On sene kadar önce İnternetteki müzayede sitelerinden birinde satışa sunulan bir “efemera”ya tesadüf etmiştim. Bu bir şiirdi. Muhtemelen bir Osmanlı beyefendisi tarafından, yüzünü görmeğe bile hasret kaldığı bir hanımefendiye yazılmıştı.



Gündelik hayata ait, yazılı ve basılı, küçük ve geçici belgelere efemera deniliyor. Yunanca “ephemeros” kelimesinden geliyor. Kısa ömürlü demek. Bu ürünler arasında okul diplomaları, karneler, otobüs ve sinema biletleri, piyango biletleri, gazete nüshaları, tanıtım broşürleri, mektuplar, kartvizitler, lokanta menüleri, tapu senetleri, noter senetleri, banka dekontları, çikolata ve sakızlardan çıkan kartlar, sigara kâğıtları, posterler, pasaportlar, fotoğraflar, kartpostallar ve düğün davetiyeleri gibi materyaller sayılabilir. Efemera koleksiyonu yapanlara "efemerist" veya "efemera koleksiyoneri" deniyor. Tematik koleksiyon yapanlar olduğu gibi ne bulursa alanlar da var. Türk koleksiyonerlerin nezdinde özellikle Osmanlı döneminden kalan materyallerin başka bir yeri var.



Biz şimdi söz konusu ettiğimiz şiire dönelim. Kullandığı dile bakılacak olursa en az 100 yıllık. Bir Osmanlı beyefendisinin aşk şiiri. “Elif”ten “ye”ye kadar elifbanın her harfi için bir mısra yazmış. Bir iki istisna var ama genelde “ile”lerden sonra gelen kelime de bu harfle başlıyor.



Bu arada belgenin en üstünde yer alan işarete dikkatinizi çekmek istiyorum. Ecdadımız Osmanlılar her işlerine Besmele ile başladığı gibi bunu yazılarında da belirtirlerdi. İşte bu belgede de en üstte Besmelenin kısaltılmış şekli olan “Bismihî” kelimesini görüyoruz. Osmanlı’nın bütün resmî belgelerinde de “Bihî” veya “Bismihî” kelimeleri hep kullanılmıştır.



Okuyucularımız hem Osmanlıca talimi yapsınlar hem de bu Osmanlı beyefendisinin ifadelerindeki inceliğe bakıp bugünkü gençliğin hoyratlığıyla dedelerimizin nezaketini karşılaştırsınlar diye şiirin çözümünü aşağıya koyuyorum. Şiirde geçen bazı Osmanlıca kelimelerin manalarını, yazının sonunda bulabilirsiniz.



Elif ile âşık oldum efendim



Be ile bana cevretme gül gibi soldum



Te ile tevazu'la kapını buldum



Se ile sana geldim ne dersin efendim



Cim ile cevretme yazıktır bana



Ha ile helal etmem hakkım sana



Hı ile hayran olmuşum daima size



Dal ile dûr etme kapından beni



Zel ile zemmetme al canım beni



Rı ile reva değil Hakk’a salarım seni



Ze ile makbuldür zamanede yeniden yeni



Sin ile sabıkın var efendim senin



Şın ile şaka değil sözüm sana



Sad ile safa edelim gel iki gözüm



Dad ile darılma a benim kuzum



Tı ile takatim kalmadı bendenin



Zı ile zulmetme adalet eyle



Ayn ile âşıklık müşkil çile



Gayn ile garibim merhamet eyle



Fe ile ferman senindir efendim



Kaf ile kalem aldım elime



Kef ile kelam gelmez dilime



Lâm ile lisanım bağladım belime



Mim ile meydan senindir efendim



Nun ile nevmim gitti gözümden



Vav ile vallah efendim şimdi çıktın sözümden



He ile hayalin gitmez gözümden



Ye ile yalvarırım ne dersin efendim



Lügatçe:



cevretmek: eziyet etmek



tevazu: alçak gönüllülük



dûr etmek: uzaklaştırmak



zemmetmek: kötülemek, yermek



Hakk’a salmak: Allah’a havale etmek



sabık: geçmiş, önceki



bende: kul, köle



nevm: uyku