Ulaşacağımız hakikat, keşfedeceğimiz insanlar, karşılaşacağımız hikayeler, günlük yaşamın akışındaki güzellikler bizim için hep keşif yolc

Ulaşacağımız hakikat, keşfedeceğimiz insanlar, karşılaşacağımız hikayeler, günlük yaşamın akışındaki güzellikler bizim için hep keşif yolculuğu olmalıdır.

Sosyoloji de belli zümre ve mesleklerle ilgili genel kanaat getirilmesi kadar vahimi yoktur. Tabiat gereği her duygunun zıtlığının var olduğu bir dünya da iyiliğin de zıtlığı var diye neden şikayet ederiz? 
Kötüler var diye o mesleği, o zümreyi, kurumları nasıl sileriz?
Senin gibi yaşamıyorsa, kalbinin şefkatinden bir damla görmüyorsan yine suç senin. Daha çok sev, daha çok vicdan ve şefkat damlası biriktir. Dışarı çık, temsil et bu karakteri. Birileri görecek. Keşfedecek ve artık şikayet yerini temsili mücadeleye bırakmış olacak.

“Falanca hastanenin, falanca bölümündeki doktor bana şöyle davrandı. Bu doktorlar yok mu? Hepsi aynı renk. İçlerinde insanlık kalmamış. Böyle sistem mi olur ya? “ bakışından bahsediyorum evet.

Anlık veya sinirle getirilen kanaatler de vahimdir. Sosyolojik değişimi zamana bırakmak; toplumun farkındalığını arttırmada kaçmaktan başka bir şey değildir. Bazen değişimin gökten gelmesini beklemek değil, kendimizi değiştirerek geleceğine inanmalı ve aksiyon almalıyız.

Satırları okuyanlardan belli bir bölümün “ İyi de kardeşim ben mağdur olurken mağduriyet yaşatan meslek,unvan sahiplerinin hiç mi suçu yok? Ezilerek mi değişimin mimarı olacağım ben? “ serzenişini duyar gibiyim. Mesele unvan, statü, konum veya adını koyduğunuz hiçbir titre değil. Duygus alışverişinin güçlü olduğu bir düzende ve mutluluk anlarının fazlalaşmasıyla titre ortadan kalkmış olur.
Talebi/ihtiyacı olanın ihtiyatlı olması, talebi karşılayacak gücü/imkanı olanın “insanlar içerisinde sıradan bir insan olma” düsturu sağlayacak bu ideali. Bu denklem çözecek vahim diye adlandırdığımız sosyoloji manzarasını.
Olması gerekeni tasvir etmek, örnek göstermekten daha soyut kaçar her zaman! Denklemi yazdık, bilinmeyenleri doldurarak tamamlayalım bu ideali...

Annemin kemoterapi ilaçlarına karşı geliştiği alerji sebebiyle tedaviye başladığımız Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Alerji ve İmmünoloji bölümüne yukarıda ifade etmeye çalıştığım değerler iklimini yaşayan, kurumlarında yaşatmaya çalışan, bunu yaparken statüye bakmayıp personel kadrosundan doktor kadrosuna kadar aynı düsturu ilke edinen sistem kurdukları için başta Doç. Dr. İsmet Bulut, Uzm. Dr. Fatma Merve Tepetam, Uzm. Dr. Metin Keren, Dr. Tuğçe Yakut, Dr. Selver Seda Mersin olmak üzere tüm servis çalışanlarına teşekkür ederim.

Başlığa dönelim : İyi doktor mu şifa getirir, iyi kalpli iyi doktor mu?

** Hastahanenin başhekimi amansız bir hastalığa yakalanmıştı. Yurt dışında tedavisi mümkün olabilirdi fakat tüm hekim arkadaşları onun yolculuğa dayanamayacağı konusunda hemfikirdi.Çaresiz bir mucize bekliyordu herkes.
Derken nereden haber aldığı bilinmeyen genç bir hekim geldi ve onu iyi edebileceğini söyledi.
Ameliyat başarıyla sonuçlanmış,başhekim de narkozun etkisinden kurtulmaya başlamıştı.Ancak bir babanın evladına gösterebileceği muhabbet ve sevgiyle genç doktorun elini avucunun içine alarak konuşmaya başladı;
“Allah razı olsun evladım.Sen bana narkoz vurduğunda etkisini gösterinceye kadar,bir zamanlar tıpkı benim de senin gibi genç bir asistan iken yaptığım bir iyilik geldi aklıma. Bir anne gelmişti hastahaneye.Doğum yapmak üzereydi.Ultrasonda çocuğun iki bacağının da sakat olduğunu görünce,onun böyle yaşamasındansa ölmesinin daha iyi olacağını düşünmüştüm. Ama kalp atışlarını duyunca dayanamadım ve doğmasına karar verdim.Sağlıklı nüfus planlaması bahanesiyle birçok cana kıyan sistemin inadına iki bacağı sakat olan o çocuğun yaşamasına vesile oldum. Allah gerçekten hiçbir iyiliği karşılıksız bırakmıyor yavrum. İnşallah bana yaptığın bu iyiliğin de karşılığını görürsün.”
Genç doktor yaşlı başhekimin gözlerine ancak bir evladın bakabileceği muhabbetle bakarak,yine aynı şefkatle elini başhekimin elinden usulca çeker. Pantolonunun paçalarını sıyırarak dizlerinden aşağısı protez olan iki bacağını göstererek;
Evet efendim.Allah hiçbir iyiliği karşılıksız bırakmıyor; kurtardığınız o çocuk bendim!..” der.

Kıssanın hissesi, iyi kalpli iyi doktor şifa getirir. Kıssanın temasına bakarsak bunun sonucunda da mutlaka kendisine şifa ve iyilik getirecek bir karşılık bulur.
İnsanlar içerisinde bir insan olma gayesi ile…