Ülkemizde 15 milyon sığır, 30 milyon koyunun yetiştiriciliği yapılıyor. Her yıl 4 milyon sığır, 5 milyon koyun kesiliyor. Yetiştirme maliyetleri

Ülkemizde 15 milyon sığır, 30 milyon koyunun yetiştiriciliği yapılıyor. Her yıl 4 milyon sığır, 5 milyon koyun kesiliyor.
Yetiştirme maliyetleri çok yüksek. Örneğin; Kaç ülke var? 10 liralık enerji tüketim bedeline 6 lira dağıtım bedeli alan, bir de üzerine 3 lira KDV alan...
Yetiştiriciler neler ile uğraşıyor, yılmadan!..
En büyük maliyet kalemi hazır yem. Hayvanlar merada otlayamıyor.
Anadolu’nun birçok yerinde terör var. İnsanlar topraklarını bırakıp daha güvenli yerlere göç ediyor. İstanbul son yıllarda aldığı göç ile 20 milyon nüfusa yaklaştı. Aynı şekilde İzmir ve Ankara’da da ciddi nüfus patlaması var.
Trakya ve Ege bölgesindeki boş otlaklar, meralar ise Toplu Konut İdaresi’ne tahsis edildi.
Bundan 15 yıl önce 237 milyar dönüm çayır, otlağımız alan varken, bugün 90 milyar dönüm çayır, otlağımız kalmış. Atalarımızın Anadolu’ya giriş sebebi otlaklar yitirmişiz.
Hayvancılık yapan diğer ülkelerde çayırlarda beslenme oranı ortalama %51, Türkiye’de %12. Gezebilen, doğal otlanabilen hayvanımız neredeyse kalmadı... Güneş görmemiş yemleri yiyen hayvanların sütlerinde de hücrelerin temel taşı Omega 3 kalmadı. Bu değerli yağ asitlerini, artık reçete karşılığı haplarla alıyoruz...
Hayvanlarımız çayırsız, merasız sadece hazır yem ile besleniyor, hazır yem hammaddesi ithal. Her döviz artışında zam geliyor. Hayvancılık maliyeti artıyor.
1 Kasım seçim vaadlerinde yem ve gübrede KDV indirimi yapılacağı vardı. Seçim sonrası verilen söz tutuldu, yem KDV oranları indirildi.
Lâkin çok geçmeden yem fabrikaları zam yaptı. KDV indirimi zam olarak geri geldi.
Seçim vaadleriyle yapılan KDV indirimi, yem fabrikalarına yaradı...
Hayvan yetiştiricileri iki yıl önce komisyonculara, kasaplara kilo fiyatı 23 TL’den kırmızı et satıyorlardı. Tüketici bu eti 30 TL’den satın alıyordu.
Bugün üretici yaklaşık 24 TL’den eti satarken, tüketici 40 TL’den kırmızı et satın alıyor. Alış fiyatı ile satış fiyatı arası açılmış ama kazanan yetiştiren değil... Bu durum yetiştiricilerin canlarını yakıyor.
Bu yetmezmiş gibi belli periyotlarda hükümet yetkililerinin “ithal et getiririz haaa!” tehdidine de maruz kalıyorlar.
Yapılan açıklama şu; “Et fiyatlarını disipline edebilmek ve tüketicinin zararlarını önleyebilmek için ithal et izni verilecektir.”
İthal et; kesilmiş ve donmuş ettir. Öncelikle kesim esnasında uygun koşulların oluşup oluşmadığını bilemeyiz. “Öyle kesildi” derler ama nereden göreceksin kaç ay önce kesilmiş.
Bu etler daha çok sucuk, salam, pastırma sanayiinde ve tabildot şirketlerinde kullanılacak. Tabildot şirketlerde okullara, fabrikalara bu yemekleri satacak.
İthal et gelecek haberleri çıkınca, hayvan yetiştiricileri “aman et fiyatları düşecek” endişesiyle elindeki hayvanları kesip satmaya çalışıyor.
Aynı anda çok fazla hayvan kesilip reyonlara gireceğinden et fiyatları az da olsa düşer. Fakat fazladan kesilen hayvanın yerine hayvan gelmeyeceğinden, bir süre sonra fiyatlar daha fazla artar.
“İthalat”a para harcamak yerine, üreticilerin yetiştirme maliyetlerini azaltacak formüllere bu paralar harcansa, zaman içinde sorun kökten çözülmüş olur.
Hayvancılığın duygusunu bilmek başka şey, kelime anlamını bilmek başka şey... Duyguyu tanımak, duyguyu yaşamak ile mümkün olur.
Anne olmanın duygusal bağını yaşayarak bilmek başka şey, anne ifadesinin anlamını bilmek başka şey... “Anne” kelimesinin anlamını herkes bilir ama anne olmamış biri anneliği anlayamaz bile...
“Bak kırmızı et ithalatına izin veririz haa!” demek ile olmaz... Defalarca denendi, olmadı işte, yine fiyat yükseldi.
Hayvancılığın bilakis kendisini, duygusunu yaşamış kişilerin, gerekli politikaları oluşturması halinde sektör korunabilir. Böylece biz tüketiciler de yüksek et fiyatlarından ve tabii ki enflasyondan korunmuş oluruz.