilay Genel Başkanı Prof. Dr. Mücahit Öztürk, milletvekilleri, sivil toplum ve akademik kurum temsilcileri ile çok sayıda davetli katıldı.
Editör: TE Bilisim