İSTANBUL - Memorial Şişli Hastanesi Konferans Salonu’nda düzenlenen ‘Meme kanserinde yeni yaklaşımlar’ toplantısı, Türkiye’nin önde gelen onkoloji, radyasyon onkoloji, tıbbi genetik, genel cerrahi ve estetik, plastik ve rekonstrüktif uzmanlarını bir araya getirdi. Tedavilerdeki yeni gelişmelerin hasta olguları üzerinden değerlendirildiği etkinlik öncesi konuşan Memorial Şişli Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Serkan Keskin, meme kanserinde kullanılan tedavi yöntemlerini ve sağ kalım sürelerini anlattı.

“HER HASTAYA FARKLI TEDAVİ UYGULUYORUZ”

Prof. Dr. Serkan Keskin, “Meme kanseri geçmişte tek bir hastalıktı ve bizler bütün hastalara aynı tedavileri veriyorduk. Günümüzde artık meme kanserinin hemen hemen bütün diğer kanserlerde olduğu gibi tek bir hastalık olmadığını öğrendik. Her meme kanseri ve tedavileri birbirinden ayrı oluyor. Bu nedenle bazı hastalara sadece bir hap verebildiğimiz gibi kimilerine kemoterapi, immünoterapi, akıllı ilaç tedavisi verebiliyoruz. Hastadan tümör dokusunu alıyoruz, bunları genetik olarak inceliyoruz ve hastaları farklı farklı gruplara ayırıyoruz. Buralarda hastalara farklı farklı ilaçlar veriyoruz. Hastalığın hem daha etkili tedavisini sağlıyor hem de az bir yan etki ortaya çıkarmış oluyoruz. Bunlar yeni nesil tedaviler ve biz her hastaya kemoterapi vermek zorunda değiliz. Hastalık ileri evrede olsa bile karaciğer ve akciğere yayılsa bile kemiğe metastaz yapsa bile hastalık erken evrede olsa bile hastalara kemoterapi uygulamak zorunda değiliz. Bir hap ile akıllı ilaçlar ile tedaviye başlayabiliriz” değerlendirmesinde bulundu.

“20 YILDIR TAKİP ETTİĞİM HASTALARIM VAR”

Meme kanseri tedavisinde artık hastalığın uzun yıllar kontrol altına alınabildiğini anlatan Prof. Dr. Serkan Keskin, “Bu grup hastaları 1 yıl civarında kaybederken yeni tedaviler ile 4. evrede bile olsa hastalarımız 5-10 hatta 20 yıla kadar hastalığını kontrol altına alabiliyoruz. Meme kanseri de artık kronik bir hastalık, şeker ve kalp hastalığı gibi ilaç tedavisi ile yıllarca kontrol altına alabiliyoruz.  4. evre meme kanseri hastası olan ve 20 yıldır takip ettiğim hastalar var” diye konuştu.

 “YENİ İLAÇLARLA 4. EVRE MEME KANSERİNDE KEMOTERAPİSİZ TEDAVİ MÜMKÜN”

Her yıl yaklaşık 15 bin yeni meme kanseri vakası görüyoruz diyen Memorial Şişli Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölümü'nden Doç. Dr. Teoman Yanmaz ise şunları söyledi:

“Bu çok yüksek bir rakam. Burada bizi son yıllarda en çok sevindiren artık daha erken evrede tanı koymamız. Kadınlar 10-20 yıl öncesine kadar bu konuda çok bilinçlendiler. Tedavide yeni ve iyi metotlar geliştiriyoruz. Her ikisi açısından baktığımızda hastalar ya tam olarak tedavi oluyor ya da çok ileri evrede saptansa dahi uzun yıllar sağlıklı şekilde ömürlerini sürdürüyorlar. Günümüzde daha küçük cerrahiler ile hastaya daha az zarar vererek tedavisini sağlıyoruz. Mesela koltuk altına girmeden, memenin tamamını almadan yapılan tedaviler var. Bazı ilaçlar var (CDK 4/6 inhibitörleri gibi) hastalar meme kanserinin 4. evresinde gelmiş oluyor. Bu hastalara kemoterapi yapmadan sadece hormon tedavi eklenen o ilaçları kullanıyoruz. Hormon tedavinin etkisi 2 yıla kadar çıkıyor. Hasta 2-3 yıl boyunca hiç kemoterapi almadan takip edilebiliyor. Her yeni gelişme son dönemdeki hastaların ömrünü uzatıyor ve hastalığa erken evrede yakalanan hastalarda ise hastalığın nüksetmesini önlüyor.”

“KADINLAR MEMELERİNİ KAYBETMİYOR”

Radyoterapinin tedavideki önemine dikkat çeken Radyasyon Onkolojisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Esra Kaytan Sağlam ise “Günümüzde meme kanseri kadınlardaki erken dönem taramalarla birlikte erken evre meme tümörü olarak karşımıza çıkıyor. Bu şekilde tedavi yapıldığında kadınlar memelerini kaybetmeden meme koruyucu cerrahi ile tedavi olabilmekteler. Meme koruyucu cerrahi yapılan tüm hastalarda biz lokal radyoterapiyi öneriyoruz. Radyoterapi gelişen teknolojiyle beraber normal dokulara daha az zarar vererek iç organları tam olarak koruyarak cildi de zarar vermeden yapılmakta. Bu da hem hastalarımızı hem de bizleri mutlu ediyor” diye konuştu.

Genetik faktörlerin hastalığın ortaya çıkışında önemli bir yere sahip olduğunu anlatan Tıbbi Genetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Özen de, “Meme kanseri genetikle ilişkili bir kanser türü. Ailede meme kanseri öyküsünün olması çok önemli.  Eğer ailede özellikle 50 yaşın altında birden fazla akraba anne tarafında ya da baba tarafında meme kanseri ve bunun yanında tabi yumurtalık kanserleri ya da başka kanserler varsa genetik testin gerekliliğini ortaya koyuyor” dedi.

TÜMÖR CERRAHİSİ İLE EŞ ZAMANLI ESTETİK OPERASYON

Ameliyatla eş zamanlı meme rekonstrüksiyonu (memenin yeniden yapımı) yapılabildiğini vurgulayan Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Orhan Babucçu şunları söyledi:

"Anlayışımız değişti artık. Geçmişte memenin alımından sonra yeni memenin yapımı biraz daha gri bölgeleri olan bir konuydu. Artık yapılan bilimsel çalışmalar  gösterdi ki bu güvenli bir işlem. Yani bir kadın meme kanseri nedeniyle memesini kaybettiği zaman memesiz yaşamak zorunda değil. Artık sıklıkla aynı ameliyatta meme onarımı yapıyoruz. Kişi ameliyat sonrası yeni bir meme ile uyanıyor. Elbette bu hastalığın evrelerine ve onkologların tavsiyelerine göre değişiyor ama genel uygulamada bunu çok rahat yapabiliyoruz”