İSTANBUL - Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu’nun sohbetinde dikkat çeken konu başlıklarından biri de deprem felaketinden sonra Ramazan’ın bize getirdikleriydi. Prof. Dr. Hatipoğlu’nun o konuşmasının bir kısmı şöyleydi: “Ramazan ayındayız, çok özel günlerdeyiz, yarısını geçtik. Artık istiğfar ve veda günleri Ramazan için. Ramazan tam zamanında yetişti bize. Çünkü biliyorsunuz ki, ülkemizde bir deprem felaketi yaşadık. Felaketin akabinde dağılmıştık yani. Hakikaten dağılmıştık. Allah Ramazan’da topladı bizi. Savrulmuştuk, Allah bizi bir araya getirdi. Belki yara, kapanmayacak bir yara, vefat edenler açısından söylüyorum. Ama en azından… İki türlü kader var biliyorsunuz: Bir küllî kader, Allah’ın iradesi, buna iman ediyoruz; bir de bizim irademiz var. Bizim irademiz, sadece tedbir almakla yükümlüyüz. Bize rağmen bir şey olur mu, olur.”

“Beşerdir, şaşar. Biz, eksiklerimizle tamız”

Serdar Tuncer’in ertesi günkü program konuğu Saliha Erdim ise aile hayatındaki iniş çıkışlara değinerek konuklara şu tavsiyelerde bulundu: “Aile hayatında, insanın başkasıyla sıkıntı yaşaması olmazsa olmazdır. Çünkü biz beşeriz. Beş duyumuz yanılır, duygularımız yanılır, o gün karnı açtır, etkilenmeye hazır bir psikolojidedir. O gün birine canı sıkılmıştır, tepkisel olmaya çok müsait bir psikolojidedir, moddadır. Dolayısıyla anladım zanneder anlayamamıştır, anlaşıldım zanneder anlaşılamamıştır, insanoğlu hep yanılır. Beşerdir, şaşar. Biz, eksiklerimizle tamız. Yanlışlarımızla tamız. Günahlarımızla ve hatalarımızla tamız. Burada, Rabbimiz’in bizden en çok istediği şey, kendimizi düzeltme konusunda birincil vazife olarak, kendimizi merkeze alacağız, ‘Ya Rabbi ben nasıl davranırsam sen benden razı olursun? Ya Rabbi, şu anda benim yerimde Peygamberimiz (s.a.v.) olsaydı o nasıl davranırdı?’ Müslüman’ın iki sorusu vardır, ikisi de budur.”

HABER: 

Editör: TE Bilisim