İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Dışişleri Bakanı Hüseyin Amir Abdullahiyan ve beraberindeki heyeti taşıyan yaklaşık 40 yaşındaki ABD yapımı (Bell 212) helikopter şiddetli rüzgâr ve sis nedeniyle İran’ın kuzeybatısındaki dağlık arazide meydana gelen helikopter kazasında19 Mayıs günü düştü. Kazadan kurtulan olmadı. Reisi’nin ölümü hem İran’da hem de dünyada büyük yankı uyandırdı…

İran Cumhurbaşkanı Reisi, 19 Mayıs günü beraberinde kendisine eşlik eden siyasi kadrodan üst düzey isimlerle birlikte Azerbaycan–İran sınırında Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev ile birlikte iki baraj projesinin açılışını gerçekleştirmişti. Program sonrasında geri dönüş yolunda İran Cumhurbaşkanı Reisi ve heyetini taşıyan helikopter İran’ın dağlık bölgesinde kaza geçirerek düştü.

Helikopter kazası ile ilgili olarak açıklanan verilerin yetersiz ve çeşitli belirsizlikler içermesi nedeniyle meydana gelen kaza bazı kesimlerce şüpheli olarak nitelendirilmektedir. Kaza mı? Suikast mı? Bunu zaman gösterecek. İran’da meydana gelen helikopter kazası sonrasında neler yaşanacağı merak konusudur.

İran’da cumhurbaşkanı bilindiği üzere en üst karar verici makam değil. İran’da en üst siyasi ve din konularında belirleyici makam dini liderlikte. Dini Lider ise seçilmesinin ardından görevini ömür boyu sürdürmektedir. İran’da 1989 yılından itibaren Dini Lider görevini 85 yaşındaki Ali Hamaney sürdürmektedir.

Hamaney yönetiminin İran’daki iç-dış baskılara ve muhalefete karşı yeni yönetim oluştururken önümüzdeki süreçte nasıl bir yol izleyeceği büyük merak konusudur…

Bu kapsamda İran’ın hâlihazırda mevcut yol haritası bakalım bundan sonra nasıl şekillenerek ilerleyecek?

***

İran, sahip olduğu petrol rezervi ile dünyada Venezuela, Suudi Arabistan ve Kanada’dan sonra dördüncü; Sahip olduğu doğalgaz rezervi bakımından ise Rusya’nın ardından dünyanın en büyük ikinci ülkesidir. İran, bu kapsamda ABD ve Rusya’dan sonra dünyadaki üçüncü büyük gaz üreticisidir.

İran’da 1979 yılında meydana gelen rejim değişikliği ülkenin kaderini ve diğer ülkelerle olan ilişkilerini önemli ölçüde etkilemiştir. İran’ın süreç içerisinde güçlü bir şii ideolojisi geliştirmesi, bölgede İsrail genelde batı karşıtı bir siyaset uygulaması ve gündeme gelen nükleer programı çerçevesinde diğer ülkelerle olan ilişkileri söz konusu durumlardan etkilenmiştir.

ABD ile İran arasındaki ilişki, rejim değişikliği, sonrasında rehine krizi vb bir dizi olayın yaşanmasının ardından sekteye uğramıştır. ABD, 1995’de İran ile petrol, gaz ve enerji sektöründe faaliyet gösterip yatırım yapan tüm yabancı şirketlere yaptırım uygulanacağını açıklamıştır. ABD’nin süreç içerisinde İran’a uyguladığı ekonomik yaptırım ve ambargo uygulamaları ilişkilerin daha da gerilimli bir hal almasına neden olmuştur.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi de 2006’da İran ile Nükleer Anlaşma imzalamış ve süreç içerisinde bir takım yaptırım/ambargolar uygulamıştır.

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve beraberindeki heyeti taşıyan helikopterin 40 yaşında ABD yapımı Bell 212 olduğu ve 1979 İslam Devrimi’nden önce satın alınmış olabileceği ifade edilmiştir. İran’a uygulanan yaptırımlar ve ambargoların Batı yapımı hava araçlarının çoğunun bakımsız kalmasına neden olduğu söylenmektedir. Nitekim dağlık bir bölgeye düşmesi sonrasında uzun süre yeri tespit edilemeyen enkazın yerine, Türkiye’den giden AKINCI İHA’nın yardımları neticesinde ulaşılabilmiştir.

İran, süreç içerisinde Batı-ABD’nin yaptırımlarını aşmak için özellikle Çin ve Rusya ile çeşitli seviyelerde yakınlaşarak farklı alanlarda anlaşmalar imzalamıştır. İran’ın Çin ve Rusya ile yakınlaşması ise bazı kesimleri rahatsız etmektedir.

İran’ın ayrıca BM, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC), İslam İşbirliği Teşkilatı, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı, Şanghay İşbirliği Örgütü vb. uluslararası kuruluşlara üyeliği bulunmaktadır.

***

Yıllardır sık sık belirttiğim üzere dünya nüfusunun yaklaşık 8 milyara ulaştığı bir dönemde dünya nüfusunun yüzde 10’una denk gelen 800 milyon bir nüfusa sahip Batı (ABD-AB) soğuk savaşın sona erip 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından uluslararası sistemi tek kutuplu bir düzende idare etmeye başlamıştır.

Söz konusu durum dünyada Batı dışında geri kalan yani % 90’a denk gelen ve 7 milyarın üzerindeki insanı içerisine alan ülkeleri(örn. Çin, Rusya, İran) ciddi anlamda rahatsız ve huzursuz etmektedir…

Günümüzde dünyada yaşanan mücadeleye baktığımızda Batı(ABD-AB) temsilcilerinin tek kutuplu dünya düzeninin devam etmesi yönünde mücadele ettikleri; buna karşın çok kutuplu dünya düzenini savunan ülkelerin ise artık uluslararası sistemin çok kutuplu dünya düzenine geçilmeye başlandığını belirterek bu durumun korunması yönünde mücadele verdikleri görülmektedir.

Dünyada yaşanmakta olan bu mücadele birçok açıdan kendisini hissettirmektedir. Çin’in geliştirmekte olduğu “Tek Kuşak, Tek Yol” (OneBelt, One Road-OBOR) projesi bu kapsamda büyük önem taşımaktadır

Tarihi İpek Yolu’nun modern versiyonu olarak anılan OBOR (OneBeltOne Road) Projesi, merkezinde Çin’in yer aldığı, Asya, Avrupa, Orta Doğu ve kısmen Afrika’yı da kapsayan, ulaşım ağları, telekomünikasyon ve enerji ağları ile uluslararası entegrasyonun hedeflendiği bir projedir.

Söz konusu projeye bölgesel olarak bakacak olursak Çin’in dışında Rusya, Türkiye, İran, Azerbaycan ve diğer Türk devletleri açısından Tek Kuşak, Tek Yol kritik bir öneme sahiptir.

Kaynak: Kıbrıs Gazetesi